e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mart 2004  Sayı: 117

 

Dr. Hakan Giritlioğlu, bazı ilaç ve vitaminlerin reklamına izin verilmesinin kamu sağlığı açısından sakıncalı olduğunu söyledi

“İlaç reklamında tek beklenti kar”

TTB Hukuk Bürosu Koordinatörü ve TTB’nin Reklam Kurulu’ndaki temsilcisi Dr. Hakan Giritlioğlu, reklam, radyo ve televizyon sektörünün “lobisi” sonucu yaşama geçirilen düzenlemenin “para mı insan mı daha değerli” sorusuyla doğrudan ilişkili olduğunu söyledi.

Giritlioğlu, “Ancak devlet insandan yana olmak zorunda olduğu için, en azından yasal düzenlemelerle, yargı kararlarıyla ya da meclisin, hükümetin kendi taktiriyle halktan yana olacağına inanmak istiyorum” diye konuştu.

Tıp Dünyası - ANKARA - “Over The Counter Drug” (OTC) yani “tezgah üstü ilaç” olarak anılan kimi ilaçların reklamına izin veren düzenleme “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” adıyla 1 Aralık 2003 tarihinde yürürlüğe girdi. Reklam sektörünün ve reklam pastasından beklentisi olanların yürüttüğü güçlü “lobi” sonucunda yaşama geçen düzenleme başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere sağlık sektörü temsilcilerinin tepkisine yol açarken, TTB, Türk Eczacıları Birliği’nin (TEB) yönetmeliğin iptali istemiyle açtığı davaya müdahil oldu.

TTB Hukuk Bürosu Koordinatörü ve TTB’nin Reklam Kurulu’ndaki temsilcisi Dr. Hakan Giritlioğlu ile ilaçta reklama izin verilmesine giden süreci ve ilaçta reklamın kamu sağlığı açısından sakıncalarını konuştuk. Giritlioğlu’nun Tıp Dünyası’nın sorularına yanıtları şöyle:

- Sayın Giritlioğlu, kısa süre önce bazı ilaçların reklamına izin veren bir yönetmelik yaşama geçirildi. Bu süreç nasıl işledi ve izin sonucuna nasıl ulaşıldı?

Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü, 21 Ekim 2003’te ilaçların reklamlarına ilişkin bir toplantı çağrısında bulundu. Toplantıya TTB’yi temsilen farmakolog Dr. Ersin Yarış ile birlikte katıldığımızda, ilaç sektörü temsilcileri, TEB ve sektörün diğer temsilcilerinin yanı sıra kalabalık bir grup halinde reklam sektörü ile radyo, televizyon ve gazete reklam birim temsilcilerinin de toplantının katılımcıları arasında olduğunu gördük. Daha sonra öğrendik ki toplantının sponsoru Radyo ve Televizyon Yayıncıları Derneği imiş. Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Tokaç toplantının reklam sektörünün talebi üzerine tüm ilgili kuruluşları bir araya getirmek ve bir uzlaşma metni çıkartmak amacıyla düzenlendiğini söyledi. Dolayısıyla, bunun bilimsel bir tartışma ortamı olmadığı, reklam sektörünün talebi üzerine yapıldığı anlaşıldı. Toplantıda konu hakkındaki bilimsel görüşlerimizi aktardık ve bu konunun sağlık alanındaki otoriteler arasında tartışılması gerektiğini belirterek katılımcıları uyardık ve rahatsızlığımızı dile getirdik. Bunun yanı sıra, OTC ilaç reklamlarının geçmişte de yapılabilmesi için yönetmelik değişikliği yapılmış olduğunu, ancak bunun Danıştay tarafından yasalara aykırılık gerekçesiyle iptal edildiğini ve bunların da ötesinde ilaç reklamının yapılmasının kamu sağlığı açısından ne tür zararlar getirebileceğini aktardık. Çünkü sağlık hakkı sıradan bir tüketici hakkı değildir; insan haklarının en temel ögelerinden birisidir. Sağlığın ticari amaçlarla kullanılma şansı olmayan bir hizmet olduğunu özellikle reklam sektöründeki temsilcilere anlatmaya çalıştık. Bu toplantının sonucunda bir ikinci toplantı kararı alınmış olmasına karşın, bu toplantıdan iki gün sonra, 23 Ekim 2003’te  “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” yayınlandı. TEB tarafından açılmış olan davaya TTB Merkez Konseyi olarak hekimler boyutunu ileterek müdahil olduk. Yönetmelik 1 Aralık’ta yürürlüğe girdi ama ne mutlu ki şu ana kadar bununla ilgili bir reklamla karşılaşmış durumda değiliz.

-  Bir parantez açarak sormak istiyorum; Türkiye’de OTC ilaç tanımlanmış mıdır? Bu  kapsama hangi ilaçlar giriyor? 

Hayır, ülkemizde henüz OTC ilaç tanımı yapılmamıştır. Ancak böyle bir hazırlığın yürütüldüğünü biliyoruz. Büyük bir olasılıkla vitaminler, bazı ağrı kesiciler, ateş düşürücüler, antigripaller gibi ilaçlar bu kapsama alınacak.

-  İlaçta reklam yapılmasının ne gibi sonuçları vardır ya da olabilir?

Bunlar bir yönüyle masum ya da basit birer ilaç gibi görünebilir ancak ilacın aslında hastanın lehine kullanılan, dozu ayarlanmış bir zehir olduğu unutulmamalıdır. Bu, masum olduğu sanılan ve hekim kontrolü dışında kullanılacak olan ilaçların da tahmin edilemeyecek kadar ciddi sağlık sorunlarına yol açma olasılığı olduğunu unutmamalıyız. Tıpta genel olarak hastalık yoktur, hasta vardır. Onun için hekimler tarafından aynı hastalık için bile olsa, farklı hastalara farklı ilaçlar verilebilmektedir. Bir de, unutmamalıyız ki özellikle ülkemizde hastaların hekimlere başvuru sayısı düşüktür. Reklamı yapılıp, reçetesiz satılabilecek olan bu ilaçlar hekime başvuruyu daha da düşürme riskine ve diğer hastalıkların önceden yakalanma şansını kaybetmemize neden olabilecektir. Normalde hastanın bir ilacı kullanabilmesi için, hangi hastalık için kullanılacağına dair bir tanı konmuş olması lazım. Basit bir nezle grip tedavisi, çok ciddi bir kanser hastalığından, hepatite kadar bazı hastalıkların ön bulgusu olabilir. Hastanın bu tanıları koyma şansı olmadığı için yanlış ilaç kullanarak, hem sağlığına ikinci kez zarar vermiş, hem de gerçek hastalığının tedavisini zaman olarak geciktirmiş olacaktır. Akılcı olmayan ilaç kullanımını provoke etmiş olacaktır. Temel mantık, akılcı ve bilimsel reçete kullanmak iken ilaç reklamı ile bunun tam tersi teşvik edilerek, akılcı olmayan ilaç kullanımı provoke edilmiş olacaktır.

- Peki ilaçta niçin reklam isteniyor?

Çok net. Reklam sektörünün bu yılki reklam pastasından beklentisi 2 milyar dolar. Geçtiğimiz yıl bunun yarısına bile ulaşamadılar. Yani, reklamı yapılabilecek yeni alanlara ihtiyaç duyuyorlar. Tüm toplantılarda, ilaç reklamıyla ilgili olarak “halkın bilgilenme hakkı” sözünü kullansalar da kamu sağlığı ile ilgili duyarlılık eksikliğini hayretle izlemekteyiz. Çünkü en masum yorumla, buradaki temel beklentinin kar ve daha çok gelir olduğunu görmemek olanaksız. 

- İlaç reklamlarını kimler istiyor?

Kimin istediği çok ortada. Etik kurallara uygun çalışan ilaç sanayinin reklamlarla ilgili hiçbir beklentisinin olmadığını gayet iyi biliyoruz. Zaten Radyo ve Televizyon Yayıncıları Derneği, Reklamcılar Derneği’nin bu konudaki yoğun talepleri amaç ve sonucu anlatmak ve anlamak için çaba sarfetmeye gerek olmadığını gösteriyor.

- Peki, Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda reklam sektörünün ya da bu alandan beklentisi olan kesimlerin baskısıyla hareket etmek yerine daha duyarlı olması gerekmez mi? Bu noktada Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hekim kökenli Sağlık Bakanlığı personeliyle yaptığımız birebir görüşmelerde, onların hiçbirinin ilaçta reklam konusuna sıcak bakmadığını gördük. Hekim olmayanlar etik boyutu hissedemedikleri için farklı görüş iletebiliyorlar ama hekim olanlar sıcak bakmadıklarını açıkça söylüyorlar. Ancak ne hikmetse yine bu bürokratlar eliyle Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir karar aldığını görüyoruz. Gerçekten yorumlanması zor bir durum. Ama Sağlık Bakanlığı’nın bu tür olaylarda en az bizler kadar duyarlılık göstermesini ve sağlıkla ilgili ürünlerin serbest piyasadaki diğer tüketim malzemeleri gibi olmadığı konusunda daha yüksek bir duyarlılık göstermesini beklerdik.

- İlaçta reklam ne şekillerde karşımıza çıkıyor?

Karşılaştığımız en yaygın reklam tipi “örtülü reklamlar”. Bazı haberlerin arasına sıkıştırılmış, özellikle ilaç isimlerinin ve yararlarının bazen çok abartılı, bazen daha masum da olsa haberin içine sindirilmiş olarak yayınlandığını görüyoruz. Zaten örtülü reklam, reklam alanında ahlaki olmayan, en tehlikeli reklam olarak kabul edilir. Reklamı yasak bir ürünün örtülü reklamının çok daha tehlikeli olduğu açıktır.

Bunun dışında “ilaç gibi” olan ürünlerin reklamlarını çok sık görüyoruz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan ruhsat alıp da hastalıkları tıbbi olarak tedavi ediyormuş gibi gösteren yanıltıcı reklamlar da çok sık rastladığımız ve Reklam Kurulu tarafından da çok sık ceza verdiğimiz reklam grupları.

Bir de her derde deva macunlar, çaylar gibi bazı ürünlerin, ilaçlardan daha büyük bir etkisi olduğu iddiasıyla tüm bilimsel dayanaklardan yoksun, pervasızca yapılan reklamlar, Reklam Kurulu’nu uğraştırmış ve çokça ceza vermesine neden olmuştur. Bu tür reklamları verenlerin genellikle adreslerinde bile bulunamamaları bir diğer çarpıcılığı oluşturuyor. Bu noktada takibat Defterdarlık eliyle devam ediyor.

Bize hep “Niye bu konuda hassassınız” diye soruyorlar, şunu anlatmaya çalışıyorum: Sektörün içinde para kazanabileceğiniz, pastayı büyütebileceğiniz çok alan var. Ama sağlık herkes için gerekli. Bunda dengeyi kuramadık mı, sağlık hizmetleri zaten kötü yürüdüğü ve  insanlar yeterince nitelikli sağlık hizmeti alamadıkları için, çok kolaylıkla kulaktan dolma ya da gazeteden, televizyondan gördükleri haberlere inanarak, yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktadırlar. Reklamcı arkadaşlarımızın “sağlık alanında bilgilendirme hakkı” söylemiyle yardımcı olmak yerine farkında olmadan köstek olduklarını görmeleri için onları uyarma konusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bunun sonucunu, “para mı insan mı daha değerli” sorusuna verilecek yanıt gösterecek. Ama devlet insandan yana olmak zorunda. En azından yasal düzenlemelerle, yargı kararlarıyla ya da meclisin, hükümetin kendi taktiriyle halktan yana olacağına inanmak istiyorum.

- Sağlık alanında ilaç dışında reklam başka hangi konularda karşımıza çıkıyor?

Muayenehane, poliklinik ve özel hastane tanıtımlarında karşımıza çıkıyor. 1219 sayılı kanunun 24. maddesi sağlık alanında reklamı yasaklamış olup, belirli koşullarda tanıtıma izin vermiştir. Bu koşullar çok açık ve nettir. Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de ayrıntılandırılmıştır. Bunlar hekimin adı soyadı, Tababet Uzmanlık Tüzüğü’ne göre uzmanlık alanı, çalıştığı özel kuruluşun adresi, muayene gün ve saati ile sınırlandırılmıştır. Özel ayaktan teşhis ve tedavi merkezleriyle özel hastanelerde bu sağlık kuruluşlarının şirketlerinin isimleri ve bünyesinde bulundurdukları uzmanlık alanları ek olarak belirtilebilmektedir. Bunun dışında herhangi bir tanıtım ve reklam için yasa koyucu izin vermemiştir. Biz de TTB olarak en son yapmış olduğumuz “Onur Kurullarının İşlevleri Toplantısı”nda tekrar durum değerlendirmesi yaptık ve bu ilkeleri halen benimsemekteyiz. Sağlık alanının serbest piyasa rekabeti şeklinde bir ticari araç olarak görülmesinin kamu sağlığı için oluşturacağı zararlar konusunda yasa koyucunun tanımlamış olduğu ilkeleri paylaşmaktayız.

Sağlık alanına ilişkin reklamların örtülü biçimde yapılması, özellikle dizi filmlerin içine yerleştirilmesi ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Onur Kurullarının İşlevleri  toplantısında örtülü reklama ilişkin de görüşmeler yapıldı. Onur kurulları tarafından cezalandırılması için bir ilke kararı alındı.

- Biliyoruz ki, bu konunun denetimi için çalışan bir Reklam Kurulu var ve siz TTB’yi temsil ettiğiniz bu kurulun diğer pek çok tarafı içinde en “eskisi”, en “kıdemlisisiniz”. Biraz da bize Reklam Kurulu’ndan ve TTB’nin oradaki işlevinden söz eder misiniz?

Reklam Kurulu’nun kurulduğu tarih olan 1995’ten beri üyesi konumundayım. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde görev yapan, son Tüketici Yasası’ndaki düzenleme ile üye sayısı 18’den 25’e çıkan bir kurul. Sivil toplum örgütü yöneticilerinin ağırlıkta olduğu kurulun kararları bağlayıcı nitelikte. Para cezası, durdurma, düzeltme ve hatta tedbiren durdurma kararlarını alabilme yetkinliğindedir. Çok değişik mesleklerden temsiliyet olması kurula ciddi bir zenginlik katıyor. Kurul, Türkiye’deki her türlü reklamı başvuru sonucunda değerlendirme yetkisine sahip. Ancak maalesef en önemli gündem maddelerinden birisini yine sağlık alanındaki reklamlar oluşturmakta. TTB ve tabip odaları aracılığıyla gelen başvuruların yoğunluğu bizim arkadaşlarımızın harcadıkları mesainin fazlalılığıyla da ilgili. Ama biz TTB olarak bu alanın düzenlenmesi konusundaki ısrarcı tavrımızdan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de. Kurulun ilk yıllarında gündemin neredeyse üçte birini sağlık alanı oluşturmaktaydı. Türkiye’deki tüm reklamları düşünürseniz olanaksız bir oran olarak gözükmekte. Ancak, sağlık alanındaki reklamlar son bir yıl öncesine kadar hızla düşme eğilimindeyken, son bir yıldır sağlık alanındaki özel kuruluşların ve özellikle özel hastanelerin inanılmaz yöntemler ve inanılmaz sayıda reklam yaptığını görmekteyiz. İdari mahkemelerin yer yer gösterdikleri farklı tutumların, özel hastane reklamları konusunda bir kafa karışıklığına yol açtığı iddia edilse de, gerek yasa, gerek tüzük, gerekse yönetmelikler dikkatlice incelendiğinde sağlık alanında son derece kısıtlı bir tanıtıma izin verildiği, bunun dışında hiçbir biçimde reklam ve tanıtım yapılamayacağı açıktır.

Temmuz 2003’ten itibaren TEB ve Türk Dişhekimleri Birliği’nin Reklam Kurulu’na birer üyeyle katılması sağlık alanına ilişkin konular yönünden son derece önemli bir kazanım olmuştur. Böylece reklam kurulunun sağlık alanındaki tek temsilcisi olma yükümüz bir miktar azalmıştır.

- Sayın Giritlioğlu, son olarak sizin eklemek istedikleriniz var mı?

Sağlık alanı bildiğimiz, klasik serbest piyasa rekabetine uygun olmayan bir alandır. Bu nedenle sağlık alanındaki hizmetlerin ve ürünlerin reklamına tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli kısıtlılıklar getirilmiştir. Reklam sektörü ve mecra kuruluşu temsilcileri doğal olarak bir tıbbi etik eğitimi almamış oldukları için bunu algılamakta zorlanmaktadırlar.

Bizim bunca yıllık birikimin üzerine yoğunlaştığımız bu alanı, reklam sektörü temsilcilerinin de bizim gözümüzle görmeleri halinde, küçük beklentiler ve günlük kazançlar için bu alanın riske edilmesini onaylamayacaklarına inanıyor, kamu sağlığını korumak ve sağlıktaki çarpıklığı daha da artırma adına duyarlı olacaklarını umuyorum.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön