Peşini bırakmayız!

Basına böyle yansıdı: “Günde 300 reçete yazan doktor var, peşini bırakmayız!”

SGK Başkanı böyle ya da buna yakın bir şey söylemiş, “suistimallere” dikkat çekmiş; basın da yazmış, kamuoyunu haberdar etmiş. Sayıları 861’miş. Yani 120 bin hekim içerisinde çok değil’miş! İşte bu suistimalcilerin peşini bırakmamak için kurulan sistemin adı da: “Risk Odaklı Denetim Sistemi”imiş. (Tıpkı 4+4+4 eğitim sistemine hayır diyenlere (su, gaz, cop… artık devlet ne verdiyse) polisin yaptığına Ankara Valiliği’nin taktığı “Çağdaş Güvenlik Mühendisliği” adı gibi fiyakalı).

29 Mart 2012 günü SGK Başkanı başkanlığında toplanan Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Danışma Kurulu Toplantısında TTB Başkanı “umarım doğru değildir, gerçeği yansıtmıyordur” diyerek bir veri paylaştı:  “Size göre halk yeterli ve nitelikli sağlık hizmeti alabiliyor mu?” sorusuna hekimlerin verdiği “evet” yanıtı %12.9!

Ne 300 reçetesi, ne 861’i, ne suistimali? Sistemin tamamı suistimal, siz neden bahsediyorsunuz?

Çok daha vahim, çok daha ciddi bir şey söylüyoruz ve gelin bu durumu değerlendirelim, mümkün mü? diyoruz.

“İşin mutfağındakiler, hizmet sunan hekimler böyle söylemiş. En büyük hizmet satın alıcısı, tekel olan, para “veren”, paraları boşa “giden” SGK bunu değerlendirsin” diyoruz.

“Yok canım, olmaz öyle şey” diyebilirsiniz.

“Bu veri yanlış, hatalı, kasıtlı, örneklem doğru değil, soru uygun değil” diyebilirsiniz.

“E bu hizmeti hekimler veriyor, doğru düzgün versinler o zaman” diyebilirsiniz.

Kurulan, kurduğunuz sisteme, performansa, ciro baskısına, kurmayı olanaksız hale getirdiğiniz sevksiz sisteminize, acilde bir hekimin günde kaç hasta baktığına, sağlıkta artan yolsuzluğa, bir hekimin poliklinikte kaç hasta baktığına, artan poliklinik sayıları ile övünen hastane başhekimleri/tıp fakültesi yetkililerine, her gün hasta üreten ve iyileştirmeyen politikalara, her yıl bu aylarda sınav öncesi çıkan rapor salgınlarına, bozuk eğitim düzenine, artan iş cinayetlerine, piyasaya düşürdüğünüz/taşeronlaştırdığınız iş yeri hekimliğine/eğitimlerine, tükettiğiniz kurum hekimlerine, endişe içerisinde “ne olacağım?” diye her gün tükenen aile hekimlerine, üniversite ve eğitim araştırma hastanesi eğitici-öğretim üyelerine, devlet hastanesi uzmanlarına, eğitimsiz bıraktığınız asistan, tıp öğrencilerine, açılan tıp fakültelerinin niteliğine bakmadan… kısacası bozuk olanı daha da bozduğunuz halin gerçek sebeplerine bakmadan tek tek hekimlerin peşini bırakmayabilirsiniz.

Vergi, prim, katkı-katılım payı, ilave ücret, daralacak teminat paketi, gelecek tamamlayıcı sigorta ile, iki güne bir zam yaptığınız benzin, doğalgaz vb. ile aldığınız adaletsiz dolaylı vergilerle elinizi vatandaşın cebinden çıkarmamak için peşimizi bırakmayacağınızı da biliyoruz.

 Bir kez daha söyleyelim: “hekimler suçlu”, “suçlu hekimler var” ya da “eczacı-hekim-hastane” üçgeni diyerek işin içinden sıyrılamazsınız. Biliyoruz daha anlamlı ama “parti il başkanlığı-teknokrat/bürokrat-politikacı” üçgeni ile de iş bitmez.

Niyetiniz varsa “Risk Odaklı Denetim Sistemi”ndeki riski alın, odağa politikalarınızı, denetime de sermayeyi; bakın suistimal sistemi nasıl düzeliyor, kurduğunuz sağlıkta soygun sistemi nasıl sona eriyor!

Var mısınız peşini bırakmamaya?

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi