İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu

(İstanbul Protokolü)

 

II. KONUYLA İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUK STANDARTLARI

A. Uluslararası İnsancıl Hukuk                                                             

B. Birleşmiş Milletler                                                                                                         

1. İşkencenin Önlenmesine İlişkin Yasal Yükümlülükler 

2. Birleşmiş Milletler Oluşumları ve Mekanizmaları

2a) İşkenceyi Önleme Komitesi (CAT)                       

2b) İnsan Hakları Komitesi                         

2c) İnsan Hakları Komisyonu                           

2d) BM İşkence Özel Raportörü                          

2e) BM Kadınlara Yönelik Şiddet Özel Raportörü               

C. Bölgesel Kurumlar                                                                                                       

1. Inter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ve Inter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi  

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Komisyonu               

3. Avrupa İşkenceyi ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezayı Önleme Komitesi (CPT)

4. Afrika İnsan Hakları ve Halkların Hakları Komisyonu

D. Uluslararası Ceza Mahkemesi

 

II. KONUYLA İLGİLİ  ULUSLARARASI HUKUK STANDARTLARI

Uluslararası hukukta "işkence görmeme hakkı" net ve kesin bir biçimde ifade edilmiştir. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Uluslararası Sivil ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezalara Karşı Sözleşme işkenceyi açık bir biçimde yasaklar. Bölgesel sözleşmelerde de aynı şekilde "işkence görmeme hakkı" tanınmıştır. Amerika İnsan Hakları Sözleşmesi, Afrika [Banjul] İnsan Hakları ve Hakların Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmeleri'nin hepsinde, işkencenin yasak olduğu açıkça ifade edilmiştir.

A. Uluslararası İnsancıl Hukuk

Silahlı çatışmaları düzenleyen uluslararası anlaşmalar, uluslararası insancıl hukuk (UİH) veya “savaş hukuku” olarak bilinir. Uluslararası hukukun getirdiği işkence yasağı, bütün bu antlaşmaların, savaş kurbanlarına sağladığı geniş kapsamlı korumanın küçük ama önemli bir parçasıdır. 1949 yılında hazırlanan dört Cenevre Sözleşmesi, 188 devlet tarafından imzalanmış ve onaylanmıştır. Cenevre Sözleşmeleri, uluslararası silahlı çatışmalarda izlenmesi gereken kuralları, özellikle yaralılar, tutsak alınan siviller, çatışmalara halihazırda katılmayan veya katılmamış kişilere nasıl davranılacağının kurallarını belirler. Cenevre Sözleşmelerinin hepsi, işkence ve diğer kötü muamele biçimlerini yasaklar. Cenevre Sözleşmelerine ek olarak hazırlanan 1977 tarihli iki Protokol ile söz konusu sözleşmelerin kapsamı ve sağladığı koruma genişletilmiştir. Halihazırda 153 devletin onayladığı Bir numaralı Protokol'un ilgi alanı uluslararası çatışmalardır. Şimdiye kadar 145 devletin onayladığı İki numaralı Protokol'un konusu ise uluslarararası nitelik arzetmeyen silahlı çatışmalardır.

El Kılavuzunun amaçları açısından en önemli husus, her dört sözleşmede de aynı ifadeyle yer alan ve "3 Numaralı Ortak Madde" olarak bilinen sözleşme maddesidir. 3 Numaralı Ortak Madde, "uluslararası nitelik arz etmeyen" silahlı çatışmalara uygulanır; söz konusu madde daha ayrıntılı bir tanım içermez. Bu maddenin sadece uluslar arasındaki savaşlarda değil, bütün silahlı çatışmalarda uyulması gereken "değişmez" kuralları, anlaşmaların özünde yer alan yükümlülükleri tanımladığı kabul edilir. Bunun da anlamı, savaşın ya da çatışmanın doğası ne olursa olsun, bazı temel kuralların çiğnenemeyeceğidir. İşkence yasağı da, bu temel kurallardan biridir ve uluslararası insancıl hukuk ile insan hakları hukukunun ortak amaçlarından biridir.

3 Numaralı Ortak Madde şöyle der:

….herhangi bir zaman ve yerde ne koşullar altında olursa olsun, herhangi bir kişiye veya kişinin hayatına karşı şiddet uygulamak, özellikle her tür cinayet, sakatlama, zalimce muamele ve işkence…insan onuruna tecavüz, özellikle aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlar yasaktır ve yasak olarak da kalacaktır.

BM İşkence Özel Raportörü Nigel Rodley'in ifade ettiği gibi[1]:

İşkencenin ya da kötü muamelenin yasak olduğunu belirtmek için, bundan daha mutlak ve kesin bir ifade kullanılamazdı. Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin (ICRC) metinler hakkındaki resmi yorumunda geçen ifadeyle, "hiç bir boşluk, kaçış noktası bırakılmadı; işkencenin hiç bir mazereti,  [işkenceyi] mazur gösterecek hiç bir durum olamaz."

Uluslararası İnsancıl Hukuk (UİH) ile insan hakları hukuku arasındaki başka bir bağlantı da, uluslararası nitelik arz etmeyen silahlı çatışmalara ilişkin hususları düzenleyen İki numaralı Protokol'ün giriş metninde yer alır:  

...uluslararası insan hakları mekanizma ve araçları, insanın temel haklarının korunmasını sağlar.[2] 

B. Birleşmiş Milletler

Birleşmiş Milletler yıllardır insanlara,  işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamelere karşı yeterli koruma sağlayabilmek için evrensel düzeyde uygulanabilir standartlar ortaya koymaya çalışıyor. Birleşmiş Milletler'e üye olan Devletlerin kabul ettiği sözleşmeler, bildirgeler ve kararlar, işkence yasağının istisnası olamayacağını açıkça beyan eder, ayrıca benzeri ihlallere karşı koruma sağlamak amacıyla başka yükümlülükler de getirirler. En önemli hukuk araçları arasında, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi [3],  Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (ICCPR)[4], Tutuklulara Karşı Muamelenin Standart Asgari Kuralları (SMRTP)[5], Bütün İnsanların İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele ve Cezalardan Korunması Bildirgesi (İşkenceye Karşı Bildirge)[6], Güvenlik Güçlerinin Davranış Kuralları (CCLE)[7],  Mahkum ve Tutukluların İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezalardan Korunmasında Sağlık Çalışanlarının özellikle Doktorların Rolü için Geçerli Tıbbi Etik İlkeleri (Tıbbi Etik İlkeleri)[8], İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezalara Karşı Sözleşme (İşkenceye Karşı Sözleşme)[9], Herhangi Bir Alıkoyma veya Mahkumiyet Durumunda Bütün İnsanların Korunması için Geçerli İlkeler Bütünü (Tutukluluk Haline İlişkin İlkeler Bütünü)[10], HükümlülerinTedavisinin Temel İlkeleri (BPTP)[11] sayılabilir.

Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme, yasal müeyyidelerin doğal veya arızi sonucu olarak çekilen acıyı kapsamaz. [12]

Birleşmiş Milletler’in diğer insan hakları oluşumları ve kurumları da işkencenin önlenmesi için standartlar oluşturmanın yanısıra, Devletlerin işkence iddialarının hepsini soruşturma yükümlülüğü konusunda  standartlar geliştirmek üzere harekete geçmişlerdir. Bu oluşum ve kurumlar arasında, İşkenceyi Önleme Komitesi, İnsan Hakları Komitesi, İnsan Hakları Komisyonu, BM İşkence Özel Raportörü,  BM Kadınlara Yönelik Şiddet Özel Raportörü ile İnsan Hakları Komisyonu’nun herhangi bir ülke için atadığı Özel Raportörler bulunur.

1. İşkencenin Önlenmesine İlişkin Yasal Yükümlülükler

Yukarıda sıralanan uluslararası hukuk araçları, Devletlerin işkenceye karşı koruma sağlamak için üstlenmesi gereken yükümlülükleri belirlerler. Bu yükümlülükler: 

1)     İşkence yapılmasını önlemek için etkin yasal, idari, hukuki ve diğer tedbirleri almak. Savaş da dahil olmak üzere hiç bir koşul ve istisnai durum işkencenin mazereti olarak öne sürülemez (İşkence Karşıtı Sözleşme Madde 2; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 3);

2)     Bir kişiyi, işkence göreceğini düşünmek için sağlam gerekçelerin olduğu bir ülkeye iade etmemek, sınır dışı etmemek (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 3);

3)     İşkence fiilini suça ortaklık veya göz yumma da dahil olmak üzere ceza gerektiren bir suç saymak (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 4; Tutukluluk Haline İlişkin İlkeler Bütünü İlke 7; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 7; Tutuklulara Karşı Muamelede Standart Asgari Kurallar Paragraf 31, 32 ve 33).

4)     İşkenceyi sınırdışı etmeye neden teşkil edebilecek bir suç sayma ve sözleşmeye taraf olan diğer Devletlere işkenceyle ilgili ceza soruşturmaları ve davalarında yardımcı olmaya söz vermek (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 8 ve 9);

5)     Gözaltına alınmalarda, kimseyle görüştürmeden gözaltı uygulamasının kullanımını sınırlandırmak, gözaltına alınanların resmen gözaltı merkezleri olarak kabul edilen yerlerde tutulmalarını sağlamak; aynı şekilde bu kişilerin gözaltına alınmalarından sorumlu olan kişilerin adlarını, göz altındaki kişinin akrabaları ve arkadaşları da dahil olmak üzere konuyla ilgili kimselerin kolayca erişebileceği, elde edebileceği şekilde kayıtlara geçirmek; bütün sorgulama seanslarının zamanlarını ve yerlerini sorgulamada bulunan kişilerin adlarıyla birlikte kaydetmek; doktor, avukat ve aile üyelerine göz altında tutulan kişiye erişme hakkı tanımak  (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 11; Tutukluluk Haline İlişkin İlkeler Bütünü İlke 11,12, 13, 15, 16, 17, 18, 19 ile 23; Tutuklulara Karşı Muamelede Standart Asgari Kurallar paragraf 7, 22 ve 37);

6)     Sivil veya askeri emniyet güçleri, tıbbi personel, kamu personeli ve diğer ilgili personelin eğitimine işkence yasağı eğitiminin dahil edilmesini, işkence yasağı konusunda bilgi verilmesini sağlamak, bunu güvence altına almak (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 10; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 5; Tutuklulara Karşı Muamelede Standart Asgari Kurallar paragraf 54)

7)     İşkence altında verildiği kanıtlanmış hiç bir ifadenin, işkence yapmakla suçlanan bir kişiye karşı açılan davada ifadenin alınmış olmasının kanıt olduğu veya kanıt sayıldığı durumlar istisna olmak şartıyla, hiç bir davada delil olarak öne sürülememesini temin etmek (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 15; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 12);

8)     İşkence suçunun işlendiğine inanmak için yeterli sebep olduğu durumlarda, yetkili makamların, tarafsız ve zamanında soruşturma yürütmesini sağlamak (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 12; Tutukluluk Haline İlişkin İlkeler Bütünü İlke 33 ile 34; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 9);

9)     İşkence görenlerin, durumu telafi etmek ve yeterli miktarda tazminat alma haklarını güvence altına almak  (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 13 ile 14; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 11; Tutuklulara Karşı Muamelede Standart Asgari Kurallar paragraf 35 ve 36);

 Yapılan soruşturma sonucunda işkence yapıldığı ortaya çıkarsa, işkencenin faili olduğu iddia edilen kişi(ler) hakkında cezai işlem yapılmasını sağlamak. Diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza iddiaları da yerinde bulunursa, fail olduğu iddia edilen kişi ya da kişiler hakkında cezai işlemler, disiplin işlemleri veya gerekli diğer işlemleri uygulamak. (İşkenceye Karşı Sözleşme Madde 7; İşkenceye Karşı Koruma Bildirgesi Madde 10)

2. Birleşmiş Milletler Oluşumları ve Mekanizmaları

2a) İşkenceyi Önleme Komitesi (CAT)

İşkenceyi Önleme Komitesi (CAT), Uluslararası İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele ve Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi’nin ülkelerdeki uygulamasını izlemekle yükümlüdür.

CAT, “insan hakları alanında yetkin oldukları kabul edilen ve yüksek ahlaki değerlere sahip oldukları" için göreve atanmış 10 uzmandan oluşur.

İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin 19. Maddesi gereği, Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aracılığıyla, CAT’e, Sözleşmenin getirdiği yükümlülükleri hayata geçirmek için aldıkları önlemler konusunda rapor verirler. CAT, Sözleşme maddelerinin iç hukuka nasıl dahil edildiğini ve sözleşmenin uygulama aşamasında nasıl işlediğini izler ve rapor eder. CAT her raporu dikkate alır, genel yorum ve tavsiyelerde bulunabilir, bu yorum ve tavsiyelere, Taraf Devletlere ve BM Genel Kurulu'na sunulan yıllık raporlarda yer verebilir. Bütün bu süreçler, kamuya açık toplantılarda gerçekleşir.

CAT, Taraf Devletlerden birinin toprakları içerisinde sistematik olarak işkence uygulandığına ilişkin, temeli var olan, sağlam belirtiler içeriyor gibi gözüken güvenilir bir bilgi alırsa, BM İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin 20. Maddesi uyarınca Taraf Devleti, bu bilgiyi incelemek ve söz konusu bilginin incelenmesi konusunda işbirliği yapmak ve bu konudaki gözlemlerini sunmak üzere davet eder. CAT gerekli görürse, bir veya birkaç üyesini gizli bir soruşturma yapmak ve hemen CAT'e rapor vermekle görevlendirebilir.  İnceleme, Taraf Devletle anlaşılarak söz konusu devletin topraklarına ziyareti de içerebilir.

Üye ya da üyelerinin ulaştığı bulguları inceleyen CAT, bulgularını söz konusu durumda uygun bulunan yorum ve tavsiyelerle birlikte Taraf Devlet'e iletir.

BM Sözleşmesinin yirminci maddesi uyarınca CAT'ın yaptığı tüm soruşturmalar gizlidir ve soruşturma sürecinin her aşamasında Taraf Devlet ile işbirliği yapma yolları araştırılır. Soruşturmanın bütün aşamaları tamamlandıktan sonra, CAT sözleşmeye taraf olan Devlet'in de görüşünü alarak,  incelemeler sonucunda elde edilen sonuçlara ilişkin özet bilgiyi diğer Taraf Devletlere ve BM Genel Kurul'una sunduğu yıllık raporuna eklemeye karar verebilir.[13]

BM İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin 22. Maddesi uyarınca Taraf Devletlerden biri, herhangi bir zamanda, bir Taraf Devletin,  BM İşkenceye Karşı Sözleşme maddelerini ihlal etmesi sonucunda mağdur olduğunu iddia eden ve kendi ülkesinin kanunlarına tabii olan kişiler adına, veya bu kişilerin kendi başına CAT'e başvuruda bulunma ve CAT'ın da bu başvuruları değerlendirme yetkisine haiz olduğunu kabul edebilir. CAT bu yazışmaları gizli olarak değerlendirir ve görüşlerini ilgili Taraf Devlet ve kişiye iletir.  Sözleşmeyi onaylanan 112 Taraf Devletten sadece 39'u, 22. Maddenin uygulanabilir olduğunu kabul etmiştir.

CAT'ın Genel Kurul'a sunduğu  yıllık raporlarda ele aldığı konulardan biri de, Taraf Devletlerin, BM İşkenceyi Önleme Sözleşmesinin 12inci ve 13üncü Maddesi uyarınca bütün işkence iddialarının, zamanında ve tarafsız biçimde soruşturulmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirip getirmedikleridir. Örneğin CAT, işkence iddialarını soruşturmada 15 aylık bir gecikmenin makul kabul edilemeyecek kadar uzun olduğunu ve bu gecikmenin 12inci Maddeyle uyuşmadığı şeklinde görüş bildirmiştir.[14]   CAT ayrıca, sözleşmenin 13üncü Maddesine göre, işkence yapıldığına dair resmi bir başvurunun gerekmediğini ve "mağdurun işkence yapıldığını iddia etmesinin, [Taraf Devletin] iddiayı zamanında ve tarafsız olarak incelemesi için yeterli olduğunu" ifade etmiştir. [15]

2b) İnsan Hakları Komitesi

İnsan Hakları Komitesi, Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin ardından, sözleşmenin 28inci Maddesi uyarınca, Taraf Devletlerin sözleşmeyi uygulamasını izlemek üzere kurulmuştur. Komite, yüksek ahlaki değerlere sahip olduğu kabul edilen ve insan hakları alanındaki yetkinliği teslim edilen 18 bağımsız uzmandan oluşur.

Sözleşmeye taraf olan Devletler, sözleşmeyle tanınan hakların etkinleştirilmesi için aldıkları önlemler ve bu haklardan yararlanmada kaydedilen gelişmeyi, her beş yılda bir rapor halinde sunmakla yükümlüdürler. İnsan Hakları Komitesi bu raporları, raporu görüşülen Taraf Devletin temsilcileriyle diyalog içinde inceler.

Komite, daha sonra endişe uyandıran temel hususları özetleyen gözlemlerini ve Taraf Devlet'e uygun tavsiye ve önerilerde bulunan nihai gözlem raporunu hazırlar. Komite, ayrıca Taraf Devletlere hem rapor hazırlamada hem de Sözleşmenin hükümlerini uygulamada yol gösterecek, sözleşmenin belirli maddeleriyle ilgili açıklamalar içeren genel yorum raporları hazırlar.

Komite hazırladığı genel yorum raporlarının birinde, Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 7inci maddesine açıklık getirmeye çalışmıştır. Yedinci Madde, "hiç kimseye işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz" der. İnsan Hakları Komitesinin Raporunda, söz konusu sözleşmenin yedinci maddesi üzerine yapılan genel yorumlar bölümünde[16]  Komite, işkenceyi yasaklamanın veya ceza gerektiren bir suç saymanın, 7inci Maddenin yeterince uygulandığı anlamına gelmediğini özellikle belirtmiştir. Komite, "…Devletler belli bir kontrol mekanizması aracılığıyla etkili koruma sağlamak zorundadırlar. Kötü muamele şikayetleri yetkili makamlar tarafından etkili bir biçimde soruşturulmalıdır" ifadesini kullanmıştır.

İnsan Hakları Komitesi 10 Nisan 1992 tarihinde, 7inci Madde hakkındaki daha önceki yorumlarını geliştiren yeni bir Genel Yorum Raporunu kabul etmiştir. Komite, "yetkili makamlar çözümü etkin kılabilmek ve durumu iyileştirmek için şikayetleri zamanında ve tarafsız bir biçimde soruşturmalıdır" ifadesiyle 7inci madde yorumunu daha da güçlendirmiştir.

Sözleşmeye taraf olan bir ülkenin Uluslararası Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 1 Numaralı Seçmeli Protokolünü onaylaması durumunda, kişi Komite'ye sözleşmeyle belirlenen haklarının ihlal edildiği şikayetiyle yazılı başvuruda bulunabilir. Başvuru usul açısından uygun ve kabul edilebilir görülürse, Komite, yıllık raporlarda açıklanan esasları temel alarak karar alır ve bu kararı açıklar.

2c) İnsan Hakları Komisyonu

İnsan Hakları Komisyonu, Birleşmiş Milletler'in temel insan hakları birimidir. Komisyon, Ekonomik ve Sosyal Konsey'in (ECOSOC) üç senelik dönemler için seçtiği 53 Üye Ülke temsilcisinden oluşur. Komisyon her sene, altı hafta süreyle Cenevre'de bir araya gelerek, insan hakları konularını görüşür. Komisyon, araştırmalar, veri araştırma misyonları başlatabilir, daha üst BM organlarının onayı için taslak sözleşmeler ve bildirgeler hazırlar, ayrıca kamuya açık veya kapalı olarak yapılan oturumlarda belli tür insan hakları ihlalleri üzerine çalışmalar yürütür.

