BULAŞICI SÜNGERİMSİ
ENSEFALOPATİLER, DELİ DANA HASTALIĞI VE YENİ VARYANT CREUTZFELDT-JAKOB HASTALIĞI
Firdevs Aktaş
Prof. Dr., Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesi,Klinik Bakteriyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları AD
Bulaşıcı süngerimsi
ensefalopatiler (Transmissible Spongiform Encephalopathy-TSE) son yıllara kadar
kamuoyunun tanımadığı ve nadir görülen hastalıklardı. Bulaşıcı özellikleri kanıtlanmış
olan bu nörodejeneratif hastalıklar günümüzde sosyal bir olay haline gelmiştir. Bu
durumun en önemli nedeni hayvanlarda görülen bazı hastalıkların tür bariyerini aşarak
insanlarda da görülebilme kanıtlarıdır. Halk arasında deli dana hastalığı olarak
adlandırılan sığır süngerimsi ensefalopatileri (Bovine Spongiform Encephalopathy-
BSE) ne çok benzer özellikleri olan hastalığın, insanlarda da görülmeye başladığının
kuvetli kanıtları bulunmaktadır. Daha da önemlisi bu hastalığın oral yolla bulaşma
şüphesi büyük kitleleri ilgilendiren sosyal, ekonomik ve siyasi bir problem olmasına
yol açmıstır. . TSE lere prion adı verilen
bulaşıcı bir protein yapısı neden olmaktadır.Bu yazıda başlıca prion
hastalıkları ve tanımlayıcı özellikleri irdelenerek, hastalığın bulaşma
yolları, hasta ve sağlık personelinin riskleri ele alınacaktır.
Prion nedir?
Prion sözcüğü,
1982 yılında Prusiner tarafından TSE lere neden olan “protein içeren küçük
infeksiyoz bir patojen” olarak tanımlanmıştır. Virus nükleik asitlerini inaktive
eden işlemlere dirençli olması nedeniyle nükleik asit içermediği düşünülmektedir.
Proteoilitik enzimlerle inaktive olmaları protein yapısında olduklarını göstermektedir.
Bazı araştırıcılara göre ise saptanamayacak kadar küçük miktarlarda nükleik asit
içermekte (<50 nukleotid) veya nukleik asitleri, protein bir kılıf içerisinde
korunmaktadır.
Prion proteini
(Pr P) normalde bulunan bir konak proteinidir. Hastalık durumunda bu protein,
proteaz rezistan özellik kazanmaktadır. (Pr Pres). Bir konak proteini ile
izoform olması nedeniyle hiçbir inflamatuar veya immunolojik yanıt
uyandırmamaktadır(1,2,3,4,5)
İnsan ve
Hayvanlarda Görülen Süngerimsi Ansefalopatiler
TSE ler bazı
hayvan türlerinde ve insanlarda benzer hastalık tablosu oluştururlar. Bu özellikler aşağıdaki
şekilde özetlenebilir:
Hayvan ve
insanlarda görülen TSE ler Tablo 1 de sunulmustur(2).
Tablo1. Hayvan
ve insanlarda görülen TSE ler (prion hastalıkları)
Hayvan
Hastalıkları |
||
|
Scrapie (koyun
ve keçi) |
|
|
Transmissible
mink encephalopathy (mink ve vizon) |
|
|
Chronic
wasting disease (CWD) (geyik) |
|
|
Bovine
spongiform encephalopathy(BSE) (sığır) |
|
|
Feline
spongiform encephalopathy (kedigiller) |
|
İnsan
Hastalıkları |
||
|
Sporadik |
Creutzfeldt-
Jakob Hastalığı (sCJD) |
|
|
Sporadic fatal
insomnia |
|
Kalıtsal |
Ailesel
Creutzfeldt- Jakob hastalığı (fCJD) |
|
|
Fatal familial
insomnia (FFI) |
|
|
Gerstmann-Sträussler-Scheinker
hastalığı |
|
Kazanılmış |
İatrojenik
Creutzfeldt-Jakob hastalığı |
|
infeksiyon |
Kuru |
|
|
Yeni varyant
Creutzfeldt- Jakob hastalığı (vCJD) |
İlk kez 1732
yılında İngiltere’de koyun sürülerinde saptanmış bir hastalıktır. İngiltere’den
koyun ihracı ile Asya, Afrika ve Güney Amerika’ya taşınmıştır. Koyun ve keçilerde
subakut seyirli ilerleyici bir ataksiye yol açmaktadır. Scrapie 1936’da koyunlara
deneysel olarak bulaştırılmıştır. Doğal bulaşma yolları kesin olarak
aydınlatılmamış olup, kalıtsal özellikleri tartışılmaktadır.
İlk tanımlanan
insan TSE’dir. Subakut, serebellar dejenerasyonla seyreden, fatal bir hastalıktır.
Yeni Gine’de Fore kabilesinde saptanmıştır. Dinsel ayinlerde ölülerin yenilmesiyle
bulaşır. Kadın ve çocuklarda hastalığın sık görülmesi, dinsel ayinin bir parçası
olarak, ölünün beyninin sadece kadın ve çocuklar tarafından yenilmesine bağlıdır.
Erkekler ölenlerin sadece etlerini yediklerinden hastalık az görülmektedir. İnsan
etinin yenilmesinin yasaklanmasından sonra bu kabilede hastalık ortadan kalkmıştır.
Hastalığın
sporadik, kalıtsal, iatrojenik formları tanımlanmıştır. Yeni varyant Creutzfeld-
Jakob hastalığı (vCJ) son yıllarda tanımlanan yeni formudur.
Hastalık ilk
kez 1920’lerde Creutzfeldt ve Jakob tarafından klinik ve patolojik olarak tarif
edilmiştir. 1968 yılında deneysel olarak şempanzelere bulaştırılmıştır. Nadir görülen
bir hastalıktır. Yıllık olgu sayısı milyonda 0,5-1,5’tir. Hastalık mevsim,
coğrafi bölge ve yıllarla ilişkili bir kümeleşme göstermemekte; bütün dünyada
görülmektedir. Hayvan ve insan materyaliyle temas riski olan gruplarda (cerrah,
patolojist, kasap, ahçı, mezbaha işçisi), normal populasyona benzer oranda
saptanmaktadır. Et yiyenlerde (özellikle beyin) ve vejeteryanlarda hastalık aynı
sıklıkta görülmektedir. Sporadik CJD toplam olguların %85’ini oluşturur. Çoğunda
infeksiyon kaynağı tanımlanamamaktadır.
Hastaların %80’i
50-70 yaşlarındadır. Halsizlik, uyku bozuklukları, iştahsızlık ve daha sonra da
hafıza kaybı, konfüzyon ve davranış değişiklikleri hastaların yarısından çoğunda
saptanan semptomlardır. Ataksi, afazi, görme kaybı, hemiparezi gibi fokal bulgular
olguların üçte birinde saptanır. Motor nöron hastalıkları ve serebrovasküler
olaylarla karıştırılabilir.
İlerleyici
zihinsel fonksiyon kaybına, özellikle ses ve dokunma uyaranları ile ortaya cıkan
myoklonus eşlik eder. Akinetik son dönemde myoklonus bulguları azalır. Hastaların
ortalama yaşam süreleri ortalama 5 aydır.
Kan ve
biyokimyasal testler normal sınırlardadır.Beyin omurilik sıvısı (BOS) nda hafif bir
protein artışı dışında patolojik bulgu yoktur.
EEG, erken dönemde
normal veye non spesifik bir uygulama dışında patolojik bulgu vermemektedir.Daha sonra
yavaş dalga zemininde, periyodik, bifazik veya trifazik, senkronize keskin dalga
kompleksleri tipik EEG bulgusudur. Hastaların %90’ı bu periyodik anomalileri gösterir.
EEG bulgularının duyarlılığı %67,özgüllüğü ise %86 olarak bulunmuştur.
Hastalığın terminal döneminde, myoklunus kaybolunca tipik EEG bulguları elde
edilemez.
BOS’da,
Western Blotting veya iki boyutlu elektroforez yöntemi ile 14.3.3 proteini olguların %93’ünde
saptanabilir. Herpes ensefaliti, metabolik ensefalopatiler, metastatik kanserler ve
hipoksik ensefalopatilerde yalancı pozitiflik görülebilir. Ayrıca BOS’da nöron-spesifik
enolaz ve s100 glial proteinin arttığı gösterilmiştir. 14.3.3 proteini ile birlikte
saptandığında değerli bir bulgudur. BOS’da PrP saptanabilir. Ancak bu amaçla geliştirilmiş
ticari bir test henüz bulunmamaktadır.
CT bulguları
nonspesifiktir. Hızla ilerleyen serebral atrofi ve ventriküler genişleme saptanabilir.
MR görüntülemelerinde T2 seviyesinde talamus ve striatumda sinyal artışı
bildirilmektedir(1).
Kesin tanı,
beyin dokusunun incelenmesi ile konulur.
Ayırıcı Tanı
İlerleyici demans
ve myoklunus başta olmak üzere, nöropsikiyatrik bulgular saptanan hastalarda BOS
analizi ile sifiliz ve SSPE için gerekli testler yapılmalıdır.
İntoksikasyonlar
(Bi, Br, Li), Alzheimer hastalığı ayırıcı tanıda düşünülmektedir.
CJD’ li
Hastalardan İnfeksiyon Bulaşması
Primatlardaki
deneysel çalışmalar, beyin, medulla spinalis ve göz dokuları ile bulaşma
olabileceğini göstermiştir. Akciğer, böbrek, karaciğer, dalak, lenf bezleri ve BOS
daha az infektiftir. BOS dışında vücut sıvılarından bulaşma görülmemiştir.
Bu verilere göre
CJD’li hastalara bakanlar için maske, özel giysi gibi tedbirlere gerek yoktur. BOS alırken
eldiven ve gözlük kullanılmalıdır. Biyopsi ve otopsilerde eldiven, özel giysi, göz
ve ağız korunması gereklidir. Kontamine materyal için önerilen dezenfeksiyon işlemleri;
1 N NaOH (litrede 40 g), dilue edilmemiş sodyumhipokloritle dekontaminasyon ve daha sonra
134ºC da bir saat otoklavlamadır. Doku kesitleri 1 saat formik asit ve en az 48 saat %4
lük formaldehid solüsyonunda tutulmalıdır(2).
İlk kez 1974
yılında CJD şüpheli hastalıktan ölen bir kişiden alınan kornea transplantasyonu
sonucu gelişen CJD bildirilmiştir. 1985’te ise insan büyüme hormonu verilen 4
hastada CJD gelişmiştir. Fransa’da insan kökenli büyüme hormonu ve gonadotropik
hormon verilen hastaların %2,5’inde, İngiltere’de %1inde ve ABD’de %0,2’sinde
CJD ortaya çıktığı bildirilmektedir. Rekombinant büyüme hormonu kullanımından
sonra bu şekilde bulaşma görülmemektedir.
İatrojenik CJD
olguları ve bulaşma şekilleri tablo2 de özetlenmiştir(2).
Tablo 2.
İatrojenik CJD
Bulaşma Yolu |
Bulaşma
Şekli |
Olgu Sayısı |
İntrakranial
tranplantasyon ve inokülasyon |
Dura greftleri |
>80 |
|
Stereotaktik
elektrotlar |
2 |
|
Uygun
sterilize edilmeyen enstrümanlar |
? |
Ekstrakranial
transplantasyon
|
Kornea
greftleri |
2 |
Sinir
dokusunun ekstrakranial İnokulasyonu |
İnsan büyüme
hormonu ve gonadotropin injeksiyonu |
>100 |
|
Liyofilize
duramater ile arteriel embolizasyon |
2 |
CJD olgularının
%10-15’i otozomal dominant geçiş gösteren ailesel özellik gösterir. Hastaların 20.
kromozomlarının kısa kolunda yer alan PrP geninde mutasyonlar bulunmaktadır. Nokta
mutasyonları, delesyon ve insertsiyon tipi değişiklikler saptanmıştır. Bu bölgelerde
20’den fazla mutasyon fenotipik olarak bulgu vermektedir.
