e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Mart 2004  Sayı: 118

 

2003 Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü sahibi Viranşehir Belediyesi Başkanı Emrullah Cin:

“Koruyucu sağlık hizmetleri belediyelerin işidir”

8.jpg (13358 bytes)Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, belediyelerin hizmet alanlarının bütününün koruyucu sağlık hizmetlerinin içine girmesine karşın, yasalarla belediyelere tanınan yetkilerin koruyucu sağlık hizmetlerinin tümünü kapsamadığını söyledi. Cin, belediyelerin bütün hizmet alanlarının doğrudan ya da dolaylı olarak sağlık hizmetleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Tıp Dünyası - ANKARA - Sağlık alanında verdiği hizmetlerle, Türk Tabipleri Birliği Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü’ne bu yıl değer görülen Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, sağlık hizmetleri konusunda yerel yönetimlere düşen görevleri değerlendirdi.

Cin’in Tıp Dünyası’nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

- Varolan yasal düzenlemelerin şu anda sağlık hizmetleri konusunda belediyelere yüklediği görev ve sorumluluklar nelerdir? Koruyucu hizmetler ya da doğrudan hastalara hizmet verme anlamında belediyelere görev düşmekte midir?

Varolan yasal düzenlemeler sağlık hizmetlerinin belki de en önemli ve temel ayağı olan koruyucu sağlık hizmetlerinin belirli bir kısmını belediyelere yüklemiş durumdadır. Belediye hizmet alanları bilindiği üzere halkın doğrudan gündelik yaşamını etkileyen alanlardır. Bana göre bu alanların hemen bütünü Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımına göre sağlıklı insan ve sağlıklı toplum oluşturma çalışmalarının içerisine girmektedir. Belediyelerin hizmet alanlarının bütünü koruyucu sağlık hizmetlerinin içine girerken, koruyucu sağlık hizmetlerinin bütününü kapsamamaktadır. Bize göre belediyelerin hizmet alanları içinde olan su hizmetleri, kanalizasyon ve altyapı çalışmaları, temizlik hizmetleri, zabıta hizmetleri, itfaiye hizmetleri, veterinerlik hizmetleri doğrudan koruyucu sağlık hizmetleri içine girerken; park bahçe çalışmaları, sosyal ve kültür hizmetleri ise dolaylı olarak koruyucu sağlık hizmetlerinin alanına girmektedir. Sağlık tanımına göre insanın ve toplumun fizyolojik, psikolojik ve sosyal olarak tam iyilik hali düşünülürse şu anda belediyelerin bütün hizmet alanları doğrudan veya dolaylı olarak sağlık hizmetleri kapsamında değerlendirilmelidir.

- Siz, Viranşehir Belediyesi olarak sunduğunuz sağlık hizmetiyle bu yıl Türk Tabipleri Birliği Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü’nü aldınız. Bu noktada, Viranşehir Belediyesi sağlık hizmeti anlamında neler yapıyor?

Öncelikle, bu ülkede yıllarca halk sağlığına ve bu temelde sağlık politikalarına ciddi katkılar sunan değerli hocamızın adına düzenlenen bu ödüle layık görülmemizin bizim için çok önemli ve çok anlamlı olduğunu belirtmek isterim.

Viranşehir Belediyesi’nde iktidara geldiğimiz 18 Nisan 1999’da kentin ve belediyenin genel durumu vahimdi. Altyapı yok denecek düzeyde, yerel yönetim halkın ihtiyaçlarını karşılamak için mekan, araç ve gereç bakımından oldukça yoksun, belediye personeli 18 aylık maaşlarını alamamış durumdaydı. İlçenin yüzde 70’inde su şebekesi yoktu. Kontrolsüz nüfus ve zorunlu göç artışına paralel olarak şehirde gecekondulaşma artmıştı. Kentte planlı bir kanalizasyon şebekesi yoktu, açıktan akan kanallar şehrin merkezinden iki büyük dere oluşturarak akıyordu. Sağlık Bakanlığı verilerine göre nüfusa oranla Türkiye de en çok tifo vakasının görüldüğü ilçe Viranşehir’di.

Aslında bizim karşımızda olan bu tablo Türkiye’deki az gelişmiş bölgelerdeki belediyelerin aynasıydı. Öncelikle personelimizin eğitimi, bilgi ile donatılması ve motivasyonun sağlanması için birimlerimize yönelik politikalarımız ve hizmet alanlarına yönelik hizmet içi eğitim çalışmalarına başladık. Halkın karar ve takip sürecine aktif katılabilmesi için kent konseyimizi oluşturduk. Mahallelerde kanalizasyonları imece usulüyle döşedik. Belediye personelleri ve birimler arasında koordineli çalışmayı sağlamak için Koordinasyon Kurulları oluşturduk. Sağlık Koordinasyon Kurulu oluşturarak ilçemizin sağlık sorunlarına daha ciddi ve koordineli çözüm yolları bulduk. İnsan ve çevre sağlığını çalışmalarımızın merkezine koyarak koruyucu sağlık hizmetlerini (sağlıklı içme suyu ulaştırma, zabıta ile gıda ve çevre sağlığı hizmetlerini, çevre temizliği, tıbbi atık toplama, dezenfeksiyonu, veterinerlik hizmetleri, sağlık eğitimlerini vs.) sunduk. Bu kurulun aldığı kararlar çerçevesinde öncelikle ilçemizin sağlıklı içme suyuna ulaşmasını sağladık. İlçenin dışında açtığımız su kuyularını iki ana depoda toplayarak klorlama sistemine geçtik. İlçenin şebekesinden düzenli olarak su numuneleri alarak bakteriyolojik ve kimyasal tahlillerini yaparak sağlıklı su dağıtım sistemi oluşturduk. Hastalık yuvası haline gelen mezbahanemizi onarıp kesim alanları bulunan, ayrı kuduz ünitesi bulunan TSE damgalı hale getirdik ilçe içindeki kesimleri veterinerimiz sayesinde bu merkezde kontrol altına aldık. Temizlik işleri bünyesinde Tıbbi Atık Toplama birimi oluşturarak, katı atık depolama alanında ayrı bir tıbbi atık merkezi oluşturup, bu ekip sayesinde ilçe içindeki tıbbi atıkları tıbbi atık poşetleriyle toplayıp önemli bir hastalık kaynağını kuruttuk. Zabıta içinde sağlık zabıta birimi oluşturarak sağlık merkezimizin sağlık personelleriyle birlikte düzenli esnaf ziyaretleri, esnaf eğitimleriyle fırınlarımızı, gıda tüketim yerlerini, ilçe çevresindeki fabrikaların atıklarını kontrol altına aldık.

İki katlı, içinde tam donanımlı muayene odaları, aile planlaması ünitesi, 40 kişilik eğitim salonu, laboratuvarı, sağlam çocuk odası bulunan sağlık merkezimizi açtık. Pilot bölge olarak ilçemizin en çok göç alan ve sosyoekonomik seviyesi en düşük mahallesi olan Yenimahalle de bu sağlık merkezimizin açılmasıyla birlikte ücretsiz birinci basamak sağlık hizmeti sunmaya başladık. 0-5 yaş çocuklara ücretsiz ilaç temininde bulunduk. İlçemizin bütününe ücretsiz aile planlaması hizmeti sunduk. Pilot bölgemizde saha çalışması yapılarak 0-2 yaş çocuk ve gebe kadınların takipleri yapılarak, eğitim grupları oluşturduk. Düzenli sağlık eğitimleri sunduk.

- Bunları yasaların verdiği görevler olduğu için mi yoksa hizmet amacıyla mı yaptınız?

Bu hizmetlerin birçoğu yasal olarak belediyelerin vermek zorunda olduğu hizmetlerdir. Ancak bizim özellikle sağlık alanında yaptığımız hizmetlerin birçoğu yasal olarak zorunlu hizmetler değildi. Sağlık merkezi açmak ve bu merkezde ana çocuk sağlığı üzerine hizmet üretmek tamamen bizim insana, insan sağlığına verdiğimiz değerle ilişkili bir durum. Sivil toplum örgütlerini katarak düzenlediğimiz sağlık eğitim programlarımız tamamen gönüllülük temelinde geliştirdiğimiz çalışmalardı. Bunların dışında Belediye Sağlık Koordinasyon Kurulu olarak bir kurul yasal mevzuatta bulunmuyor. Ancak bizler bu 5 yıllık pratikten gördük ki bu kurul çevre sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin koordineli yürütülmesinde çok etkin bir görev üstleniyor.

- Kamu Yönetimi Temel Yasası’nın yaşama geçmesi durumunda, Sağlık Bakanlığı’nın taşra teşkilatı ortadan kaldırılacak ve hizmetlerin yürütülmesi olduğu gibi yerel yönetimlere bırakılacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanların yaşadığı bölgeler itibariyle yönetimlere aktif katılabildiği, karar ve yetki alanında söz sahibi olabildiği, kontrol hakkına sahip olabildiği bir yönetsel anlayışın doğruluğu ve kesinliği su götürmez bir gerçektir. Buna rağmen Türkiye’de hala katı merkeziyetçi; insan yerine devlet olgusunun yönetsel işleyişin her kademesine yayıldığı geri bir sistem uygulanmaktadır.

Son dönemde Kamu Yönetimi Reform Yasa Tasarısı adı altında mecliste görüşülen yasanın içeriğiyle ilgili olarak değerlendirme yapmadan önce; bütün yerel yönetimler tarafından yıllardır bir değişim ve düzenleme beklendiği gerçektir. 1930 yılında çıkarılan yasalarla yönetilen belediyelerin yukarıda değindiğimiz gelişmelere ayak uyduramayacağı aşikardır. Ancak bu gelişmelere rağmen bu yasanın eksikliklerini görmezden gelmenin, belki de ileride içinden çıkılamayacak sorunlara yol açabileceği bilinmelidir. Bu eksiklikleri aşmanın tek yolu da konunun doğrudan muhatabı olan belediyeler ve sivil toplum örgütlerini bu tartışmaların içine alıp onların görüşlerine paralel değişikliklere ivedilikle gidilmelidir.

Kamu Yönetimi Reform Yasa Tasarısı ana hatlarıyla belediyelerin sorumluluk alanlarını genişleterek ilk ve orta öğretim, çevre, içme ve sulama suyu, spor, sağlık, kültür, il ve ilçe köy yolları, vs. alanlarda belediyelerin sorumluluk alanları genişletilmektedir. Bu yetkiler il özel idarelerinin yetki ve işlevlerini de aynı oranda arttırırken; belediyelerle ilişkilerinin yeterince açık olarak düzenlenmemesi ciddi sorunlar yaratacak gibi görünmektedir. Yasanın uygulanabilirliğine bakacak olursak; yeni ve çok ciddi sorunların beklediği görülmektedir. Hizmet alanları bu kadar genişlerken bu alanların getireceği ekonomik yükün kaynaklarının yaratılmamış olması çok önemlidir. Bu yasa tasarısının Fransa’da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için çıkarılan yasalara ve yaşanan gelişmelere benzeştiği gözlemlenmektedir. Ancak bu yasada örnek alınan Fransa Yerel Yönetimleri, kaynakları zenginleştirme noktasında hiç örnek alınmamıştır. Yerindenliğin en önemli unsurlarından olan yerinden vergilendirme sistemi belki de bu sorunu çözmenin en önemli yollarından birisi olabilir. Belediyelere vergi toplama noktasında yetki verilmediğine göre belki de en önemli çözümlerden birisi olarak belediyelere ayrılan bütçelerde ciddi düzeyde artışlar düşünülmelidir. Bölgeler arasındaki dengesizlik de ülkemiz için ciddi bir sorun oluşturduğu için soruna İspanya da uygulanan bir yöntemle de çözüm getirilebilir. Ülkemizde Marmara Bölgesi ile Doğu Karadeniz bölgesi arasındaki gelir dağılımındaki uçurum, sorunların büyüklüğü kıyaslanamayacak noktalardadır. Ege Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi arasındaki ekonomik gelişmişlik düzeyi ciddi bir fark oluşturmuş durumdadır. Bölgeler arasında oluşmuş bu farkın kapatılıp gelişmişlik düzeylerinde bir denge sağlamak   için bu bölgelerdeki belediyeler arasında ilişkiler kurulmalı gelir düzeyi yüksek bölgelerden az gelişmiş bölgelere kaynak ve maddi imkan aktarımı yoluna gidilmelidir. Bu yol seçenek olarak sunulamıyorsa dahi azgelişmiş bölge belediyelerine genel bütçeden ayrılan payın yükseltilmesi gerekmektedir.

- Eklemek istedikleriniz var mı?

Ana çerçevesiyle yasa üzerindeki görüşlerimizi böyle özetlerken sağlık alanında da bu görüşü derinleştirebiliriz. Sağlık alanında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi fikri ilk etapta doğru bir uygulama gibi görülse de bize göre sağlık hizmetlerinin bütünsel bir merkezden yönetilmesi gerekliliği noktasında ciddi zafiyetler gösterebilir. Örneğin aşılama programlarının belediyeler tarafından parçalı olarak yapıldığı düşünülürse ülke genelinde bu belediyeler arasında koordinasyon kurmak mümkün olacak mı? İstatiksel verilerin toplanması nasıl koordine edilecek? Yoksa bu önemli koruyucu sağlık hizmetleri kademeli olarak gündemden düşecek mi? Bu sorular ciddi olarak sağlık çalışanlarının cevaplaması ve boşlukları doldurması gerekiyor. Biz belediyelerin bu konulardaki teknik ve personel altyapısı nasıl doldurulacak? Bunlar çok ciddi olarak karşımızda duruyor.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön