Otizm çocuklarda geniş bir çeşitlilik gösteren gelişimsel özeliklerin bir durumuna verilen isimdir ve kendine özgü destek, eğitim ve sağlık hizmetleriyle ilgili düzenlemeler gerektirdiği için ayrıca tanımlanmaktadır. Sosyal iletişim ve etkileşimde kısıtlılıklarla belirli, tekrarlayan davranış, ilgi alanları ve faaliyet kalıpları görülebilmektedir. Aynı tanının konulmasına rağmen kişilerin performansları büyük farklılıklar göstermektedir.

Bu duruma etkinliği bilinen tek müdahale yolu mümkün olduğu kadar erken başlanacak özel eğitimdir. Çocuk ve ailenin kendine özgü güçlü yanlarına, zayıf yönlerine ve gereksinimlerine bağlı olarak kişiselleştirilecek bir eğitim programı tedavi için vazgeçilmezdir. Erken tanı ve erken yoğun eğitim ile hastalığın neden olduğu davranış sorunları düzeltilebilir, beceriler geliştirilebilir ve iletişim  güçlendirilebilir.

Her sosyal devletin bu konuda bir stratejisi, planı bulunmalıdır. Aksaray’da gündeme gelen olayla birlikte bir devlet okulunda Otizm tanısı olan çocukların aynı okul içinde ayrı girişlerin ayrı bahçelerin, ayrı koridorların kullanılması konusu önemli bir ayrımcı tutum olarak tartışılması gerekirken diğer çocukların velilerinin tepkisi bambaşka bir konuyu gündeme getirmiştir.

Olay elbette öncelikle en temel çocuk haklarından olan eğitim hakkının ihlal edilmesi olarak görülmelidir. Ancak bunun kadar vahim olan bir diğer konu, toplumsal bir tahammülsüzlüğü yansıtıyor olmasıdır. Kendinden olmayana dair bu tahammülsüzlük ötekileştirmenin yapı taşıdır. Bu ötekileştirmenin bir eğitim öğretim kurumunda gerçekleşmesi, toplumsal tutumların genç nesillere aktarılması konusunda da üzücü bir örnek oluşturmaktadır. Herhangi bir sebeple kendisinden farklı olanla birlikte yaşamakla ilgili güçlük yaşandığında, bunu birilerini görmezden gelerek, haklarından mahrum ederek, kişileri farklılıklarıyla bir arada gelişme imkanından alıkoyarak çözmeye çalışmak doğru değildir. Damgalayarak ötekileştirerek çözmeye çalışmak sorunu tüm boyutlarıyla büyütmekten başka bir işe yaramaz. Dışlayan değil kapsayan bireyler, kurumlar olabilmek, çocuklarımıza ve belli ki erişkinlere öğretilmesi gereken budur.

Farklılıklarla bir arada olabilmek birey ve toplum sağlığına iyi gelir. Ayrımcılık, bir alanda meşru görüldüğünde, diğer konularla da ilgili yaşanmasının önüne geçilemez. Ayrımcılığa konu edilecek kimlik ve özelliklerin sonu sınırı yoktur. Hepimiz farklı nedenlerle ayrımcılığa uğrayabilir, farklı nedenlerle ayrımcı tutumlara sahip olabiliriz: ayrımcılığın üstesinden ancak ayrımcılıkla farklılıklarımızla, bir arada, elbirliğiyle mücadele ederek gelebiliriz.