Sağlık Hizmeti Sunumunda Kadın

Kadın gerek örgün gerekse örgün olmayan sağlık sistemi içinde hizmet sunumunda temel öğedir. Koruyucu hizmetlerden ("ellerini yıkadın mı?" "daha çok sebze yemelisin") tedavi edici durumlara kadar ("boğazın için nane limon", "ishalin için sumak") annelerimiz, yada çoğumuz da göbeğini kesen "ebeanneler"imiz yıllardır bir biçimde örgün olmayan bir sistemde sağlık hizmeti vermektedirler. Bu yazıda bu gruptaki kadınlarımızdan değil, örgün sağlık hizmetlerindeki kadınlarımızdan, dahası yalnızca kadın hekimlerimiz ve onların da varolan pek çok sorunundan yalnızca ikisinden sözedip, bu konudaki görüşümü belirteceğim.

Kadın Hekimin Yöneticilik Sorunu

Bugünkü örgün sağlık hizmetleri, "koruyucu hizmet" yerine "tedavi edici, kendine güvenip bağımsız karar verme" yerine "bağımlı karar", "ortak görüş oluşturmak" yerine, "tekelcilik", "paylaşılmış güç" yerine "merkeziyetçi/kişilere yoğunlaştırılmış güç’e dayalı olup, sistemde karar verici yöneticiler çoğunlukta erkektir. Somut örnekler verirsek, hekimlerin %40’ının kadın olduğu Avusturya’da sağlık alanında kadın yönetici sayısı %5’i geçmemekte. Yine sağlık sektöründe çalışanların %70’inin kadın olduğu Rusya’da şimdiye dek yalnızca bir kadın en üst düzeyde(bazı ülkelerin bu alanda olumlu adımlar attıklarını görüyoruz). Gelelim ülkemize: Örgün sağlık hizmeti içinde sağlık hizmeti sunan ana bakanlıkta (Sağlık Bakanlığı) üst düzey yönetici konumunda (genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar) 1’dir.(Burada erkek meslektaşlarımızın da çok iyi durumda olmadıklarını itiraf etmeliyim onların da bu konumlardaki sayıları sadece 6’dır). Yine Sağlık Bakanlığı’na bağlı 580 hastanenin yönetici kadrolarına baktığımızda kadın yönetici sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini, çok başarılı olmalarına karşın genelde sonucun değişmediğini de görmekteyiz. Burada "kadınlar yönetimlerde daha etkin olsalardı sistem daha mı iyi olurdu?" sorusunun yanıtı tartışılabilir. Bu çok kolay verilecek bir yanıt da değil. Çünkü erkekler ve erkek değerleri üzerine kurulan bu sistemde kadınlar kendilerini yabancılaşmış görmekte, belki de içe kapanmakta. Bu pek çok ülke için de geçerli. Örneğin İngiltere’de yapılan bir çalışmada kadın hekimler "kendilerini meslek kimliğine yabancı hissettiklerini ve bundan da yine kendilerini sorumlu tuttuklarını" söylemektedirler.

"Erkek egemen tıp"tan yakınan yalnızca kadınlar değil. Dr.Pat Hodgkin (bir erkek hekim) "tıp giderek erkeklerin egemen olduğu bir dal olmakta; duyguların baskılanması ve güç, sürekli ödüllendirilmekte" demekte, daha da ileri giderek tıp demekte jargonunda kullanılan deyimlerin bile çok erkeksi olduğunu ("vücudun savunma mekanizması, öldürücü T lenfositleri" örneklerinde olduğu gibi) ileri sürmektedir.

Böyle bir düzende kadınlara kendilerini yönetme fırsatı verilmemesinin tek gerekçesi olarak çoğunlukla kendi isteksizlikleri öne sürülmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, kadınlar yönetim görevlerine gelebilmek için yalnızca siyasal engelleri değil, cins ayrımına yönelik engelleri de aşmak zorundadırlar. Zaman zaman işveren ve hatta kendi meslektaşlarının neredeyse cezalandırıcı bir yaklaşımı ile bile karşılanabilmektedirler. Elbette kadının kendisi de erkek ağırlıklı toplumda "karar verici" konumlara gelmek konusunda ikilem içindedir. Onun yalnızca bakım veren/besleyen durumdan kazanan/kazandıran/yöneten konumuna geçmesi için yüreklendirilmesi gerekir. "Kadın kendisi isteksiz, ilgisiz, kararsız" varsayımlarının doğru olmadığına, kadınlara yönetici olma hakkı daha çok sağlanmasının daha sevecen, daha geniş bakışlı, yaşanmış deneyimleri de içeren bir birikimle "daha iyi" sağlık hizmeti verilmesini sağlayacağına inanıyoruz.

Kadın Hekim ve Sürekli Eğitim

Kadın hekimlerin sürekli eğitim etkinliklerine katılmaları ile ilgili sorunlar erkeklerinkinden çok daha fazla. Sorunlardan en önemlisi, programları hazırlamayan, sorumluların zaman / yer / yöntem konusunda kadın hekimlerin katılımına duyarlı davranmasmaından kaynaklanır. İş dönüşü aile sorumluluğunu almak durumunda kalan kadının, kendisi ne denli istekli de olsa; akşam saat 18’de ya da hafta sonunda yapılan bir etkinliğe katılması çok kolay değildir. Sorunu aşabilmek için, örneğin programlar hazırlarken yer esnekliği, zaman esnekliği (uzaktan eğitim gibi) sağlanmalı, konular kadının sağlık hizmetleri ve yönetemi alanlarında eğitimini sağlayacak biçimde çeşitlendirilmelidir.

Sonuç olarak söylenebilir ki kadın hekimlerin sorunu erkek hekimlerden daha fazla. Biz yalnız ikisine değindik. Bunların daha kolay çözüme ulaşabilmesi ise hepimizin duyarlılığına bağlı. Böyle olduğuna inanan kişilerin katılımıyla bir "TTB Kadın Hekim Grubu" oluşturuldu. "Erkekleri ezmek" değil (ezmek kelimesi çok erkek) daha farklı sorunları olduğuna inandığımız bir gruba daha iyi yaklaşabilmek herkesi bu amaçla duyarlı kılmak istiyoruz. Elbette önce, tüm hekimlerin hakları gelmektedir, ancak bu özel gruplara özel yaklaşımların yapılmasını da engellememelidir diye düşünmekteyiz. Bunun örnekleri de vardır. Kanada’da Kanada Tabipler Birliği kadın konuları grubunun kurulması, örgüte yalnızca kadın değil tüm hekimlerin daha çok katılımına neden olmuş, ayrıca toplumun örgüte bakışında da sıcaklaşma fark edilmiştir.

Kadın hekimlerin sorunlarına daha derinlemesine eğilmeyi planlayan bu gruba katılmak isteyen (hem kadın hem erkek) üyelerimiz için başvuru:Dr. Nuriye Ortaylı(İstanbul Tabip Odası),Dr. Füsun Sayek(TTB Merkez Konseyi),Sultan Bike(TTB Merkez Konseyi Sekreteri)