Ailesel CJD daha
genç yaşta ortaya çıkar, daha uzun bir seyir gösterir. Tipik EEG bulguları
genellikle yoktur. Olguların yarısında BOS’da 14.3.3 proteini saptanmamaktadır. En
sık mutasyon, kodon 200’de bulunmaktadır. İsrail’de Libya yahudileri arasında,
Slovakya’da ve Şili’de bu mutasyona bağlı ailevi hastalık kümeleşmesi mevcuttur.
Hastanın birinci dereceden akrabalarında CJD saptanmışsa, ailesel CJD’den şüphelenilmelidir.
Otozomal
dominant kalıtım özelliği gösteren bu hastalık serebellar ataksi ve spastik
paraparezi bulguları ile seyreder. Demans geç olarak ortaya çıkar. Hastalık süresi
5-10 yıldır. Ortalama ölüm yaşı 48 olarak bildirilmektedir. Hastalarda en sık
olarak kodon 102’de mutasyon saptanmaktadır. Hastalarda histopatolojik bulgu olarak PrP
pozitif, amiloid plaklar yaygın olarak dikkati çekmektedir.
Hastalık
ilerleyici insomnia, otonomik bozukluklar ve demans ile 7-15 ayda ölümle sonuçlanır.
Otozomal dominant kalıtım gösterir. Otopside ventral ve mediodorsal talamus nukleuslarında
seçici bir atrofi vardır. Talamik nukleus bölgesinde spongiform PrP pozitif değişiklikler
saptanır(7).
İngiltere’de
1985 ilkbaharında birkaç süt ineğinde ortaya çıkan deli dana (mad-cow) hastalığı,
kısa sürede başka sürülere yayıldı. Sığırlarda davranış bozuklukları ve
ataksi bulguları saptandı. Beyin biyopsilerinde spongiform lezyonlar, gliozis ve nöron
kaybı dikkati çekti. Tanımlanan hastalık koyunların scrapie hastalığına benzer
özellikteydi. 1986 yılında 16, 1989 da 7000, 1992 de 360000 BSE olgusu saptandı.
İngiltere genelinde Nisan 1999 da belirlenen BSE olgusu177359 olup, İrlanda, İsviçre,
Portekiz, Fransa başta olmak üzere daha az oranda başka Avrupa ülkelerinde, İngiltere’den
ihraç edilen BSE olguları bildirilmiştir. Avrupa kıtası dışında sadece bir BSE
olgusu Kanada’da ve iki olgu Umman’da saptanmıştır.
İngiltere’deki
BSE epidemisi ortak bir kaynağı düşündürmüştür. En büyük olasılık hayvan
yemlerine scrapie ile enfekte koyunlara ait et ve kemiklerin ilavesi ile scrapie’nin
sığırlara oral yolla bulaştırılması idi. Salgının başlangıcından evvel
sığır yemlerinde yine hasta koyunlara ait proteinler kullanılıyordu ancak organik
solventlerle birlikte katılıyordu. 1982’den itibaren hayvan ve insan sağlığına
zararlı olabileceği düşünülerek hidrokarbon solventlerin kullanımı azaltıldı.
BSE salgını, sığır yemleri ile ilişkili bulunularak 1988 yılında yasaklandı.
Yasaktan ortalama 4-5 yıl sonra hastalık azalmaya başladı. 1989 yılında sığır
sakatatları ve sakatat ürünleri yasaklandı. Ancak bu zamana kadar ortalama 450000
sığır besin zincirine girmişti.İngiltere’de 1997 yılında ise dorsal kök
gangliyonlarına yakınlığı nedeniyle kontamine olabileceğinden kemikli et satışı
yasaklandı.
Scrapie’li
koyunlardan sığırlara hastalık bulaşmasının güçlü kanıtları, tür barajının
aşılmasının göstergesidir. Deneysel çalışmalar infekte gıda alımından 2-8 yıl
sonra hastalık gelişebileceğini ortaya koymuştur. İngiltere’de insan olgularını
yakın izlemeye alan bir danışma komitesi kuruldu. İlk vCJD olgusu 1994’te saptandı.
Günümüzde vCJD olgu sayısı 71’e yükselmiştir. Olguların 68’i İngiltere, ikisi
Fransa ve biri İrlanda’dan bildirilmiştir.
vCJD
hastalarının sporadik CJD hastalarından farklı özellikleri bulunmaktadır.
Hastaların yaşları daha gençtir. (ort 29) Hastalık süresi daha uzundur. (ortalama 14
ay) Hiçbirinde genetik özellik saptanmamıştır. Psikiyatrik semptomlar erken
başlamaktadır. Psikoz, depresyon ve anksiete bulguları en sık görülen semptomlardır.
Hastaların ağrı dizestezi ve parestezi gibi duyu bozuklukları tipiktir. Hastalar
işitme ve görsel hallusinasyonlar tarif edebilirler. İştahsızlık ve kilo kaybı
depresif bulgulara eşlik etmektedir. Psikiyatrik ilaçlar geçici bir fayda sağlayabilmektedir.
Nörolojik
bulgular daha ileri dönemde ortaya çıkmakta, pramidal ve serebellar bulgular, rijidite,
myoklonus ve akinetik mutizm saptanmaktadır.
Hastaların
epidemiyolojik analizi hepsinin et yediğini (Bir tanesi 1991 de vejeteryan olmuş)
belirtmekle birlikte belirgin hayvan beyni yeme öyküsü vermemektedir. Ancak sakatat
yasağından önce sosis, hamburger ve başka et ürünlerinde beyin ve diğer sakatatlar
kullanılmaktaydı(2,3,4)
vCJD
hastalarında, klasik CJD hastalarında saptanan tipik EEG bulguları yoktur. Patolojik
bulgu olarak PrP pozitif diffuz amiloid plaklar tipiktir. Bu özelliği kuruya
benzemektedir. vCJD ve sCJD olgularının özellikleri Tablo 3’de sunulmuştur(2,6).
Tablo 3. Yeni
varyant ve sporadik Creutzfeldt-Jakob hastalarının önemli özellikleri
Özellikler |
Yeni varyant |
Sporadik |
Ortalama yaş
(yıl) |
29 |
60 |
Ortalama
hastalık süresi |
14 |
5 |
En belirgin başlangıç
semptomu |
Psikiyatrik
bulgular, |
Demans |
duyu
bozuklukları |
Myoklunus |
|
Serebellar
bulgular(%) |
100 |
40 |
EEG de
periyodik kompleksler(%) |
0 |
94 |
Patoloji |
Diffuz amiloid
plaklar |
%10 olguda
seyrek plaklar |
Yeni vCJD ve BSE
olgularında saptanan prion proteinleri, benzer glikozilasyon paterni göstermektedir. Her
iki hastalıktan ölen insan ve hayvanların beyin dokuları, farelere verildiğinde
saptanan patolojik bulgular çok benzemektedir.Bu veriler yeni tür CJD olgularının, BSE
ile yakın ilişkisini göstermekle birlikte henüz kesin bir kanıt elde edilememiştir.
İngiltere’deki
hasta sığır etlerinin ve et ürünblerinin ithal edildiği başka ülkelerde de hastalığın
görülebileceği beklenmektedir. Ayrıca BSE salgınının spontan olarak da ortaya çıkabileceği
işaret edilmektedir.
ABD’de
hastalığın önlenmesi için Avrupa’dan sığır ve koyun ithali yasaklanmıştır.
BSE saptanan ülkelerden sığır ve koyun kökenli kozmetik, ilaç ve diğer tıbbi
materyal ithal edilmemektedir. Sığır ve koyunlara hayvan kökenli yem verilmesi de
yasaklanmıştır(2)
Ülkemizde
29.03.1996 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nca oluşturulan BSE izlem ve değerlendirme
komitesi tutanağında BSE görülen ülkelerden canlı hayvan ve hayvansal ürün
ithalinin durdurulması kararı alınmıştır. Ancak bu tarihten önce İngiltere’den
et ithali yapılıp yapılmadığı bilgisi elde edilememiştir.Ülkemizde hayvanlarda
deli dana hastalığına rastlanmadığı bilgisi elde edilmiştir(Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Hayvan Sağlığı Hizmetleri Dairesi Başkanı ile kişisel görüşme).vCJD
nın hasta hayvan etleri ile bulaşma olasılığı dikkate alınarak DSÖ nün hastalık
bulaşması için risk kategorilerini belirten açıklamaları
tablo 4 te sunulmuştur(3).
DELİ DANA HASTALIĞI YA DA VARIANT
CREUTZFELDT-JAKOB HASTALIĞI ( v CJD) NDA GÜNCEL DURUM: KAN ÜRÜNLERİ İLE HASTALIĞIN
BULAŞMA RİSKİ
İngiltere’de
kan ve kan ürünü verilen iki hastada vCJD gelişmesi
üzerine hastalığın daha önce önemsiz görülen bu bulaşma yolu gündeme gelmiştir.
İlk olgu Aralık 2003te tanımlanmış
hastanın kan aldığı kişinin de aynı hastalıktan öldüğü belirlenmiştir. İkinci olgu Temmuz 2004 te başka bir nedenden
ölmüş,otopsi bulguları ile vCJD tanısı almıştır.Hastaya 1999 yılında daha sonra vCJD nedeniyle
ölen birinden kan almış olduğu belirlenmiştir.Bu iki olgu hastalığın kan ve kan
ürünleri ile bulaşabileceği olasılığını düşündürmektedir.Plazma ürünleri
ile hastalığın bulaşma riski bilinmemektedir. İngiltere’de 9 plazma vericisinde
hastalık geliştiği bildirilmektedir. Bu plazmalardan hazırlanan çeşitli kan ürünlerinin riskli olabileceği düşünülerek
bu ürünlerin ithal edildiği ülkelere hastalık uyarısında bulunulmuştur.
Bu ürünlerle
hastalığın bulaşma olasılığı çok düşük görülmektedir.
İngiltere’de hayvanlarda deli dana hastalığının epidemik olduğu dönemde hasta bir
hayvanın etini yiyen bir kişide hastalık
gelişme olasılığı 1/ 300.000 olarak tahmin edilmektedir. Bulaşma riski en fazla olan
bu durumla karşılaştırıldığında kan transfüzyonu ile bulaşma ve kan hücresi
içermeyen plazma ürünleri ile hastalık bulaşma olasılığının çok daha düşük
olduğu söylenebilir.
Tablo 4. DSÖ’nün
prion hastalıklarında infektivitelerine göre doku sınıflaması (Scrapie’li
koyunlardan elde edilen verilere göre)
Kategori I |
Yüksek
infektivite |
Beyin Spinal
kord |
Kategori II |
Orta
infektivite |
Dalak, tonsil, lenf
bezi, ileum, proksimal kolon |
Kategori III |
Zayıf
infektivite |
Siyatik sinir, distal kolon, adrenal, burun mukozası,
hipofiz |
|
Minimal
infektivite |
Timus, kemik iliği, karaciğer, akciğer pankreas, BOS |
Kategori IV |
İnfektivite
yok |
Kan, serum, süt,
meme bezleri, iskelet kası, kalp, böbrek,
tiroid bezi, tükrük bezi, tükrük, overler, uterus, testis, seminal gland, feçes |