Ekonomik ve Sosyal Konsey, 6 Haziran 1967 tarihli ve 1235 sayılı karar ile[17], Komisyon'a ağır insan hakları ihlalleri iddialarını incelemek ve "yer etmiş, belli bir insan hakları ihlali modeli sergileyen durumlarda kapsamlı araştırmalar yapmak" yetkisini vermiştir. Komisyon bu yetkiye dayanarak, diğer işlerinin yanısıra belli insan hakları ihlalleri konusunda endişelerini dile getiren kararlar almış ve belli bir temaya bağlı insan hakları ihlallerini araştırmak için özel raportörler atamıştır.

Komisyon, işkence ve diğer zalimane, insanlıkdışı veya aşağılayıcı muamele ve cezalar hakkında da kararlar almıştır. 1998 tarih ve 38 sayılı kararında Komisyon, "yetkili ulusal makamın, bütün işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ve ceza iddialarını anında ve tarafsız bir biçimde incelemesi gerektiğini" vurgulamıştır.

2d) BM İşkence Özel Raportörü

Komisyon, 1985 yılında aldığı 33 numaralı kararla, işkence konusunda özel bir raportör atamaya karar vermiştir. İşkence Özel Raportörünün görevi, işkenceyle ilgili konularda güvenilir ve inanılır bilgi aramak ve bulmak, toplanan bilginin gereğini gecikmeden yapmak olarak tanımlanmıştır. Komisyon daha sonra aldığı kararlarla, Özel Raportörün yetkilerini geliştirmeyi ve yenilemeyi sürdürmüştür.

Özel Raportör, ister BM İşkenceye Karşı Sözleşme'yi imzalamış olsun, ister olmasın Birleşmiş Milletler'e üye ve gözlemci statüsünde bulunan bütün devletleri izleme yetkisine sahiptir. Özel Raportör, hükümetlerle temasa geçerek, hükümetlerin işkenceyi önlemek ve işkence yapıldığı takdirde durumu tazmin etmek için aldığı hukuki ve idari tedbirler hakkında bilgi alır. Raportör ayrıca, işkence yapıldığına dair iddialara yanıt vermeleri talebiyle devletlerle temasa geçebilir. Özel Raportör, işkenceyle ilgili acil eylem başvurularını  alır, bu istemleri söz konusu eylemin konusu olan kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünün korunmasını temin etmesi için, ilgili hükümetin dikkatine sunar. Bu görevlerine ek olarak, kendisiyle görüşmek isteyen hükümet temsilcileriyle müzakereler yapar ve görevinin kendisine tanıdığı yetki çerçevesinde dünyanın çeşitli bölgelerine yerinde [in situ] ziyaretler yapar.

İşkence Özel Raportörü, İnsan Hakları Komisyonu'na ve BM Genel Kurulu'na rapor sunar. Bu raporlarda, Özel Raportörün yetkileri dahilinde gerçekleştirdiği faaliyetler bir arada sunulur ve işkence iddialarının geciktirilmeden hemen soruşturulması gereğine dikkat çekilir, bu gereğin altı çizilir. 12 Ocak 1995 tarihli İşkence Özel Raportörü  Raporunda[18], Özel Raportör Nigel Rodley bir dizi tavsiyede bulunmuştur. Raporun 926 (g) bendinde şöyle denilmektedir:

Gözaltına alınmış bir kişi veya akrabası ya da avukatı, işkence iddiasında bulunursa, iddia mutlaka soruşturulmalıdır….Şikayet başvurularını alacak ve soruşturacak, soruşturma ve/veya yargı yetkisi olan Ulusal Komisyon veya Ombudsman gibi bağımız ulusal makamlar oluşturulmalıdır.. İşkence gördüğü iddia edilen kişinin şikayeti, söz konusu kişinin yargılandığı davayı araştırmak ve yargılamakla yükümlü olan kurumla hiçbir ilişkisi olmayan, bağımsız bir kurum tarafından derhal ele alınarak soruşturulmalıdır. 

İşkence Özel Raportörü, bu tavsiyesini, 9 Ocak 1996 tarihli Raporunda vurgulayarak tekrarlamıştır.[19]  Özel Raportör, işkence uygulamasıyla ilgili kaygılarını dile getirdiği 136 numaralı paragrafta, "Devletlerin hem uluslararası genel hukuk hem de İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlıkdışı ya da Aşağılayıcı Muameleyi ya da Cezayı Önleme Sözleşmesine göre işkence iddialarını soruşturmakla yükümlü olduklarına" dikkati çekmiştir.

2e) Kadınlara Yönelik Şiddet Özel Raportörü

Kadınlara Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü, İnsan Hakları Komisyonu'nun 1994 tarih ve 45 sayılı kararıyla kurulmuş ve 1997 tarih ve 44 sayılı karar ile de görev ve yetkileri geliştirilmiş ve yenilenmiştir. Özel Raportör insani bir ruh ile, herhangi bir ülkede kadınlara yönelik şiddet iddialarını tanımlamak ve soruşturmak amacıyla spesifik olarak kadınlara yönelik şiddet iddialarını soruşturmak üzere Hükümetlerden bilgi ve açıklama talep etmek için prosedürler geliştirmiştir. Söz konusu hükümet ile temaslar, ismen teşhis edilmiş bir veya birden çok kişi hakkında olabileceği gibi, kadınlara yönelik şiddete göz yuman ve/veya izin veren, kışkırtan daha genel nitelikli durumlar için de söz konusu olabilir. Özel Raportör, kadınlara yönelik cinsiyete bağlı şiddet tanımını, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 Aralık tarihinde aldığı 48/104 karar numaralı Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi’nden almaktadır. 

Kadınlara yönelik cinsiyete bağlı şiddet, bireyin yaşam hakkına veya fiziksel bütünlüğüne yönelik çok belirgin bir tehdit veya tehdit korkusu içeriyorsa, Özel Raportöre acil eylem çağrısı gönderilebilir. Özel Raportör yetkili ulusal makamları olayla ilgili bilgi vermek konusunda zorlamakla kalmaz, yetkili ulusal merciyi söz konusu olayla ilgili bağımsız ve yansız soruşturma yürütmeye ve kadınların temel insan haklarının daha fazla ihlâl edilmemesini sağlamak için acil eylemde bulunmaya da sevk eder.

Özel Raportör İnsan Hakları Komisyonu'na Hükümetlerle yazışmaları hakkında yıllık rapor sunar. Hükümetlerden ve diğer güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere dayanarak  herhangi bir ülkede kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik uzun soluklu çözümler bulunmasını isteyen Hükümetlere tavsiyelerde bulunur. Hükümetlerin yanıt vermemesi veya yeterince bilgi vermemesi durumunda, Özel Raportör ilgili Hükümetlere izleme mektupları gönderebilir. 

Herhangi bir ülkede kadınlara yönelik şiddetin sürmesi ve Özel Raportör'ün aldığı bilgiler, Hükümetin kadınların insan haklarını korumak için hiçbir önlem almadığına işaret ediyorsa, Özel Raportör ilgili hükümetten, yerinde delil toplama misyonunu gerçekleştirmek için ülkeyi ziyaret etme izni almayı düşünebilir.

C. Bölgesel Kuruluşlar

Bölgesel Kuruluşlar da işkencenin önlenmesi için standartlar geliştirilmesine katkıda bulunmuşlardır. Bu bölgesel kuruluşlar arasında Inter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Komisyonu, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi ile Afrika İnsan Hakları Komisyonu sayılabilir.

1. İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ve İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi

Amerika Devletleri Örgütü (OAS), 22 Kasım 1969 tarihinde Amerika İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş[20] ve bu sözleşme 18 Temmuz 1978 tarihinde yürürlülüğe girmiştir. Sözleşmenin 5. maddesi şöyle der:

1.    Her insan, fiziksel, ruhsal ve ahlaki bütünlüğüne saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2.      Hiçkimse, işkence ya da zalimane, insanlıkdışı ya da aşağılayıcı ceza ya da muameleye maruz bırakılamaz. Özgürlüğünden alıkonulan her insana, insan olmanın getirdiği onura saygı ile davranılmalıdır.

Sözleşmenin 33üncü maddesi, İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ve İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesinin kurulmasına temel teşkil eder. Komisyonun temel işlevi, tüzüğünde de belirtildiği gibi, insan haklarının gözetilmesini ve savunulmasını teşvik etmek ve OAS’ye bu alanda danışman kuruluş olarak hizmet sunmaktır.[21] 5inci maddeye göre, Komisyon bu işlevini yerine getirirken, işkencenin tanım ve yorumunu İnter-Amerikan İşkenceyi Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi 'ne göre belirlemiştir.[22] 

OAS   9 Aralık 1985 tarihinde İşkenceyi Önleme ve Cezalandırma İnter- Amerikan Sözleşmesi'ni[23] kabul etmiş, sözleşme 28 Şubat 1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmenin 2inci Maddesine göre işkence şöyle tanımlanmıştır:

Cezai soruşturma amacıyla, korkutmak için, kişisel cezalandırma veya suç önleme aracı,   ceza olarak veya herhangi bir nedenle, bir kişiye kasıtlı olarak fiziksel veya zihinsel acı vermek amacıyla yapılan hareket [işkencedir].  Fiziksel veya zihinsel acı vermese bile, kurbanın kimliğini yok etmek, fiziksel veya zihinsel kapasitesini azaltmak amacıyla bir insanın [zihni ve bedeni] üzerinde uygulanan yöntemler de işkencedir.

Sözleşmenin 1inci Maddesine göre Taraf Devletler sözleşme şartları gereği, işkenceyi önleme ve cezalandırmakla yükümlüdürler.

Sözleşmeye göre Taraf Devletler, kendi yetki alanlarında işkence yapıldığına dair her iddiayı derhal ve olması gereken biçimde soruşturmakla yükümlüdürler.

8inci Madde şöyle der:

Taraf Devlet, kendi yargı alanı dahilinde işkence gördüğü suçlamasında bulunan her bireye, iddiasının tarafsız biçimde araştırılması hakkını sağlamak ve bu hakkı garanti altına almakla yükümlüdür. 

Aynı şekilde Taraf Devlet, kendi yargı sahasında işkence yapıldığına ilişkin bir iddiayla karşı karşıya ise  veya işkence yapıldığına inanmak için inandırıcı ve sağlam nedenler varsa, yetkili kurumlarının derhal ve gerektiği gibi olayla ilgili soruşturma yürütmek için harekete geçmesini ve gerekli durumlarda uygun cezai işleme başvurmasını da garanti altına almakla yükümlüdür.

1998 yılında hazırlanan ülke raporlarından birinde Komisyon, işkencecilerin etkin biçimde yargılanmasının önündeki engellerden birinin, işkence iddialarının bağımsız olarak soruşturulamaması olduğunu belirtmiştir; genellikle soruşturma, işkence yapmakla suçlanan kesimlerle tanışık olması şiddetle muhtemel birimlerce yürütülmektedir. [24] Sekizinci Madde'ye atıfta bulunan Komisyon, her vakanın "tarafsızca incelenmesinin" öneminin altını çizmiştir. [25] 

İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi, Amerika İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiği iddialarının soruşturulması gerektiğinden söz etmiştir. 29 Temmuz 1988 tarihli Velasquez Rodriguez davasında Mahkeme, şu kararı almıştır:

Devlet, Sözleşme hükümleriyle korunan hakların ihlalini içeren her vakayı incelemekle yükümlüdür. Eğer Devlet aygıtının işleyişi sonucu, ihlal cezalandırılmaz ve mağdurun, bu haklarından tam olarak yararlanması mümkün olduğunca çabuk sağlanamazsa, Devlet kendi egemenlik alanındaki kişilerin bu haklarını serbestçe ve tam olarak kullanmalarını sağlama görevini yerine getirmemiş demektir.

Sözleşmenin 5inci Maddesi işkenceye maruz kalmama hakkını verir. Söz konusu  sözleşme, özellikle kayıplar konusu ele almış olsa da İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi, Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesince garanti altına alınmış haklardan birinin, işkence veya diğer kötü muamele biçimlerine maruz kalmama hakkı olduğuna da atıfta bulunmuştur. 

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Komisyonu

Avrupa Konseyi, 4 Kasım 1950 tarihinde Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'ni kabul etmiş[26] ve Sözleşme 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Avrupa Sözleşmesinin 3üncü Maddesi şöyle der:

Kimse, işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da cezaya maruz bırakılamaz.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Komisyonundan oluşan bir denetleme sistemi kurmuştur.  1 Kasım 1998’de yürürlüğe giren reformla, Daimi Mahkeme, eski Mahkemenin ve Komisyonun yerini almıştır. Bu değişiklikle bireysel başvuru hakkı zorunlu hale gelmiş ve tüm mağdurların doğrudan Mahkemeye erişebilmesi mümkün hale gelmiştir.

Mahkeme, işkence iddialarının soruşturulması gereğinin 3üncü Madde ile garanti altına alınan haklarının sağlanmasının yolu olup, olmadığını değerlendirme fırsatını da elde etmiştir.

Bu konuda verilen ilk hüküm 18 Aralık 1996 tarihinde, Türkiye’ye karşı Aksoy [27]davasında alınan karardı. Bu davada Mahkeme şu görüşe varmıştır:

Polis tarafından göz altına alındığında sağlıklı olan bir kişinin salıverilme anında yaralı olduğu saptanırsa, yaralanmanın nedeni konusunda inanılır bir açıklama getirme sorumluluğu Devlet'e aittir; böyle bir açıklama gelmediği takdirde, [bu vakanın] Sözleşmenin 3üncü Maddesi uyarınca incelenmesi gereken bir vaka olduğu açıktır. [28]

Mahkeme, kararın daha sonraki bölümünde, başvuru sahibinde oluşan yaralanmaların işkenceden kaynaklandığı ve 3üncü Madde'nin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. [29]

Dahası, Mahkeme yetkili ulusal mahkemeler nezdinde hukuki çözüm arama hakkını getiren Sözleşmenin 13üncü Maddesinin, işkence iddialarını kapsamlı olarak soruşturma yükümlülüğü getirdiği yorumunu da yapmıştır. Mahkeme, "işkencenin yasaklanmasının büyük öneme sahip olduğunu" ve işkence mağdurlarının ne kadar kolayca zarar görebilir bir durumda olduklarını göz önüne alarak, "13üncü Madde Devletlere, ulusal sistem dahilinde yer alan diğer hukuki yolların baki kalması şartıyla, işkence vakalarını etkili ve kapsamlı biçimde soruşturma yükümlülüğü de getirir" şeklinde karar vermiştir.[30] Mahkeme, söz konusu Sözleşmenin, Birleşmiş Milletler İşkencenin ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele ve Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi’nin 12. Maddesindeki gibi açık bir hüküm içermemesine karşın, "böyle bir gerekliliğin, 13üncü Madde'de yer alan "etkili çözüm ve etkili hukuk yolu" kavramına içkin olduğunu" belirtmiştir. [31] Mahkeme, başvuruda bulunan kişinin işkence iddiasını soruşturmadığı gerekçesiyle, Devletin Sözleşmenin 13üncü Maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.[32]

Mahkeme, Bulgaristan’a karşı Assenov ve diğerleri Davasında verilen  (90/1997/874/1086) 28 Ekim 1998 tarihli kararında daha da ileri giderek, Devletin sadece Sözleşmenin 13üncü Maddesine göre değil, 3üncü Maddesine göre de işkence iddialarını soruşturmakla yükümlü olduğu sonucuna varmıştır. Bu davada, polis tarafından tutuklanan genç bir Roman, dayak yediğine ilişkin tıbbi veriler sunmuştur, ancak varolan kanıtlara dayanarak gencin babası mı, yoksa polis tarafından mı dövüldüğünü değerlendirmek mümkün değildir.

Mahkeme “Bay Assenov’u muayene eden doktorun saptadığı çürüklerin, yaralama ister polis, ister babası tarafından yapılmış olsun, Madde 3’ün kapsamına giren kötü muameleye denk gelecek ağırlıkta” olduğuna hükmetmiştir.[33] Üçüncü Maddenin ihlal edildiği görüşünde olmayan Komisyonun aksine, Mahkeme, o noktada da durmamıştır. Daha da ileri giderek bulguların, “yaralanmalara polisin sebep olduğuna ilişkin gerçekçi bir şüphe yarattığı” görüşünü de belirtmiştir[34]. Sonuç olarak Mahkeme şöyle hükmetmiştir:

Bir kişinin, Sözleşmenin 3üncü maddesinin ve yasaların ihlal edilerek, polis veya Devletin diğer yetkilileri tarafından ciddi bir biçimde kötü muamele gördüğü iddiasını dile getirmesi durumunda Sözleşmenin 3üncü maddesi, Sözleşmenin 1inci maddesinde dile getirilen  “[Devletlerin] kendi yargı alanlarında bulunan herkese, Sözleşmede yer alan hak ve özgürlükleri sağlaması” gerektiğini belirten ibare ile birlikte okunduğunda, üçüncü maddenin etkin resmi bir soruşturma yapılmasını gerektirdiği anlaşılır. Bu görev, sorumluların belirlenmesi ve cezalandırılmasına yol açacak düzeyde olmalıdır. Bu yapılmazsa, işkence ve insanlık dışı ve aşağılayıcı muamelenin veya cezanın hukuken yasaklanmış olması, temelde çok önemli olmasına rağmen pratikte etkisiz kalacak ve kimi durumlarda, Devlet görevlilerinin zımnen cezadan muaf kalarak, kendi denetimleri altındaki kişilerin haklarını çiğnemesi mümkün olacaktır.[35]

Mahkeme bu davayla ilk kez tek başına kötü muamelenin yapılmış olmasından değil, kötü muamele iddiaları üstüne etkin bir resmi soruşturmanın yapılmamış olmasından dolayı   3. Maddenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

Ayrıca Mahkeme, Aksoy Davasındaki tutumunu yineleyerek 13. Maddenin de ihlal edildiğine karar vermiş ve şu yorumu yapmıştır:

Bir kişi, kötü muamele gördüğü ve dolayısıyla 3. Maddenin çiğnendiğini iddia ettiği zaman, etkili iyileştirme kavramı, 3. Maddenin öngördüğü gibi kapsamlı ve etkili soruşturmanın yanısıra, şikayetçinin etkili bir biçimde soruşturma prosedüründen yararlanabilmesini ve gerekli olan durumlarda uygun tazminata hak kazanmasını da içerir.[36]

3. Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezayı Önleme Komitesi (CPT)

Avrupa Konseyi 1987 yılında Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesini kabul etmiştir. Bu sözleşme, 1 Şubat 1989 tarihinde yürürlülüğe girniştir.[37]

1 Mart 1999 itibariyle Sözleşme, Avrupa Konseyine üye olan  40 Devlet tarafından onaylanmıştır. Bu sözleşme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yargı mekanizmasını, önleyici bir sistemle tamamlar niteliktedir. Sözleşmenin, bağımsız hukuk normları yaratmak gibi bir amacı yoktur.

Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesi ile Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) oluşturulmuştur. Bu komitede, Üye Devletlerden her biri birer kişiyle temsil edilmektedir. CPT'ye seçilen üyelerin yüksek ahlaki değerlere sahip, tarafsız, bağımsız ve alan çalışması yapabilecek vasıfta kişiler olması gereklidir.

