Edirne Sultan II. Beyazıd Darüşşifası

Dr. İbrahim Oktay

Sitenin kurucusu Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve 13. Osmanlı Padişahı II.Beyazıd'tır.

Temeli 1484 yılında atılmış 1488 yılında tamamlanmıştır.

Sitenin kuruluşundaki ana amaç, ikinci başkent Edirne'yi bir darüşşifaya (hastane) kavuşturmak, aynı zamanda İstanbul'daki Fatih külliyesinden sonra Edirnede de bir külliye kurma ihtiyacı oluşudur. Bu külliyede ana yapı darüşşifadır. Darüşşifada hekim yetiştirilebilmesi için dönemin temel bilimlerini öğreten birde Medrese-i Etıbba yani tıp medresesi kurulmuştur. Teorik ve pratik yönden birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki ünitenin günümüzdeki adı Tıp Fakültesidir. Medresede okuyan öğrenciler, darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetişmektedirler. Bu, dönemin yetişme anlayışı olan usta - çırak sisteminin bir uygulamasıdır. Külliye, hastanesi, tabhanesi ve imaret aşhanesi ile günümüz anlayışına uygun bir Sağlık ve Sosyal Yardım Kurumlarıyla bütünleşmesi halinde amaca ulaşacağı görüşü hakimdi. Külliyenin çok yönlü hizmeti 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Harbine kadar sürmüş, daha sonra çalışmalarının bir bölümü yön değiştirmiştir. Külliye binaları günümüzde Trakya Üniversitesine devredilmiştir.

Darüşşifa: Hastane üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, poliklinikler (göz mütehassısı, cerrah, nöbetçi odaları), kiler, özel diyet mutfağı, bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilaç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları bulunmaktadır.

İkinci bölümde 4 oda ve 2 sofa bulunmaktadır. Odalardan ikisi ilaç deposu ve eczane olarak, diğer ikisi de üst düzey personelin kullanımına tahsis edilmiş.

Üçüncü bölüm yataklı kısımdır. Bu bölüm 6 kışlık oda ile 5 açık sofadan oluşmaktadır. Sofalardan 4'ü yazlık yatak odası biri de musiki sahnesidir. Odalar ve sahne büyük ve yüksek bir kubbeyle örtülü şadırvanlı bir salon etrafında çevrelenmiştir. Odaların dış bahçeye, iç salona açılan pencereleri vardır.

Ortadaki büyük kubbenin tepesindeki fenerden gelen ışık iç mekanı aydınlatır ve havayı, pis kokuları dışarı atar.

Kapalı sistem ile çalışan binanın aydınlanma ve havalandırma sistemi böylece mükemmel olarak sağlanır.

Bir merkez çevresinde toplanmış hasta odaları az personelle hizmet verilmesini sağlar. Personel tüm odaları kolaylıkla gözetleyebilir ve gereğince acil olan hastaların yardımına koşarlar.

Bu bölümün yapısında akustik sistemi de oldukça hassastır. Haftada üç gün verilen musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatça dinlenebilir.

Musiki ile hasta tedavisi, bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide yalnız musikiden değil, su sesi ve güzel kokulardan da yararlanılmaktadır.

Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır.

Hastanenin on kişiden oluşan bir musiki topluluğu da vardır. Bunlar haftada üç gün hastalara konserler vermektedirler.

Bu konuda inceleme yapan müzisyen Türk hekimleri, Türk musikisindeki bazı makamların bazı hastaların tedavisinde özel bir iyileştirici etkisi olduğunu saptamışlardır. Buna "Müzikal kodeks" de diyebiliriz.

Günümüzde de özellikle Amerika'da müzik kodeksi üzerinde geniş çaplı araştırmalar yapılmaktadır.

Ancak, bundan 500 yıl önce Edirne Hastanesi'nde bu yöntemle hasta tedavisi yapılırken, aynı dönemin bazı ülkelerinde akıl ve ruh hastaları için "kafasına şeytan girmiş" tanısı konularak bu zavallıların ateşe atılmaları da bilinen bir gerçektir.

Bu tip hastane mimarisi daha sonradan Avrupa ve Amerika'da da örnek olarak alınmıştır. 1884'de Greneviç'de yaptırılan Müller hastanesi ve 1888'de Amerika'da ki Philedelphia hastanelerinde aynı model kullanılmıştır.

Hastane çok yönlü (Polivalan) hastalar için kurulmuştur. Her türlü hasta kabul ve tedavi edilmektedir. Bu arada da akıl ve ruh hastalıkları için ayrı bir pavyon bulunmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler. Tedavi parasızdır. Haftada iki gün de şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılır.

Çalışanlara yapılan günlük ödeme ise Baştabip 30 akçe, Tabipler 10'ar akçe, 2 kehhal 7'şer akçe, 2 cerrah 7'şer akçe, katip 4 akçe, hizmetliler 3'er akçe, Ferraş 3 akçe gassal 3 akçe, bevvap 3 akçe, hadim 3 akçe idi.

Yatak kapasitesinin 32 olduğu tahmin ediliyor.

O dönemde kullanılan ilaç ve tıbbi malzemeler ise şöyle idi:

Nebat şekeri, Firenk şekeri, bal, çeşitli ilaçlar, misk, beyaz amber, katur, gül suyu, hanzal, hindistan cevizi, kurugul, sefercel, nar, limon suyu, şırnıgal, revganı telh (don yağı), defne yağı, badem yağı, ferruç, kase, kavanoz, şişe, nimten (Kısa gömlek) cerrahlar için pamuk (cerrahlar ve hastalar için) futa (hizmetçiler için önlük), gecelik entari, örtü için kebe, ıhlamur...

Tıp Medresesi: Darüşşifanın doğu ucuna bitişik olarak yaptırılmıştır. Odaları dikdörtken bir iç avlunun 3 yanını çevreler. Çephesindeki giriş kapısının sağ ve solunda revaklı sahanlıklar vardır. Dersane genel giriş kapısının karşı cephesindedir. Tek hacipli bir salon olup, kapısının sağ iç yanında bulunan taş bir verdivenle dar bir balkona çıkılır. Dersaneyi örten kubbe, öbür odalarınkinden daha geniş ve yüksektir.3''erden 6 tanesi dersanenin sağ ve solunda, 6'şardan 12 tanesi de sağ ve sol cephelerde sıralanmış olan 16 öğrenci odası vardır. Avlunun ortasındaki şadırvanın şimdi yanlızca temeli kalmıştır.

Medreseden darüşşifaya, pencereden bozma bir kapıyla geçilir.

Bu ünite hekim yetiştirmek için temel bilimler öğreten bir yapıya sahiptir. Buradan teorik bilgiler alan öğrenciler, uygulama yeri olan hastanede uzman tabipler yanında hekim olarak yetişirler. Zaten o dönemin hekim yetiştirme yöntemi de budur.

Medresede 18 öğrenci okur. Her birinin ayrı odası vardır. Bunların yiyecek ve içecekleri bedava verilir ve ayrıca günde 2'şer akçe harçlık alırlar.

Medrese hizmetlileri: Müderris, muidl, Hafız-ı Kütüp, Bevvap, Ferraş, 18 talebe.

Medrese hocası günde 50, yardımcısı 7'şer akçe alır. Öğretim kadrosu dışında 3 yardımcı personel vardır. Talebelerde günde 2'şer akçe almakta idiler.

İlk müderris Şeyh Lütfullah Zade Bahaüddin Efendi idi.

Medrese son dönemlerde askeri cezaevi olarak kullanılmıştır. 1980 öncesi ise erkek öğrenci yurdu olmuş ve bu dönemde epeyce tahrip edilmiştir. Halen Trakya Üniversitesi tarafından restore edilmektedir.

Tabhane

Bu birim, camiin sağ ve sol beden duvarlarına bitişik, 4'erden 8 odadan oluşur. Buradan nekahat dönemindeki hastalar, yolcular, işsizler, yolcu ve konuklar ücretsiz olarak yararlanırlar.Tam şifa bulunca, dinlenip, yola çıkmak durumuna gelince ayrılırlar. Günümüzde örnek alınması gereken bir kurumdur.

Kuruluşunda çok yönlü çalışan hastane, bir ara yalnız akıl ve ruh hastalıklarının tedavisine ayrılmıştır. Edirne'nin uğradığı istilalarda bakımsız kalmış, bazıları yıkılmış, gelir kaynakları kapanmıştır. Cumhuriyet döneminde yeniden restorasyonuna başlanmış olup halen de Trakya Üniversitesi'ne devredilmiştir. Üniversite bünyesinde eski hizmet dönemindeki günlerine kavuşacağı kuşkusuzdur.

 

Kaynak: Edirne Sultan II. Beyazıt Külliyesi, Yrd. Doç. Dr. Ratip KAZANCIGİL

Ruhun da bedenin de gıdası müzik

Ruhun da bedenin de gıdası müzik

Raks makamı, felce, epilepsiye iyi gelir.

Irak makamı, çocuklarda menenjit ve afagan hastalıklarına iyi gelir.

İstafahan makamı, zihni açar, zekayı arttırır, gönül tazeleyicidir,üşüten ve ateş verici hastalıklardan korur.

Zirefgen makamı, çocukların dimağından kaynaklanan, fasial felç, felç ve sırt ağrısı, eklem ağrıları, kulunç hastalıklarında faydalıdır.

Rehavi makamı, çocukların tüm baş ağrılarına faydalı olup, burun kanamasına, fasial paralizi, felç ve balgamdan ileri gelen hastalıklar.

Büzürk makamı, beyin ve kulunç hastalıklarında, güçsüzlüğü gidermek ve düşünceyi yönlendirmekte, sevdayı defedici ve tehlikeden korkma hususunda faydalı.

Zengube makamı, çocuğun kalp hastalıklarında, menenjit ve beyni ilgilendiren hastalıklarda, mide ve karaciğer hastalıklarında faydalı.

Hicaz makamı, çocuklarda görülen idrar zorluğuna, erişkin erkeklerin seksüel yönden exite edilmesinde etkili.

Buselik makamı, kulunç ve kalça ağrısı, soğuk baş ağrısı ve çeşitli göz hastalıklarında faydalı.

Uşşak makamı, küçük çocukların kulağına güzel sesle okunursa, çocukların uykusunu getirmesi ve naz uykusunda dinlenmeye etkisi olup, yetişkin erkeklerde meydana gelen ayak ağrılarına faydalı.

Hüseyni makamı, çocukların karaciğer ve kalp hastalıklarında beden ısısını düşürmede, mide hararetinde ve ergin erkeklerde gizli humma ve 4 günde bir gelen ayak ağrılarına faydalı.

Neva makamı, ergenlik çağına gelmiş çocuklarda meydana gelen, urk-un nisa hastalığı ve kalça ağrısına faydalı olup gönül okşayıcı bir makamdır.

 

 

mail9.gif (17469 bytes)                               buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)