Sağlık Bakanlığı ve Gezi Davalarına Karşı Tabip Odası Dayanışması

Sağlık Bakanlığı’nın Gezi Parkı eylemleri sürecinde “hukuka aykırı olarak yetkisiz ve kontrolsüz revir adı altında sağlık hizmeti verdikleri ve amaçları dışında faaliyet gösterdikleri” gerekçesiyle Ankara Tabip Odası (ATO) yönetim ve onur kurulu üyelerinin görevden alınması için açtığı davaya ve Gezi Parkı eylemleri nedeniyle Kırklareli Tabip Odası yöneticileri ve çalışanlarının da olduğu çok sayıda kişiye dava açılmasına tepkiler sürüyor.

Batman, Adana, Mersin, İzmir, Balıkesir, Antalya, Muğla, Eskişehir ve Denizli Tabip Odaları düzenledikleri basın toplantısı ve yaptıkları basın açıklamaları ile Ankara ve Kırklareli Tabip Odası yöneticilerini destekleyerek meslektaşlarını bu süreçte yalnız bırakmayacaklarını vurguladılar.

Yapılan açıklamalarda, Gezi Parkı eylemlerinde hekimlerin evrensel ilkeler ve ettikleri Hipokrat andına bağlı kalarak binlerce vatandaşa yardımda bulunduğu vurgulanarak, Sağlık Bakanlığı’nın, merkezi idarenin, yerel yönetimlerin veya hastane yöneticilerinin aslında kendilerinin yapması gereken görevi yapan başta Ankara ve İstanbul Tabip Odaları olmak üzere birçok tabip odası ve hekimler hakkında davalar açmasına tepki gösterildi.

ATO’ya açılan davaya ilişkin yapılan açıklamalarda, “Sağlık Bakanlığı’nın iddiasına göre bu bir suçsa biz bu suçu hep yapacağız. Hiçbir güç bizleri hangi ortamda olursak olalım yaralılara, hastalara bakmaktan alıkoyamayacaktır. Bu davada Ankara Tabip Odası’nın seçilmiş organlarını yargılamak demek aynı zamanda Hipokrat’ı, aynı zamanda Hulusi Behçet’i,  aynı zamanda İbn-iSina’yı, aynı zamanda Nusret Fişek’i yargılamak demektir” denildi.

Sağlık Bakanlığı’nın daha önce de 6023 sayılı TTB Yasası’ndaki “hekimliğin kişi ve kamu yararına yapılması” ifadesini ortadan kaldırma girişiminde bulunduğunun ve bu girişimin yargıdan döndüğünün hatırlatıldığı açıklamalarda, “Hekimlerin, olağanüstü durumlarda, sağlık hizmetine gereksinim duyan insanlara sağlık hizmeti vermek için izin alma zorunlulukları yoktur. Tersine, bu gibi durumlarda sağlık hizmeti verilmemesi hem adli hem de vicdani düzlemde suç oluşturur” denildi.

Açıklamalarda, Gezi Parkı eylemleri sürecinde Kırklareli’nde gerçekleştirilen çeşitli basın açıklamaları ve protesto gösterilerine karşı Türkiye’deki en kalabalık davanın açıldığı ifade edilerek, “Kırklareli’nde her 55 kişiden biri ‘sanık’ haline getirilmiştir. Dava açılanlar arasında Kırklareli Tabip Odası Başkanı Dr. Halil Muhacir ve Yönetim Kurulu üyeleri de bulunmaktadır. Türkiye yargı tarihine geçeceğine inandığımız bu davada meslektaşlarımızın ve diğer yargılananların yanında olacağız” denildi.

Batman Tabip Odası tarafından konu ile ilgili yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi: "Dün Gezi'de bu gün Diyarbakır’ın Hevsel bahçelerinde doğa katliamını yapan, ekolojik yaşam koşullarını ortadan kaldıran en ufak bir muhalefete tahammül edemeyen, bütün iktidar dönemi boyunca kendi kirli sağlık politikalarına alet edemediği TTB’yi işlevsiz kılmak için yasalarla ve mevzuatlarla kuşatmaya çalışarak ama bir türlü bu kurumu ve mensuplarını evrensel hekimlik etik kurallarına uymaktan alı koymayan bu diktatöryal anlayışın meslek odalarımıza karşı soruşturmalar başlatarak teslim almaya çalıştığı görülmektedir. Doğa katliamına karşı gelişen sivil itiatsizliklere gerek İstanbul’daki Gezi direnişinde gerekse ülkenin değişik kentlerinde ve Ankara’da polisin kullandığı sınırsız şiddetten yaralananlara sunulan ilk yardımdan dolayı Ankara Tabip Odası Yönetimi’ni görevden alma, Kırklareli Tabip Odası yönetimi hakkında da gösteri ve yürüyüşe muhalefetten soruşturma başlatarak ülkemiz tarihine cezaevlerinde yaşatılan dram gibi bir kara leke daha yazılmaktadır. Hitlerin ve Musoloni’nin ülkesinde ve savaş koşullarında bile rastlanılmayan bu uygulamayı kınıyor bütün sivil toplum örgütlerini ve insan hak ve özgürlüklerine saygılı olan herkesi tepki göstermeye duruşma günlerinde onların onurlu mücadelelerini desteklemeye davet ediyoruz”.