CPT, Avrupa Konseyi üyesi ülkelere kısmen düzenli aralıklarla, kısmen de kısa süreli ve özel amaçlı [ad hoc] ziyaretler yapar. CPT ziyaretinde, heyette CPT üyeleri, tıp, hukuk veya diğer alanlarda uzman kişiler, çevirmenler ve CPT Sekreterya üyeleri bulunur. Heyetler, ziyaret ettikleri ülkenin Yetkili Makamlarınca özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişileri[38] ziyaret ederler. Her CPT heyetinin yetkileri oldukça geniştir. Özgürlüklerinden mahrum edilen kişilerin tutulduğu herhangi bir yeri, daha önce bildirimde bulunmadan, tekrar tekrar ziyaret edebilirler, özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişilerle özel görüşme yapabilirler, bu mekanlarda herhangi birini veya herkesi ziyaret edebilirler, bu tür mekanlarda, sadece hücreleri veya koğuşları değil, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın herhangi bir yeri görebilirler. Heyet isterse, ziyaret edilen kişilerle ilgili tüm belgelere ve dosyalara erişebilir. CPT'nin bütün çalışmaları, işbirliği ve gizlilik esasına dayanır.

CPT her ziyaretin ardından raporunu hazırlar. Rapor, ziyaret sırasında elde edilen bulgulara dayanır; varolan koşullar üzerine yorumlar yapar, somut önerilerde bulunur ve açıklama gerektiren konular hakkında sorular sorar.

Taraf Devlet rapora yazılı olarak yanıt verir, böylelikle CPT ile Taraf Devlet arasında bir sonraki ziyarete kadar sürecek bir diyalog başlar. CPT raporları ve Devletlerin yanıtları gizli belgelerdir. Ancak Taraf Devlet (ama CPT değil) hem raporları hem de yanıtları yayınlamaya karar verebilir. Halihazırda, aşağı yukarı Taraf Devletlerin tümü hem raporları hem de yanıtları kamuya açıklamışlardır.

CPT on yıldır devam eden faaliyetleri süresince, gözetim altında tutulan kişilere muamelenin genel standartlarını belirleyen bir dizi kriter geliştirmiştir. Bu standartlar maddi gözetim koşullarının yanısıra, usul hakkındaki güvenceleri de belirler. Örneğin CPT'nin polis gözetimi altında tutulan kişiler için savunduğu güvencelerden üçü şunlardır:

1)     Özgürlüğünden mahrum edilen kişinin, arzu ettiği takdirde derhal üçüncü bir kişiyi (bir aile üyesini) tutukluluk halinden haberdar etme hakkı

2)     Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin hemen avukata erişebilme hakkı

3)     Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin derhal bir doktora, arzu ettiği takdirde kendi istediği bir doktora erişebilme hakkı

CPT ayrıca defalarca, yasayı uygulamakla görevli olan kişilerin kötü muamelede bulunmasını engellemenin en etkin yollarından birinin, yetkili makamların kendilerine iletilen her tür kötü muamele iddialarını incelikle araştırması ve gerekli olduğunda uygun cezayı uygulaması olduğunu vurgulamıştır. Bu tür bir tavrın, caydırıcı etkisi güçlü olacaktır.

4. Afrika İnsan ve Halkların  Hakları Komisyonu

Avrupa ve İnter-Amerikan sistemleriyle karşılaştırıldığında, Afrika'nın işkence ya da işkencenin önlenmesi konulu bir sözleşmesi olmadığı görülür.  İşkence sorunu diğer insan hakları ihlalleriyle aynı düzeyde incelenmektedir.

İşkence sorunu esas olarak Afrika Birliği Örgütü'nün (OAU)  27 Haziran 1981 tarihinde kabul ettiği ve 21 Ekim 1986'da yürürlüğe giren Afrika [Banjul] İnsan ve Halkların Hakları Kurucu Sözleşmesinde ele alınmıştır.[39]

Afrika Kurucu Sözleşmesinin 5inci Maddesi şöyle der:

Her bireyin, insan olmanın getirdiği onura uygun bir biçimde saygı görmeye ve insan olarak yasal statüsünün kabul edilmesine hakkı vardır. İnsanın her biçimde sömürüsü ve aşağılanması özellikle esaret, esir ticareti, işkence, zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı ceza ve muameler yasaktır.

Afrika Kurucu Sözleşmesinin 30uncu maddesi uyarınca 1987 Haziran'ında "insan hakları ve halkların haklarının tanıtmak ve Afrika'da bu hakların korunmasını sağlamakla" görevlendirilen Afrika İnsan ve Halklar Komisyonu kurulmuştur. Dönemsel olarak yapılan oturumlarında zaman zaman işkence konusunu da ele alan Afrika Komisyonu, Afrika insan haklarıyla ilgili konularda ülkeler hakkında kararlar almıştır. Afrika Komisyonu ülkelerle ilgili kararlarında, işkence uygulaması da dahil olmak üzere insan haklarında durumun kötüleşmesinden duyduğu endişeyi dile getirilmiştir.

Afrika Komisyonu, görevi Komisyonun açık oturumlarında rapor vermek olan Cezaevleri Özel Raportörü,  Keyfi ve Yargısız İnfaz Özel Raportörü, Kadınlar Özel Raportörü gibi yeni mekanizmalar oluşturmuştur. Bu mekanizmalar özel raportörlere doğrudan bilgi gönderebilen mağdurlar ve STK'lar (Sivil Toplum Kuruluşları) için yeni fırsatlar doğurmuştur. Hem mağdur, hem de STK aynı anda Komisyona, Kurucu Sözleşmenin 5inci Maddesinde tanımlandığı biçimiyle, işkence uygulamasıyla ilgili şikayetlerini iletebilirler. Bireysel şikayet başvurusu Komisyon'da değerlendirilmeyi beklerken mağdur veya STK, aynı bilgiyi özel raportöre komisyon oturumlarında sunacağı kamuya açık raporlarda yer vermesi için gönderebilirler.

Afrika Birliği Örgütü (OAU) 1998 Haziranında, Afrika Kurucu Sözleşmesiyle garanti altına alınan hakların ihlal edildiğine ilişkin iddiaları değerlendirecek ve bu konuda hüküm verecek bir platform oluşturmak amacıyla, Afrika İnsan Hakları ve Halkların Hakları Mahkemesi'nin kurulmasını öngören bir Protokolu kabul etmiştir.

D. Uluslararası Ceza Mahkemesi

17 Temmuz 1998 tarihinde kabul edilen Roma Sözleşmesi ile soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından sorumlu kişileri yargılayacak daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmuştur. Uluslararası Ceza Mahkemesi, "yaygın ve sistematik bir saldırının parçası olarak" ya da soykırımın veya insanlığa işlenmiş bir suçun unsuru olarak işkence yapılmışsa, veya 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesine göre bir savaş suçu söz konusu ise işkence iddialarını yargılama yetkisine haiz olacaktır. Roma Sözleşmesine göre işkence "gözaltında bulunan veya suçlananın kontrolü altında bulunan bir kişiye, kasıtlı olarak fiziksel veya ruhsal acı vermesi" olarak tanımlanmaktadır.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin Tüzüğü veya diğer adıyla Roma Sözleşmesi, onaylayan Devlet sayısı 60'a ulaştıktan üç ay sonra yürürlüğe girecektir. 1999 Nisan itibariyle, Roma Sözleşmesi hazırlandıktan  9 ay sonra Sözleşmeyi imzalayan ülkelerin sayısı seksenbiri bulmuştur. Yeni Mahkeme Hollanda'nın Lahey (Hague) kentinde olacaktır. Mahkeme sadece Devletlerin Roma Sözleşmesinde işlenen suçlardan sorumlu olan bireyleri yargılayamadıkları veya yargılamak istemedikleri davalarda yetkili olacaktır.


[1] Nigel Rodley, The Treatment of Prisoners Under International Law; (Oxford: Clarendon Press, İkinci Basım 1999, s.58).

[2] 1949 Cenevre Sözleşmesine Ek II. Protokol'ün Giriş'inin ikinci paragrafı (1977).

[3] B. M. Genel Kurul Kararı 217A (III), BM Belgesi. A/810  71 (1948), madde 5.

[4] BM Genel Kurul Kararı 2200A(XXI), 21. BM GAOR Ek (No.16)  52, BM Belgesi .A/6316 (1966), 999 UNTS 171, yürürlüğe giriş tarihi 23 Mart, 1976; madde 7. 

[5] 30 Ağustos 1955 tarihinde BM Birinci İşkencenin Önlenmesi ve Suçluların Tedavisi Kongresinde kabul edilmiştir.

BM Belgesi  A/CONF/611, EK I, ESC kararı. 663C, 24 BM ESCOR Kararı (No. 1) 11, BM Belgesi. E/3048 (1957), değişiklik ESC kararı. 2076, 62 BM ESCOR EK. (No. 1) 35, BM Belgesi. E/5988 (1977), madde. 31.

[6] BM Genel Kurul Kararı 3452 (XXX), EK, 30 BM GAOR Ek Belge (No. 34) 91, BM Belgesi. A/10034 (1975), madde  2 ve  madde  4.

[7] BM Genel Kurul Kararı 34/169, EK, 34 BM GAOR Ek Belge (No. 46) 186, BM Belgesi. A/34/46 (1979), madde 5.

[8] BM Genel Kurul Kararı 37/194, EK, 37 BM GAOR Ek Belge (No. 51) 211, BM Belgesi A/37/51 (1982), İlke 2, 3, 4, ve  5.

[9] BM Genel Kurul Kararı 39/46, EK, 39 BM GAOR Ek Belge (No. 51) at 197, BM Belgesi. A/39/51 (1984), 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir, madde  2.

[10] BM Genel Kurul Kararı 43/173, EK, 43 BM GAOR Ek Belge (No. 49) 298, BM  Belgesi A/43/49 (1988), İlke 6.

[11] BM Genel Kurul Kararı45/111, EK, 45 BM GAOR Ek Belge (No. 49A) at 200, BM  Belgesi A/45/49 (1990), İlke 1.

[12] "Yasal yaptırımların" nelerden oluştuğuna ilişkin bir yorum için Bkz: İşkence Özel Raportörünün İnsan Hakları Komisyonu'nun 53üncü oturumuna sunduğu rapor (E/CN.4/1997/7, paragraf  3-11). Bu raporda Özel Raportör, recim, falaka ve bir uzvun kesimi gibi cezaların, ceza hukuki usül açısından yasal bir biçimde belirlendiği için "yasal" sayılamayacağı görüşünü ifade etmiştir. Özel Raportörün dile getirdiği ve İnsan Hakları Komisyonu ve diğer BM kuruluşlarının görüşleriyle tutarlı olan bu yorum, 1998/38 sayılı İnsan Hakları Komisyonu kararıyla da desteklenmiştir. Bu karar "Hükümetlere, insan bedeni üzerinde uygulanan cezaların zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve hatta işkence yerine geçebileceğini anımsatır".

[13]  Taraf Devlet'in koyduğu çekince yüzünden 20inci Madde'nin uygulanmasının sınırlı olduğu da ifade edilmelidir. Böyle bir çekince varsa, 20nci Madde uygulanamaz.

[14] Bakınız Bilgi Notu No. 8/1991, paragraf 13.5, İşkenceye Karşı Komitenin Genel Kurul raporunda bildirilmiştir; 12/06/94 (A/49/44).

[15] Bakınız Bilgi Notu 6/1990, paragraf 10.4, İşkenceye Karşı Komitenin Genel Kurul raporunda bildirilmiştir, 12/95 (A/50/44).

[16] A/37/40 (1982)  numaralı ve  30 Temmuz 1982 tarihli BM Belgesi

[17] (XLII), BM Belgesi E/4393 (1967).

[18] E/CN.4/1995/34.

[19] E/CN.4/1996/35.

[20] OAS Treaty Series No. 36, 1144 UNTS 123. Bu sözleşme, 18 Temmuz 1978 tarihinde yürürlülüğe girmiş ve Basic Documents Pertaining to Human Rights in the Inter-American System dizisinde yeniden basılmıştır. OEA/Ser.L.V/II.82 doc.6 rev.1t 25 (1992).

[21] Regulations of the Inter-American Commission on Human Rights, OAS/Ser.L.V/II.92, doc. 31 rev. 3,  3 Mayıs 1996, Madde 1 (1).

[22] Bakınız Case 10.832, Report No. 35/96, Inter-American Commission on Human Rights Annual Report 1997, paragraf 75.

[23] OAS Treaty Series No. 67.

[24] Inter-American Commission on Human Rights, "Report on the Situation of Human Rights in Mexico 1998", paragraf  323. 

[25] A.g.e 324.

[26] 213 UNTS 222.

[27] 213 UNTS 222, Karar 3-5-8 numaralı protokollerle değiştirilmiş ve sırasıyla 21 Eylül 1970, 20 Aralık 1971 ve 1 Ocak 1990 tarihlerinde yürürlülüğe girmiştir. 

[28] A.g.e, paragraf 61.

[29] A.g.e., paragraf  64.

[30] A.g.e. paragraf 98.

[31] A.g.e.

[32] Y.a.g.e 100.

[33] Y.a.g.e. 95.

[34] Y.a.g.e. 101.

[35] Y.a.g.e. 102.

[36] Y.a.g.e. 117.

[37] E.T.S 126.

[38]  Özgürlüğünden mahrum bırakılan insan : Tutuklanan ve göz altına alınan kişiler, duruşmalarının yapılmasını bekleyen mahpuslar, hüküm giymiş mahpuslar ve istekleri dışında psikiyatrik hastahanelere hapsedilmiş kişilerde dahil olmak üzere ama bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla, Kamu Otoritesiyle özgürlüğünden mahrum bırakılan herhangi bir kişi.

[39] OAU  Belgesi CAB/LEG/67/3 rev. 5, 21 I.L.M. 58 (1982).

.

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI