Cezaevlerinde insanca yaşam koşullarının oluşturulması devletin görevidir

 

altTürk Tabipleri Birliği, KESK, Mazlum-Der ve İnsan Hakları Derneği (İHD), Şanlıurfa E Tipi Cezaevi"nde 16 Haziran 2012 akşamı çıkan yangın ve 13 mahkumun yanarak yaşamını yitirmesi ile ilgili olarak ortak açıklama yaptı. 

17.06.2012

BASINA VE KAMUOYUNA 

Türkiye hapishanelerinde 130 binden fazla tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bunların yaklaşık yarısı son yıllardaki furyanın da katkısı ile tutuklulardır. Halbuki tutuklama istisnai bir tedbirdir, asıl olan tutuksuz yargılanmadır. Fakat esefle belirtmeliyiz ki Türkiye Cumhuriyetinde tutuklama bir tedbir olmanın ötesinde, peşin verilen bir ceza yöntemi olarsak uygulanmaktadır. Bu tablo bile Türkiye’de ağır bir baskı ve tutuklama rejimi olduğunun açık bir göstergesidir. Tüm uluslararası bildirgelerde de açıkça ifade edildiği gibi herkes için olduğu gibi tutuklu ve hükümlüler için de insanca yaşam koşullarının oluşturulması devletin asli görevlerinden biridir.

Bu asli görevin yerine getirilmesi ile ilgili olarak daha önce defaten yaptığımız uyarılara rağmen hiçbir önlem almayan Adalet Bakanlığının bu vurdumduymaz tutumu yeni ölümlere davetiye çıkarmıştır. 19 Aralık 2000 İstanbul Bayrampaşa cezaevindeki “Hayata Dönüş Operasyonu”, 1996 Diyarbakır cezaevindeki katliam, Kayseri de Ring aracında diri diri yanan mahkumlar ve Pozantı da tutuklu Kürt çocuklarına yönelik cinsel istismar ve tecavüz hafızalarımızdaki yerini korurken bu gün de Urfa cezaevinden gelen 13 mahkumun diri diri yanarak hayatlarını kaybetmesinin haberi ile bir kez daha büyük üzüntü ile sarsılmış bulunmaktayız.

Türkiye nin cezaevlerinin bir çoğunda olduğu gibi Urfa cezaevinde de kapasitesinin çok üstünde tutuklu ve hükümlünün tutulduğu herkesçe bilinmektedir. Şöyle ki; 225 yatak kapasiteli urfa cezaevi ortak kulanım alanlarının da koğuş haline getirilerek kapasitesinin 375 ‘e çıkarıldığı ancak şu anda cezaevinde yaklaşık 1200 tutuklu ve hükümlünün bulunduğu, olayın yaşandığı c-15 koğuşunu altı kişilik olduğu ama 18 kişinin burada tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun tutukluların asgari yaşam ihtiyaçlarını karşılamadığı, koğuşlarda vardiya usulu yatıldığı, lavabo-wc gibi yerlerde bile yerlerde yatmak zorunda kalındığı, hijyen ve sağlık koşullarının olmadığı, havaların ısınması ile birlikte insanların değil yatmayı yaşamlarını ikame etmek için nefes bile alamadıkları ailelerin ve görüşe giden avukatların beyanlarından anlaşılmaktadır.

Yaptığımız görüşmeler neticesinde, içerdeki tutuklu ve hükümlülerin birçok kez yazılı ve sözlü olarak durumlarının düzeltilmesi ile ilgili olarak idareye başvurmuş olmalarına rağmen hiçbir önlemin alınmadığı, kayıtsız kalındığı, yaşanan tüm bu olumsuz koşullara karşı tutsakların başlatmış oldukları eylem sonucunda oluşan yangına geç müdahale edildiği-edilmediği,  koğuş kapılarının açılmadığı ve tüm bu ihmaller zincirinin sonucunda 13 kişinin yaşamının yitirmesiyle sonuçlanmıştır.

Demokratik kitle örgütleri ve insan hakları kuruluşları olarak yıllardır bu ülkenin kanayan yarası haline gelmiş olan cezaevleri ile ilişkin yaptığımız çağrılar karşısında üç maymunu oynayan  Adalet Bakanlığı, ceza ve tevkif evleri genel müdürlüğü yaşanan bu vehim olayın asıl sorumlularıdır. Bu olayın tüm boyutlar ile açığı çıkması ve ihmali olanların belirlenip yargılanarak sorumluların cezalandırılması öncelikli talebimizdir. Cezaevi yönetimi ve çalışanları başta olmak üzere bu elim olayda dahli, ihmali, kusuru olan herkes bir an evvel görevden alınmalıdır.

Bununla birlikte bu tür olayların bir daha yaşanmaması için başta olayın vuku bulduğu Urfa cezaevi olmak üzere ve tüm cezaevlerinin içerisinde TTB, İHD, THİV, MAZLUMDER, Baro gibi bağımsız heyetler marifetiyle yerinde incelenmelidir.

Binlerce yıl önce bu kadim topraklarda diri diri ateşe atılan İbrahimlere reva görülen Nemrud zihniyetinin günümüzde de yaşatılmaya çalışılması tarafımızca asla kabul edilmeyeceğini ifade ederek,bu olay bahane edilerek ailelere ve tutsaklara bir işkence yöntemi olarak uygulamaya sokulmak istenilen sürgünler ve yeni cezaevlerinin inşası bir çözüm yönteminin olamayacağını belirtir, demokratik bir ülkede eşit,özgür ve barış içinde yaşama iradesinin sorunların çözümünde esas alınmasını kamuoyunun bilgisine saygı ile sunarız. 

TTB MERKEZ KONSEYİ

KESK

MAZLUM-DER

İHD