e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Mart 2004  Sayı: 117

gündem...

Dr. Füsun Sayek

Türkiye’de pop s(a)tar

Sakın pop star’ı küçümsediğimi sanmayın. İzleyen izlemeyen herkesin söyleyecek bir iki cümlesi olan bu yarışmanın derin eleştirisini birilerine de ihale etmeyeceğim... Ben pop s(a)tar’ı kendi amacım için kullanacağım... Bu “gündelik hayat” olgusunu kendi önemsediğim “asıl gündelik hayat” alan adına “kullanacağım”...

 Pops(a)tar; gerçekten kendi amacı içinde başarıyla sattı... Toplum günlerce konuştu, tartıştı... Pops(a)tar da ben satamaz mıyım? sorusu Maliye Bakanı’nı epey kışkırttı: “babalar gibi satarım” demişti. “satılacak malınız olsun, bugün değilse yarın s(a)tarız” diyiverdi... satıldı, satılacak malları sıraladı: örneğini TÜPRAŞ kar eden bir kuruluşun neden satıldığını anlatamadan…

 İşte böyle, pops(a)tar, hayır Maliye Bakanı s(a)tar derken bizim sağlık arada yine kaynıyor... Bu alanda olup bitenlere, gelecek tehditlere toplum müthiş kayıtsızlığını sürdürüyor. Herbiri halkın sağlık hizmeti almasının önünde engel olan, biz hekimleri, sağlık çalışanlarını mutsuz eden uygulamalar bugünden yapılıyor, daha gelecekler dışında... Bakın yalnızca geçtiğimiz günlerde neler oldu?

 Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı hastaneleri ortak kullanımı dendi, ne mi oldu? SSK’daki  kuyruklar Sağlık Bakanlığı hastanelerine kaydı... Mağduriyet değişmiyor... Hasta mutsuz, biz mutsuz...

 Sözleşmeli hekim atadılar, meslektaşlarımızın iş güvencelerini yokederek... Atananlar ne bulduklarını yazdılar Sağlık Bakanlığı’na. Ardından başka bir kadro ilanı verdiler. Uzun bir bayram tatilinin hemen öncesi. İlanı dikkatli okuduğunuzda; açılan uzmanlık kadrolarına yalnızca Sağlık Bakanlığı Eğitim Hastanelerinde ihtisas yapan uzmanların başvurabileceği görülüyordu. Önce yanlışlık mı var diye düşünüldü, bu kuşku giderilince her uzmanın diplomasını onaylayan kurum olan Sağlık Bakanlığı’nın neden böyle bir ayrımcılık yaptığını anlamaya çalıştık umutsuzca.

 Bitmiyor: Üniversitede yarım zamanlı çalışan meslektaşlarımızın maaşlarından indirim yapıldı. Tam zamanlı çalışmayı özendirmek için tam zamanlı çalışanlar ücretlerinin artması yerine zaten düşük maaşları azaltmak nasıl bir düşüncenin ürünüdür  diye düşündük…

 En önemlisi; performansa dayalı döner sermaye uygulaması. Başladığı yerlerde çalışma iklimini bozan bir uygulama. Pilot uygulama döneminde olumsuzluklarına dikkat çektiğimiz, uygulanmasının tıp mesleği ve halkımız için zararından sözettiğimiz performansa dayalı döner sermaye ile ücretlendirme, uyarılarımıza karşın vazgeçmek bir yana tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılıyor…

 Hastaneler kiralanıyor, satılıyor, sağlık işletmesine dönüştürülüyor, sağlık personeli iş sözleşmesi ile çalıştırılıyor…

Aile doktorluğu öneriliyor… henüz bize ne olduğunu anlatamadılar… halka aktarmak üzere televizyondan yapılan bir açık oturumda en çok değişimi (!) hazırlayanların yani kendilerinin kafası karıştı… çünkü onlar gerçek değişimin ancak geçmişin birikimi üzerinden ve geleceği iyi okuyarak yapılabileceğini bilmiyorlar…

 Yoksulluğun giderek arttığını, işsizliğe çözüm bulunamadığını, pespembe gösterilen ekonomik durumun yalnızca küçük bir gruba pembe göründüğünü bilseler de yöneticiler bir milyon yeşil kartı iptal etmekle övünüyor…

 Evet Türkiye’de pop s(a)tar, Maliye Bakanı s(a)tar… Ama geleceğimiz satılamaz… Bizler bu konudaki görüşlerimizi 5 Kasım ve 24 Aralık’ta halkımızla birlikte ifade ettik… İnsanca yaşam, nitelikli sağlık hizmeti dedik… İnceltilmiş, ortaklaştırılmış taleplerimizi ifade ettik. Bir kez daha özetlersek, hak ettiğimiz ücretle, gelecek kaygısı olmadan, hastalarımıza yeterli zaman ayırarak tam süre çalışmak istiyoruz dedik… Emekliliğimize yansımayan döner sermaye vb. ile oyalamayın bizi dedik… nöbet tutuyoruz icapcı kalıyoruz, emeğimizin karşılığını verin dedik… Sağlığa daha çok genel bütçe kaynağı ayırın dedik… tasarruf denince aklınıza ilk sağlık alanı gelmesin dedik… halkımızın en iyi hizmeti, yanıbaşındaki sağlık ocağından, ilk başvuru kaynağı pratisyen hekimden alacağını söyledik… Bu söylediklerimizi dinleyin dedik… Tık yok… aslında var:Başbakan bir kez daha “gitsinler Sağlık Bakanı’na anlatsınlar” dedi… Bu yöntemden yorulduk. İş yine başa düşüyor. 10-11 Mart, bir kez daha “dinleyin, görün, düzeltin” diyeceğiz, kendimiz ve halkımızın hak ettiğini talep edeceğimiz günler olacak bu günler… Sevgiyle, elele tutuşarak, gözlerimizi kaçırmadan, birbirimizin aklımızı okuyarak, hak vererek, hep birlikte, güvenle, güzellikler için… sağlık için… yine kolay gelsin…

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön