|
......... |
. |
ÖZKALIPÇI Ö, ÇOLAK B, BİÇER Ü, özet Yaşamın sürdürülmesi için gerekli
olan enerjinin sağlanamadığı durumlarda organizmada açlık belirtileri görülür.
Sosyal, organik, psikiyatrik ve bireysel nedenlere bağlı olarak organizmada açlık
belirtileri ortaya çıkabilir. “Bireyin istemli tavrı sonucu eksojen
gıda alımını durdurması” olarak tanımlanan açlık grevi medikolegal yönden
büyük önem taşımaktadır. Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsilerde etiolojisinde açlık
grevi bulunan 4 olgu adli tıp yönünden değerlendirilmiştir. Sosyal, organik, psikiyatrik ve bireysel
nedenlere bağlı olarak organizmada açlık belirtileri ortaya çıkabilir. Açlık grevi, bireyin istemli tavrı
sonucu eksojen gıda alımını durdurması olarak tanımlanmaktadır. Açlık grevleri
çeşitli siyasal ya da toplumsal istemler için insanların tek tek veya toplu olarak
kullandığı bir yöntem olarak gündeme gelmiştir. Bu çalışmada aynı açlık grevinde
ölen ve otopsileri Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinde yapılan 4 olgu incelenerek
açlığın etkileri ve adli tıp boyutunun tartışılması hedeflenmiştir. giriş
Ortalama 70 kg ağırlığında, fazla iş
yapmadan yatan bir kişinin günlük enerji gereksinimi 1650 kalori civarındadır. Açlık
durumunda ilk 24 saat içinde 800-1500 gram, sonraki 10 gün içinde günde 1 kilogram,
daha sonra giderek günde 300 grama kadar inen kilo kaybı görülür. Başlangıçta yalnızca
su ve tuz kaybedilirken daha sonra doku kaybı da görülür (2, 3, 5 ) . Vücut yağ oranının erkeklerde % 20-25,
kadınlarda %25-30 olduğu kabul edilir ve günde ortalama 2000 kalori kullanılırsa, vücuttaki
enerji kaynaklarının gıda alımı olmadan 60-70 gün yeteceği anlaşılır. Ancak bu
çevresel ve bireysel koşullara bağlı olarak değişir. Eğer kişi, gıda ile birlikte
su da almıyorsa ölüm süresi hava sıcaklığı ile bağlantılı olarak 10 güne kadar
düşer. Vücut ağırlığı % 40-45 oranında azaldığında yaşam tehlikeye girer (2,
3, 5 ). Vaughan 1939-1945 yılları arasında Nazi
kamplarında ölümsüz veya ölümle sonuçlanan açlık olgularında 2 ana tip gözlemlemiştir(8,
9). Kuru tip:Vücut kaşektik, vücut ağırlığı
en fazla normalin yarısıdır.Ayaklarda ödem azdır veya hiç yoktur. Yaş tip: Yüzde, gövdede ve ekstremitelerde ödem, batında
asit ve göğüste plevral effüzyon vardır(7-9
). Dokuların enerji ihtiyacına göre
vücutta önce karbonhidratlar, daha sonra yağ ve proteinler kullanılmaktadır. Eğer
besin alımı kesilirse, ilk 24 saatten itibaren vücuttaki yağ ve proteinler
kullanılmaya başlar. Açlık durumunda ilk birkaç günden sonra kalorinin % 75’i yağdan
sağlamaktadır. Vücuttaki yağ depoları kayboluncaya kadar, eksilme hızı değişmeden
devam eder(1- 3, 5 ). Açlıkta proteinler üç değişik fazda
harcanmaktadır. Birinci fazda hızlı protein mobilizasyonu olup karaciğerde glikoza
çevrilir. Bundan sonra protein harcanması azalır, yağ depolarının bitmesine yakın
da proteinler tekrar hızla harcanmaya başlar. Uzamış açlık durumunda protein
yıkımını engelleyen önemli bir faktör, idrarla azot atılımının azalmasıdır. Az
miktarda üre atılması nedeniyle zorunlu su atılımı da düşer (günlük idrar
volümü 200 ml’ye düşer) (3, 5 ). 100-150 g’lık glikozun intravenöz
uygulamayla vücuda verilmesi yaklaşık 50-75 g lık protein yıkımını önler. Açlıkta
uygun şekilde glikoz verilerek hem beynin hem de karaciğerin zarar görmesi önlenebilir
(3, 5, 13 ). Açlık sırasında enerji hareketliliği
ve dengesinde; insülin, glikokortikoidler, büyüme ve glukagon hormonunun da önemli
rolleri vardır (2, 3, 5,10 ). açlıkta
dış görünüm
Uzamış açlık durumlarında çene,
zigoma ve orbita kenarları belirginleşmiş, cilt kemikler üzerine sıkıca yapışmış
ve yüz çökmüş görünümdedir. Orbital yağların kaybı ve dehidratasyon nedeniyle gözler
de aşırı biçimde çökmüştür. Hipokrat yüzü olarak da tanımlanan bu görünüme
kaşeksiye yol açan her türlü durumda rastlanabilir (5,7-9 ). Açlığın süresine ve açlık
sırasındaki vitamin alınıp alınmamasına bağlı olarak cilt değişik biçimlerde
görünebilir. Deride incelme, kuruma, pul pul dökülme, elastikiyet kaybı olur, soğuk,
sıcak ve dokunma duyarlılığı azalır. Cilt soluk, parlak veya yarı saydam
olabildiği gibi, zaman zaman kaba, kalın ve hiperkeratozlu görünümde de olabilir.
Bazen pigmentasyon görülebilir. Kıllar dökülür, saçlar kuru, ince donuk
görünümde olup çabuk kırılır ve yavaş büyürler ( 3, 5, 7-9 ). Gövdede kaburgalar, interkostal aralıkların
ve supraklavikular fossanın çökmesiyle iyice belirginleşmiştir. Kostal arkdan iliak
çıkıntıya kadar olan konkavlık nedeniyle karın kayık şeklinde görünür(3,
7-9 ). Açlıkta 35 gün civarında kaslardaki
proteinin kullanılmaya başlanmasıyla, kaslarda erime ve kalıcı doku kayıpları
oluşur. Ekstremiteler yağ ve kas kaybı yüzünden iskeletin şeklini almıştır.
Boynun ileri derecede incelmesi nedeniyle baş aldatıcı biçimde geniş gözükür (
3, 7-9 ). Oksipital, omuz, dirsek, glutea, diz ve topuk bölgelerinde
sürtünme ve basınç nedeniyle yaralar oluşabilir. Cilt enfeksiyonları, dudak
yaraları, blefarit ve konjunktivit bakım ve korunma yetersizliği nedeniyle özellikle
çocuklarda ve yaşlılarda yaygın olarak görülür ( 8, 9 ). Hipoproteinemi ödemi, diette karbonhidrat
ve yağ bulunmadığında enerji gereksinimi için protein kullanılması sonucu ortaya çıkar.
Kaşekside önce bacaklarda, sonra bütün vücutta ödem oluşur. Kaşeksiye bağlı
ödemde hipoalbümineminin yanısıra kalp ve böbrek yetersizlikleri de rol oynar (
1, 3, 7-9, 12 ). organ
ve sistemlere ait bulgular
Kronik tam açlıkta organ ağırlıkları
alışılmadık derecede azalır. Genellikle beyin dışındaki tüm organlar küçülmüştür.
Omurilikte incelme ve doku bozukluğu, sinir uçlarında iltihaplanma olabilir ( 3,
4, 6-9, 12 ). Yağ dokusu kaybı cilt altı dokusunda,
omentum, mezenter ve perirenal yağ dokusu gibi bölgelerde belirgindir. Özellikle
epikardiumda, kemik iliğinde yağ hücrelerinde küçülme izlenebilir. ( 3,6-9,12 ). Açlığın başlangıç döneminde karaciğer
epitelinde yağ içeriği artar. Hayvan deneylerinde tam açlıkta sentrolobuler nekroz gözlenmiştir.
Normalde karaciğer epitel hücrelerinde ölüm oranı 25/1000 iken, açlıkta bu oran
40/1000’e çıkar. Karaciğer epitelinde pigment artışı gözlemlenir. Mide, barsak
dokusunda incelme ve çeşitli bozukluklar görülür (3, 6-9, 12 ). Enfeksiyon hastalıkları, avitaminoz, cilt
hastalıkları gibi diğer belirtiler ise beslenme bozukluğuna bağlı olarak gelişir (8,
9, 12 ). Uzun süreli açlıkta ölüm, genellikle
pnömoniden kaynaklanmaktadır. Ölümün diğer nedenleri arasında dolaşım ve
boşaltım yetersizlikleri sayılabilir. Dehidratasyon, hipotermi, ekstremite nekrozu ise
ölüme eşlik eden en şiddetli bulgulardır ( 2, 6-9, 11, 12). Otopside boy ve kilonun düştüğü,
derialtı yağ dokusu ve yağ depolarının ileri derecede azaldığı saptanır. Deri
genellikle soluk görünümdedir, ödem gözlenebilir. İskelet kasları, kalp,
karaciğer, dalak ve böbreklerde aşırı atrofi bulunur. İnce barsak duvarında
şişme, mukozada kırmızımtrak renk ve “pseudo-dizanteri” denilen mukoza
ülserasyonları görülebilir. Normalde iskelet ağırlığı toplam vücut ağırlığının
%15’ini oluştururken bu oran %50’ ye
kadar ulaşabilir ( 2, 3, 6-9, 11, 12 ). Tedavi amacıyla vücuda intravenöz
verilen karbonhidratın metabolize edilmesi için B1 vitamini ve fosfora ihtiyaç duyulur.
Bunlar uzun süreli açlık sırasında kritik düzeyde azaldığından, tedavi
sırasında dışarıdan karşılanmadığı takdirde Wernicke ensefalopatisi ya da
hipofosfatemik diyafragma paralizisi ile ölüm gerçekleşebilir ( 4, 13, 14, 17). Olgu no:1 Öykü Erkek, 35 yaşında;
ölümden 15 gün önce açlık grevi nedeni ile hastaneye kaldırıldığı, ilk gün
tedaviyi kabul etmediği, zaman zaman zorla tedavi setine bağlandığı ve açlık
grevinin 63. günü öldüğünün belirlendiği; Dış
Muayene 175 cm boyunda,
tahminen 40-45 kg ağırlığında, 35-40 yaşlarında, ölü morluklarının sırtta ve
mutad yerlerde az olarak oluştuğu, çürümenin batın sağ alt kadranda başladığı,
sağ dirsek arka kısımda iki adet 0.5 cmlik, sağ humerus alt dış kısımda 0.5 cmlik,
sağ glutea dış kısımda 2 cmlik sıyrık bulunduğu, kaburga kemiklerinin sayılacak
derecede kaşektik hal aldığı, ayak tabanında darb cebir asarı olmadığının görüldüğü; Otopsi Baş: Cilt altı ileri derecede soluk; Beyin
ödemli, kesitleri noktavi kanamalı Göğüs:Sağ akciğerler alt lobda
yapışıklık, akciğerlerde kısmi sertlik ve ödem; Kalp adalesinin kısmen yağla
örtülü olup, cidarlarının inceldiği ve ileri derecede yumuşadığı, Batın: Karaciğerin sert, granüllü, normalden
büyük görünümde olduğu; Böbrekler sert kapsülleri zor soyulmakta, korteks sınırlarının
seçilebildiği; Dalak normal büyüklükte, sert; Midede sarı yeşil
safra mayisi olduğu; Barsaklar gergin, distandü, içlerinde taşlaşmış gaita, fekalom
saptandığı; Histopatoloji Beyin: Ödem, ara
madde muntazam, Wirchow ara mesafeleri geniş, kapillerlerin eritrosit içerdiği, Akciğer: ödem,
alveol boşluklarında eozinle pembeye boyanan bol miktarda serum mayisi, Kalb: adale atrofisi,
adale demetleri ince, ara doku, ileri derecede gevşek ve ödemli, bir yerde geniş bir
sahada miyofibrillerde ileri derecede atrofi, Karaciğer:Kuvvetli
hiperemi, hafif diffüz yağlanma, hücre dizileri muntazam, disse mesafeleri geniş,
kanla dolu, hücre protoplazmasında çok ufak yağlanmaya ait zerrecikler halinde
vakuoller görüldüğü; Kimyasal
İnceleme Kanda %4 mg alkol,
%246 mg glukoz saptandığı; idrarda uyutucu uyuşturucu, kanda uyutucu uyuşturucu ve
toksik maddenin bulunmadığı; Sonuç Tutuklu bulunduğu
cezaevinde açlık grevi sonucu fenalaşarak tedavi için kaldırıldığı ve hastanede
15 gün kadar zorlamalı olarak tedavi edildiği bildirilen kişide ölümün sıvı denge
ve doku beslenme bozukluğu ile beraber teşekkül eden kalb yetersizliğinin müşterek
tesiri sonucu olduğu; kişinin kanında fazla miktarda tesbit edilen glikozun agoni
sırasında serum verilmesine bağlı olabileceği, Olgu no:2 Öykü Erkek, 32 yaşında;
ölümden 18 gün önce açlık grevi nedeni ile hastaneye kaldırıldığı, ilk gün
tedaviyi kabul etmediği, zaman zaman zorla tedavi setine bağlandığı ve açlık
grevinin 66. günü öldüğünün belirlendiği; Dış Muayene 173 cm boyunda,
tahminen 40 kg ağırlığında, 30-35 yaşlarında, kaşektik görünümlü, ölü sertliğinin
geçtiği, ölü morluklarının sırtta ve mutad yerlerde olduğu, sağ gluteus üzerinde
parşömen plaklarının görüldüğü, sağ memenin 5 cm altında 3 cm uzunlukta, sağ
memenin 6 cm üzerinde 2 cm uzunlukta, sağ hipokondriumda iki adet 2 şer cm uzunlukta ve
batında orta hattın altında 18 cm uzunlukta eski nedbe dokuları görüldüğü; yüzde
ve pelvis kemiklerinde ileri derecede zayıflama nedeniyle belirginleşmiş ve yine bu
nedenle kaburga kemiklerinin sayılır hal aldığı, ayak ve el tırnaklarının siyanoze
olduğu; haricen darp ve cebir asarı görülmediği; sırt, glutea, avuçlar ve ayak
tabanlarına atılan şaklarda ekimoza rastlanmadığı; Otopsi Baş: Cilt altı soluk; Beyin soluk şiş ve
ödemli, kesitler soluk; Göğüs: Akciğerler soluk, kısmen kollabe görünümde,sağ
akciğer alt lobda sert solid kıvam; Kalb ve boyun incelemelerinin normal olduğu; Batın: Karaciğerin sarımsı bir renk
aldığı; Mezenter ve perirenal dokunun mevcut olmadığının saptandığı; Histopatoloji
Ac: lober pnömoni,
geniş sahayı kaplayan hepatizasyon gri dönemine uyan ve boşluklarında polimorf nüveli
hücreler bulunan iltihabi enfeksiyon, Kc: Hafif diffüz yağlanma,
hücre protoplazması kaba, granüle ve burada ufak vakuoller, yağlanmaya ait boşluklar,
disse mesafeleri ileri derecede geniş ve asfiktik, Böbrek: bulanlıklık
ve hiperemi, glomerül kapiller yumağı hücreden zengin, kapillerler kanla dolu, kanal
epitelleri kaba granüle Beyin, kalb özellik
yok Kimyasal
inceleme Kanda %4 mg alkol, %64
glukoz saptandığı, idrarda uyutucu uyuşturucu, kanda uyutucu uyuşturucu ve toksik
maddenin saptanmadığı; Sonuç
Ölümün ağır lober
tabiatlı pnömoni sonucu meydana gelmiş olduğu Olgu no:3 Öykü Erkek, 27 yaşında;
ölümden 18 gün önce açlık grevi nedeni ile hastaneye kaldırıldığı, ilk gün
tedaviyi kabul etmediği, zaman zaman zorla tedavi setine bağlandığı ve açlık
grevinin 66. günü öldüğünün belirlendiği; Dış
Muayene 175 cm boyunda,
tahminen 40 kg ağırlığında, 30 yaşlarında, ölü sertliğinin geçmiş ve batın
sağ alt kadranda çürümenin başladığı, ölü morluklarının sırtta ve mutad
yerlerde olduğu, cesedin kaşektik görünümlü olup yüz ve pelvis kemiklerinin
belirginleştiği, ileri derecede zayıflama nedeniyle kaburga kemiklerinin sayılır hal
aldığı, sol gluteus ve sakrumda 7x6 ve 4x5 cm lik morumsu renkte ben teşekkülü, tüm
vücut adelelerinde erime hali olduğu; Sırt, glutea, avuçlar
ve ayak tabanlarına atılan şaklarda ekimoza rastlanmadığı; Otopsi Baş: Saçlı deri altı ve periost ileri
derecede soluk; Meniksler hiperemik; Beyin ödemli; Göğüs: Akciğerlerin kısmen kollabe ve sert
kıvamda olduğu; Kalp ve boyun organlarında özellik yok; Batın: Karaciğerin sarımsı bir renk
aldığı; Mezenter ve perirenal yağ dokunun mevcut olmadığının saptandığı; Histopatoloji
Akciğer: Abseleşen
lobüler pnömoni, alveol boşluklarında yer yer serum, eritrositler, polimorf nüveli
lökositler mevcut olup dokuda abseleşme odakları tesbit edildi Karaciğer:
Bulanıklık, Hafif diffüz yağlanma, kanal epitel hücreleri kaba granüle, bol miktarda
pigmente ve hafif vakuoller, yağlanma, Böbrek, Beyin ve
Kalpte özellik olmadığı; Kimyasal
İnceleme Kanda %8 mg alkol,
%135 mg glukoz saptandığı, idrarda uyutucu uyuşturucu, kanda uyutucu uyuşturucu ve
toksik maddenin saptanmadığı, Sonuç Ölümün abseleşen
lobüler pnömoni sonucu meydana gelmiş olduğu Olgu no:4 Öykü Erkek, 28 yaşında;
ölümden 20 gün önce halsizlik, baş dönmesi ile hastaneye kaldırıldığı gerekli
tedavi sonrası taburcu edildiği, ve taburculuğundan 5 gün sonra tekrar yatırıldığı,
zaman zaman tedaviyi reddettiği, zaman zaman tedavi için likit verildiği ve açlık
grevinin 73. günü öldüğünün belirlendiği; Dış
muayene 173 cm boyunda,
tahminen 50 kg ağırlığında, 30 yaşlarında, ölü sertliği geçmiş batında
çürüme başlamış, ölü morlukları sırtta ve mutad yerlerde olduğu Göğüste tavuk göğsü
deformitesi mevcut, batın sağ alt kadranda geçirilmiş apandisit şakkı, sağ pazı
dış kısımda tüfeğe benzer tatuaj, sol pazı dış kısmında ve sol ön kol ön kısmında
silinmiş şekilsiz tatuajlar, sol pazı ön alt kısmında serum verme şakkı, sağ
dirsek ön kısmında iğne pikür izleri saptandığı ayak tabanlarında ve vücudun diğer
kısımlarında herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı; Otopsi Baş: Beyin soluk görünümde olup
kesitlerinde noktavi kanamalar bulunduğu Göğüs: Sol akciğerler alt lobunda sert solid
kıvam ve kesitinde alacalı görünüm (pnömoni) kalbin normalden küçük bulunduğu,
kesitlerinde bir özellik görülmediği Batın: Barsaklarda yağ dokusu erimiş, barsak
damarları gözle rahatlıkla seçimekte, kalın ve ince barsaklar şiş balone durumda, içlerinin
boş olarak tesbit edildiği, Vücudda ekimoz ve
derin ekimoza rastlanmadığının saptandığı; Histopatolojik
inceleme Ac: lobüler pnömoni,
alveoller içinde eozinle pembeye boyanan serum mayii ile polimorf nüveli lökositler
tesbit edildiği Kalp’te özellik
bulunmadığı; Kimyasal
inceleme kanda %4 mg alkol
bulunduğu, idrarda uyutucu uyuşturucu yok, kanda uyutucu uyuşturucu ve toksik madde
yok, Sonuç ölümün akciğerde
makroskobik ve mikroskobik olarak saptanan lobüler pnömoninin toksi enfeksiyonu sonucu
meydana gelmiş olduğu Açlık grevi, protesto ve istemler için
bireylerin tek tek veya toplu olarak kullandıkları bir yöntem olup, sonuçları
medikolegal açıdan büyük önem taşır. Türkiye’de 1981-1988 yılları arasında
çeşitli açlık grevleri gözlenmiş olup, bu eylemlerde 12 kişinin öldüğü
bildirilmiştir (15) . Tıp, doğası gereği yaşamdan yana
tavır alan bir bilimdir. Açlık grevlerinde tüm hekimlerin karşısına çıkan
öncelikli ve ciddi olan sorun, bu eylem karşısında alınacak tıbbi tutumdur.
Kişilerin ölüm hakkını ve yöntemini seçmeleri İnsan Hakları çerçevesinde temel
bir hak olarak kabul edilmektedir. Dünya Hekimler Birliği Ekim 1975 tarihinde Tokyo
Bildirgesi ile “Bir hükümlü beslenmeyi reddettiğinde, eğer hekim beslenmeyi gönüllü
reddetmenin yolaçacağı sonuçlar üzerinde kişinin tam ve doğru bir yargıya varacak
yetenekte olduğu kanısında ise bu kişiyi damardan beslemeyecek ve hükümlünün
böyle bir yargıya varma yeteneği en azından bir başka bağımsız hekimce de
onaylanacaktır” kararına varmıştır. Ancak, hekimlerin bir bölümü “kişilerin
belli bir süre sonra açlığın yaratacağı mental bozukluklar nedeniyle bilinçli
olarak karar veremeyeceklerini” belirterek açlık grevlerine tıbbi müdahale hakkını
savunmaktadır. İntihar hakkı, bu konudaki yasal yaptırımlar, tıbbi tutum ve olayın
etik boyutu konunun farklı bir çalışmada değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu
nedenle olgularımızın tümünün öyküsünde yer alan “zaman zaman zorla tedavi
edilme” konusu tartışılmamıştır (16). Birleşmiş Milletler’in “Hükümlü ve Tutuklulara Karşı Uyulması
Gerekli Asgari Standart Kurallar” çerçevesinde kabul edilen temel nokta, hekimlerin bu
eylemi yapan kişilere -bu eylemin nedenini tartışmaksızın- yeterli sağlık hizmeti
vermeleri gereğidir (13,16). Bu çalışmada sunulan olgularda ölüm
63-73 günleri arasında gerçekleşmiş, ortalama ölüm süresi ise 67 gün olarak
saptanmıştır. Olguların yaş ortalaması 30.5’dir. Leiter ve Marlis(11)’in
yaptığı çalışmada açlık grevine katılmış 10 erişkin değerlendirilmiş; yaş
ortalamaları 25.6 bulunmuş, ortalama yaşam süresi 61.6 olarak saptanmıştır. Bir
olgunun 45. günde, diğer 9 olgunun ise 57-73 gün arasında öldüğü belirlenmiştir.
Bu olgularda vücut yağlarının yaklaşık %70-94’ü ve vücut proteinlerinin %19-21’
inin kaybolduğu görülmüştür. Kaşeksi; boy, vücut ağırlığı, cilt
altı yağ dokusu ve boy-ağırlık oranı değerlendirilerek tanımlanmaktadır. Çalışmamızda
sunulan olgulardan ikisi 40 kg, birisi 40-45 kg, diğeri ise 50 kg ağırlığındadır.
Olgulardan üçünün kaşektik görünümlü olduğu belirtilmiştir. Olguların açlık
grevi öncesi kiloları bilinmediğinden vücut ağırlıklarının oran olarak
kayıpları değerlendirilememiştir. Ancak ideal ağırlıkta oldukları varsayılırsa
yaklaşık ağırlıklarının %25.6 ile %41.9’unu yitirdikleri düşünülebilir (1,
7). Makroskobik olarak olguların tümünde
cilt altı dokusunda solukluk, akciğerlerde sert, solid alanlar; üçünde beyinde ödem,
yağ dokusu kaybı, karaciğerde yağlanma; ikisinde kalpte küçülme ve birinde fekalom
tanımlanmıştır. Mikroskobik olarak üç olguda pnömoni, karaciğerde yağlanma, bir
olguda ise akciğer ve beyinde ödem, miyokardda atrofi saptanmıştır.Bulgular genel
olarak literatür bilgileri ile uyumludur (2, 6-8). Olguların üçünde kan glikoz düzeyi araştırılmıştır.
İki olguda glikozun normalden yüksek bulunmasının intravenöz tedaviden kaynaklandığı
düşünülmüştür. Açlık grevlerinde görülen diğer ciddi
sorunsa, açlık grevinin sonlandırılması durumunda yapılacak tedavidir. Bu sırada
ortaya çıkan ölüme genellikle açlığın kendisi değil, intravenöz sıvılarla
tedavi sırasında artan karbonhidrat metabolizması gereksinimlerinin yerine konamaması
neden olmaktadır. Organizmanın B1 vitamini ve fosfor ihtiyacı karşılanmazsa Wernicke
ensefalopatisi ya da hipofosfatemik diyafragma paralizisi ile ölüm görülür(4,
14, 17). Olguların üçünün “pnömoni”,
birinin ise “sıvı denge ve doku beslenme bozukluğu ile birlikte oluşan kalp
yetmezliğinin ortak etkisi” sonucu öldüğü kanaatine varılmıştır.Otopsi rapor
sonuçları literatür bilgilerince de desteklenmektedir (2, 8-10). Açlığa bağlı ölümlerin etiolojisinde
pek çok neden bulunduğundan otopside açlık bulguları yanında etiolojiyi
aydınlatacak veriler elde edilmeye çalışılmalıdır. Açlık grevleri siyasal veya
toplumsal amaçlı istem veya protestolar için yapıldığından otopsilerde travmatik
bulgu olup olmadığının saptanması da ayrıca önem taşımaktadır. Böylelikle
otopsi ölüm sonrası ortaya çıkabilecek çeşitli iddialara da açıklık
getirecektir. KAYNAKLAR 1. Abaoğlu,
C., Aleksanyan, V., Semptomdan Teşhise, Filiz Kitabevi, İstanbul, 8. baskı; 194-199;
1980, 2. Di
Maio, D.J., Di Maio, V.J.M., Forensic Pathology, Elseiver, 418-419; 1991, 3. George
F., JR., M.D., Starvation in Man, The new England Journal of Medicine, Mar, 19; 1970, 4. Gürvit
İ.H. et all, Neurologic Complications of
Repeated and Prolonged Hunger Strike, 5. International Symposium on Torture and Medical
Profession, İstanbul; Ekim, 1992, 5. Guyton,
A.C., Fizyoloji, Kazancıgil A. (çev), Güven Kitabevi, Ankara, cilt 3; 281-282; 1978, 6. Janssen,
W., Forensische Histologie, Schmidt-Römhild Verlag, 286-289; 1977, 7. Kamay,
B.T., Adli Tıp, Güzel İstanbul Matbaası, Ankara,
598-601; 1959, 8. Knight
B., Forensic Pathology, Edward Arnold, London, 375-378; 1991, 9. Knight
B., Simpson’s Forensic Medicine, Edward Arnold, 10. ed., London, 219-222, 1991, 10. Kök, A.N., Tunalı, İ., Açlığın
Adli Tıp Yönünden Değerlendirilmesi, Adli Tıp Dergisi, 8;1-4; 85-91, İstanbul, 1992, 11. Leiter, L.A., Marlis, E.B.,
Survival During Fasting may depent fat as well as proteins stars, Jama, Jour. of Am. Med.
As., 248; 2306-2307, 1982, 12. Robins, S.L., Textbook of
Pathology, Sec.ed., W.B. Saunders Company, Philadelphia, 1992, 13. Soyer A., Önce İnsan Olmak, Belge
yayınları, 145-162, İstanbul, 1993, 14. Stroun, J., Greve de la faim en
milieu carceral, Revue Medicale de la Suisse, Romande, 110; 451-456, 1990 15. T.İ.H.V., İşkence Dosyası, Gözaltında
ya da Cezaevinde Ölenler, T.İ.H.V., 1994, 16. TTB, Açlık Grevi ve Hekim Tutumu,
TTB, Ankara, Aralık, 1994, 17. Wallis W.E. et all, Coma in
Wernicke-Korsakoff Syndrome, Lancet, 400-401, 1978, |
. | . | . | . | . |