1997  TARİHLİ DANIŞTAY KARARI

Eurogold'un Bergama-Ovacık siyanürlü altın madeni işletmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan aldığı 10 yıllık işletme ruhsatı 16.08.1992 tarihini taşımaktadır. 1994 ve 95 yıllarında ise Çevre Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'ndan izinler alınmıştır. Bu arada 08.11.1994 tarihinde izinlerin iptali için yöre halkı tarafından dava açılmış, ancak dava İzmir 1. İdare mahkemesi tarafından 02.07.1996 tarihinde reddedilmiştir. İzmir 1. İdare Mahkemesinin davayı reddetme gerekçesi "gerek duyulan ilave çalışmaların işletme döneminde yerine getirileceğine, şirketin insan ve çevre sağlığı hususlarında 18.10.1994 tarihli taahhütnamedeki koşullara uyacağına ve izleme ve denetim sorumluluklarının merkezi ve yerel otoritelerce yerine getirileceğine olan güvene bağlı kalarak dava konusu işlemin toplum sağlığı, doğal bitki örtüsü, tarihi ve kültürel zenginlikler, zeytinlik ve diğer tarım ürünleri üzerinde kamu yararı ve mevcut yasal düzenlemeler açısından sakınca oluşturmayacağı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı" olarak belirtilmektedir.

Görüldüğü gibi mahkeme Eurogold'un ve denetimle görevli otoritelerin iyi niyetini ve bunlara duyulan güveni risklerin ortadan kalkması için yeterli bir hukuksal gerekçe olarak görmektedir.

Kararın temyize götürülmesi üzerine Danıştay 6. Dairesi 13.05.1997 tarihinde nihai kararı vermiş ve İzmir 1. İdare mahkemesinin sözü edilen kararını bozarak idari işlem iptal edilmiş, yani madenin işletilmesi için verilen idari izinlerin geçerliliği ortadan kaldırılmıştır. Danıştay’ın söz konusu kararının gerekçeleri sağlık ve çevre hakkının korunmasında ve risk kavramının ele alınmasında örnek gösterilecek düzeydedir.

Kararın gerekçesinde öncelikle çevrede sistemi oluşturan denge unsurlarının yitirilmesi halinde meydana gelecek bozulmaların canlılar üzerindeki yıkıcı etkilerinden söz edilmekte ve insan yaşamının sağlıklı, bozulmamış bir çevrede sürdürülmesinin esas olduğu saptaması yapılmaktadır. Kararda ÇED ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesinden, siyanürle altın madeni işletmeciliğinin, çevre ve insan sağlığı için olumsuz etkiler yaratacak potansiyel bir risk ve tehdit unsuru olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek kamu yararının insan yaşamı lehine değerlendirilmesinin kaçınılmaz olduğu söylenmekte ve "doğa ve insan yaşamı üzerinde olumsuz yönde risk oluşturabilecek bir faaliyete ekonomik değeri düşünülerek izin verilmesinde kamu yararının varlığından söz edilemez" denmektedir.

Kararın gerekçesindeki şu saptama özellikle önem taşımaktadır: "İdare Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, şirketin taahhütnamede öngörülen koşulları aynen yerine getireceği varsayımına dayanılarak inceleme yapılmış, bu koşulların titizlikle uygulanacağına, izleme ve denetim sorumluluklarının da merkezi ve yerel otoritelerce harfiyen yerine getirileceğine olan güvene bağlı kılınarak görüş geliştirilmiş, şirket tarafından taahhüt edilen önlemlerin alınmaması veya bazı nedenlerle alınan önlemlerin etkisiz hale gelmesi durumunda siyanür ve diğer zararlı gaz ve ağır metallerin havaya, suya, toprağa doğrudan karışması sonucu çevrenin ve insan sağlığının ne derece etkileneceği, giderilmesi olanaksız etkiler yaratıp yaratmayacağı irdelenmemiştir."

Kararda ÇED ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesiyle siyanürün ve açığa çıkacak ağır metallerin insan sağlığı ve çevre açısından çok büyük bir risk oluşturacağı sonucuna varılmış ve "İşletmecinin iyi niyeti, önlemlerin titizce denetlenmesi gibi kavramlara bağlı kalınarak, yapılacak faaliyet sonucunda elde edilecek ekonomik değerin, doğada ve doğrudan veya dolaylı olarak insan yaşamı üzerindeki risk faktörünün gerçekleşmesi halinde meydana getireceği tahribatın karşılaştırılması halinde kamu yararının öncelikle insan yaşamı lehine değerlendirilmesi doğaldır." denmiştir.

Kararın anahtar cümlesi "Siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesinde işletmeciye ve yapılacak olan denetime duyulan güvene bağlı olarak risk olasılığının azalacağından söz etmek mümkün değildir." cümlesidir. Böylece siyanür liç yöntemiyle altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Görüldüğü gibi yaşama hakkı, sağlık hakkı ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı gibi evrensel insan hakları ilkelerinden yola çıkan söz konusu karar, insanın sağlıklı ve denge içindeki bir çevrede yaşamasının temel olduğunu önemle vurgulayan temel bir ekolojik görüşe dayanmakta ve risk kavramını sağlıklı bir tarzda yorumlayarak, varolduğu açık olan risklerin iyi niyet ve güvenle ortadan kalkmayacağı gibi açık bir bilimsel gerçekliğe özel bir vurgu yapmaktadır. Bugün yok sayılmaya çalışılan bu kararın çevre ve sağlık hakkı açısından ülkemizde verilen son derece önemli ve örnek alınacak nitelikte bir hukuksal metin olduğunu özellikle belirtmek istiyoruz.

 

Başa Dön         Sayfa Başı