18. PRATİSYEN HEKİMLİK KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ

Türk Tabipleri Birliği Pratisyen Hekimler Kolu, Genel Pratisyenlik Enstitüsü ve Pratisyen Hekimlik Derneğinin birlikte düzenlediği 18. Pratisyen Hekimlik Kongresini “KORUYACAĞIZ” ana temasıyla 14-17 Kasım 2013 tarihinde Antalya’da gerçekleştirdik.

Neredeyse tamamı kendi olanaklarıyla gelen 200 meslektaşımızla 4 kurs ve 26 bilimsel oturumu ve güzel bir sosyal ortamı paylaştık.

Bu yıl kongremizi ne yazık ki yıllarca uğraş vererek ortadan kaldırmayı başardığımız kızamık ve polio da yeniden salgın yaşandığı, baskıların ve her yönü ile şiddetin en üst düzeye ulaştığı ve yanı başımızda olan ancak tamamen ülkemizi de etkileyen savaş ortamında gerçekleştirdik.

Kongremizde;

“Koruyucu Hekimlik Kavramı ve Uygulamadaki Olumsuz Etmenler”, “Ulusal Aşı Programımız ve Yaşadığımız Sorunlar”, “Hizmet Sunumunda Bölgesel Farklılıklar ve Özel Koşullarda Hekimlik”, “Bulaşıcı Hastalıklar Neden Ülkemizde Sorun Olmaya Devam Ediyor?” gibi mesleki ve politik oturumlar yanında, “Romatizmal Hastalıklar”,” Menapoz ve Andropoz”, “Sık Görülen Deri Hastalıkları”, “Sık Hastalanan Çocukta Korunma”, “Enkontinans ve BPH” gibi çok sayıda bilimsel oturum gerçekleştirdik.

Sağlık bir hegemonya ve sömürü alanına dönüştürülmekte ve yeni bir yaşam biçimi olarak kabullendirilmeye çalışılmaktadır. Sağlığı sadece bilimsel paradigmalar olarak gören sağlık anlayışını sevgili Ata abimizi, Ata SOYER’i andığımız “Koruyucu Hekimlik” ortamında bir kez daha deşifre ettik. Artık çok daha net görülüyor ki Sağlıkta Dönüşüm Programının kurgusu, işleyişi ve pratiği koruyucu sağlık hizmetlerinin karşıtıdır.

Bulaşıcı hastalıklar yoksulların sorunudur. Bunlarla uğraşmak bu nedenle politik bir tercihtir. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede en önemli araç ise sağlık örgütlenmesidir.   Bugün ülkemizde birinci basamak sağlık örgütlenmesinde yapılan yapısal değişiklikler bulaşıcı hatalıklarla mücadele önünde en önemli engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlık politikaları uygulayıcıları yeniden ortaya çıkan ve artan kızamık, sıtma, polio gibi hastalıklardaki sorumluluğunu kabul etmek ve tercihlerini tekrar gözden geçirmek zorundadır.

Birinci Basamağın her kurumunda, ASM sorunları, TSM sorunları, Acil sorunları mevcut sağlık sistemi ve uygulayıcıları olan merkezi ve yerel sağlık yöneticilerinden kaynaklanmaktadır. İyi yönetilmeyen bu sorunlar çözülmek yerine gitgide ağırlaşmaktadır.

Aile Hekimlerinin üzerindeki iş yükü her geçen gün arttırılmakta, daha iyi birinci basamak sağlık hizmeti için ayırması gereken zaman, satın alma memuru, tedarikçi, tıbbi sekreter, muhasebeci, işveren vb. olarak üstlendiği işler yetmezmiş gibi hastane acil nöbeti gibi birinci basamak dışında görevlendirmeler angarya olarak dayatılmaktadır.

TSM de çalışan pratisyen hekimler çok kısıtlı imkanlarla çok sayıda farklı işlerle boğuşmakta, hak ettikleri ücretler koşulsuz verilmeliyken performans şartına dayatılması büyük haksızlıktır.

Bölgesel farklılıklar, savaş ortamı son birkaç yılın doğrudan doğruya birinci basamak hekimlerinin maruz kaldığı sağlık sorunları olarak ortaya çıkmıştır. Bölgesel farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan sağlık problemleri 2. Ve 3. basamakta daha az hissedilirken birinci basamakta giderek artan oranda yer almaktadır.

Aşı lojistiğinin sağlanmasındaki ciddi aksaklıklar ve güveni zedeleyen soğuk zincir uygulamaları bağışıklama hizmetlerinde aksamalara ve toplumun bu hizmetlerden gerektiği gibi faydalanamamasına yol açmaktadır. Bu aksaklıklar önemli bir yönetim ve planlama sorunu olup biran önce düzeltilmelidir.

Mesleki eğitim bakanlığın organize olmamış birimlerince hiçbir programa dahil olmadan rastgele verilmekte olup, hizmeti aksatmaya yol açmaktadır. Meslek örgütlerinin katılmadığı mesleki eğitimin zaten başarılı olması olanaksızdır. Bakanlığın uygulamaya çalıştığı AHUZEM projesi mesleki eğitim kavramından tamamen uzak teknik ve içerik olarak oldukça zayıftır. TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsünün alana özgün mesleki eğitim programı ve deneyimi birinci basamak hekimleri için yapılacak mesleki eğitim programlarında mutlaka dikkate alınmalıdır.

Nükleer santrallerin başta insanlar olmak üzere bütün canlıların ve gelecek nesillerin sağlığına yapacağı olumsuz etkileri nedeni ile “sağlığın korunması adına” ülkemizde yapılmasını istemiyoruz. Pekala sağlığı ve çevreyi olumsuz etkilemeyecek enerji kaynakları bulunabilir.

İşyeri hekimliği alanının çoğunluğunu pratisyen hekimler oluşturmaktadır. Son zamanlardaki işyeri hekimliği ile ilgili gelişmeler, bu alanda çalışan hekimlerin emeğini küçümsemekte ve çalışma koşullarını zorlaştırmaktadır. TTB,   işyeri hekimliği ile ilgili yapılanmaların tamamen içinde olmalıdır. Gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekse Sağlık Bakanlığı TTB olmadan bu sürecin tamamlanamayacağını anlamalıdır.

Tüm bu saydıklarımız ve mesleki pratiğimizin üretmekten gelen gücü ve birinci basamakta çalışmanın üzerimize yüklediği sorumlulukların bilinci ile,

ARTIK DUR!!! Yapamadınız demek zamanı…

ARTIK daha iyi hekimlik için, daha iyi bir birinci basamak sağlık hizmeti için, hekim bağımsızlığımız ve mesleki geleceğimiz için DUR deme zamanı.

Biz Pratisyen Hekimler, tüm değersizleştirme çabalarına rağmen;

Mesleki Değerlerimizi ve Halkın Sağlığını KORUYACAĞIZ…

Mesleğimizi, Geleceğimizi,   İş Güvencemizi, Sağlığımızı ve Can Güvenliğimizi KORUYACAĞIZ…

Değerlerimizi, Mesleki Bağımsızlığımızı ve İyi Hekimliği KORUYACAĞIZ…

“HALKIN VE GELECEK NESİLLERİN SAĞLIĞINI VE TIP ORTAMINI KORUMAK BİZİM İŞİMİZ

KİMSENİN HER NE AMAÇ VE ÇIKAR İÇİN OLURSA OLSUN BUNU BOZMASINA YOK ETMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ.”

 

SAYGILARIMIZLA,

Pratisyen Hekimlik Derneği 

TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsü

TTB Pratisyen Hekimler Kolu