Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Gerçek Çözüm İstiyoruz

25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyeti'nde; Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerin diktatörlüğün askerleri tarafından, tecavüz edildikten sonra işkenceyle katledildikleri gündür.

24 Kasım 2012

BASIN AÇIKLAMASI

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Gerçek Çözüm İstiyoruz

25 Kasım 1960 Dominik Cumhuriyeti'nde; Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerin diktatörlüğün askerleri tarafından, tecavüz edildikten sonra işkenceyle katledildikleri gündür.

Sistem; özgürlük için mücadele edenleri susturmak, yok etmek istemiştir.  

 1981'de Dominik'te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayında; 25 Kasım, "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kabul edilmiş, 1985 yılında da, BM tarafından ilan edilmiştir.

 Biz dünyanın dört bir köşesinden kadınlar; 1981’den itibaren efsaneleşen üç kadını anıyor ve patriyarkal devletin ve onun kurumlarının sistematik biçimde sürdürdüğü şiddete karşı dayanışmamızı örüyoruz.

 Biz kadınlar; toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılık, erkek şiddeti, kadın cinayetleri, savaş, ırkçılık ve milliyetçilik üzerinden kendini yeniden üretmeye devam eden patriyarkal kapitalizme karşı sesimizi yükseltiyoruz.

Bugün 25 Kasım 2012, yine bir "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü".  Kadın dayanışmasına her zamankinden daha çok gereksinim duyduğumuzu biliyoruz.

Aradan geçen 52 yıl sonra bile kadınlar vahşice öldürülüyor; yaralama, saldırı, tehdit eylemlerinin ardı arkası kesilmiyor. Ülkemizde her gün 5 kadın erkek şiddeti nedeniyle yaşamını yitiriyor. Kadınlar; evde, sokakta, iş yerinde, devletin kurumlarında, gözaltında ve savaşta tecavüze uğruyor. Erkek mahkemelerde kadına yönelik bütün bu şiddet ve cinsel saldırı eylemleri cezasız bırakılırken, kadın katilleri korunurken, tacize ve tecavüze uğrayan, katledilen kadınlar yargılanıyor. Medya, cinsel şiddeti meşrulaştıran ve erkekleri kollayan habercilik anlayışına devam ediyor.

Devlet; istihdam, sağlık ve sosyal güvenlik politikalarıyla kadınları erkeklere bağımlı kılarak daha da yalnızlaştırıyor. Hasta, yaşlı, çocuk bakımını ve ev işlerini kadının görevi gören, kadınlara evdeki görevlerini de ihmal etmemek adına esnek ve kısmi zamanlı olarak çalışma stratejilerini dayatan bir sistem kadınları eve hapsetmektedir.

Kadınlara üç çocuk doğurmasını öğütleyerek ve kadınları sadece annelik üzerinden tanımlayarak kutsal aileye hapsetmek, kadınları koruyucu sağlık hizmetlerinden ve onun bir bileşeni olan gebelikten korunma yöntemlerinden yoksun bırakmak kadınların yaşama ve var olma hakkını yok saymaktır. Kadınların kendi bedenleriyle ilgili kararlarına karışmak ve kürtaj hakkını elinden almaya kalkışmak cinsel hakları ve dolayısıyla insan haklarını yok saymaktır. Bir kadının nasıl doğum yapacağına karışmak hekimleri baskı altında tutmak olduğu kadar kadının kendi bedeniyle ilgili karar süreçlerine müdahaledir ve yine kadınların haklarını yok saymaktır.

Kendisine tecavüz edeni öldüren NY’yi, tecavüzcüsünün bebeğini doğurmak zorunda bırakmak, bir kadına tecavüz eylemini her an yeniden yeniden hatırlatmak, kadının fiziksel ve ruhsal sağlığına yönelik önlemleri almamak bir başka şiddettir.

Şiddet sadece kadınlara yönelik sürmüyor. Sistemin heteroseksüel ve homofobiyi çoğaltan dayatmaları, LGBT’’leri ötekileştiren ve öldürülmesine neden olan nefret söylemlerini de inşa etmeye devam ediyor.

Şiddet her alanda sürerken, emekten yana olan, insan hakları için mücadele eden sendikalı kadınlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Şiddetin tanıklığını yapan meslektaşlarımız susturulmaya çalışılıyor, görev yerlerinden sürülüyor.

Bir "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü”nde daha vurguluyoruz ki; her alandaki şiddetin nedeni olan patriyarkal kapitalizm, erkekler aracılığıyla kadına yönelik şiddeti her biçimiyle sürdürmekte; AKP politikaları da bu şiddeti körüklemektedir.

Şiddet yasası,  sığınma evi ve şiddet önleme ve izleme merkezleri yönetmelikleri gibi girişimlerin kadınları değil aileyi korumak için çıkarıldığının altını çiziyor, kadına yönelik şiddetle mücadelede gerçek çözüm istiyoruz.

Biz kadın hekimler; kadın bedenini denetim altına almaya yönelik bütün bu politikalarda ısrar edenlerin karşısında, patriyarkal kapitalizmin karşısında asla yılmayacağız.

Ne erkek devletin ne onun kurumlarının ne de kutsal ailenin erkeklerinin biz kadınların emeklerini ve bedenlerini denetlemesine izin vermeyeceğiz.

Biz kadın hekimler; kadınların şiddete uğramayacağı, öldürülmeyeceği, haklarının ihlal edilmeyeceği bir dünya için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Türk Tabipleri Birliği
Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu