e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Nisan 2003  Sayı: 102

 

Doç. Dr. Aziz Konukman, 2003 yılı bütçesini Tıp Dünyası’na değerlendirdi...

“Sosyal devletin tasfiyesi”

Hükümetin parlamentoya bütçeyi sunarken “sırf rantiyeye kaynak aktarılıyor izlenimi vermemek için” faiz ödeneğini olması gerekenden düşük gösterdiğini belirten Konukman, yıl sonunda bu rakamın yükseldiğini, bunun da bütçe hesaplarında büyük bir sapma yarattığını vurguladı. Konukman, “Bütçe, rantiyeye kaynak aktarma bütçesi olma özelliğini bu yıl da koruyor” değerlendirmesini yaptı.

4.gif (43443 bytes)Tıp Dünyası - ANKARA - Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Aziz Konukman, 2003 bütçesinin rantiyeye kaynak aktarma bütçesi olma özelliğini koruduğunu söyledi. Hükümetin bütçeyi parlamentoya sunarken, “sırf rantiyeye kaynak aktarılıyor izlenimini vermemek için” faiz ödeneğini olması gerekenden düşük gösterdiğine dikkat çeken Konukman, bu nedenle bütçenin yıl sonunda kesinlikle sapacağı öngörüsünde bulundu.

Konukman’ın 2003 bütçesine ilişkin olarak sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

- 57. hükümet döneminde hazırlanan, şimdi kadük olan bütçe ile 58. hükümetin hazırladığı ve 59. hükümet tarafından kabul edilen bütçe arasında herhangi bir fark var mı?

Elimizde bir 2003 kadük bütçesi var; bir 3 aylık 2003 geçici bütçesi var; bir de 2003’ün asıl bütçesi var. İlk saptama  şu oluyor: 57 ve 58. hükümetin -şimdi de 59. hükümetin-  bütçe yönünden siyasal tercihleri arasında çok büyük bir farklılık yok. Hatta 58. Hükümet sosyal adaleti daha da rafa kaldıran ve 57. Hükümeti aratır bir görüntü veriyor. Bu da çok paradoksal bir durum. Çünkü Türkiye halkı, uygulanan iktisat politikalarının halka doğrudan yarar sağlamayan programlar olduğunu gördüğü için 57. hükümeti ve hatta parlamentodaki muhalefeti tümüyle tasfiye etti. Ama ne enteresandır ki, bunları düzelteceğini ileri süren, sosyal vurguları daha fazla yapan bir hükümet, bir önceki dönemi sosyal politikalar açısından eleştirirken, bugün kendisi bir önceki dönemin sosyal politikalarını dahi aratacak bir noktaya Türkiye’yi getirmek üzere.

- Buna ilişkin bazı rakamsal tespitleri aktarabilir misiniz?

Bu tercihlerin niye böyle olduğunu anlamak için önce kadük bütçeye bakalım: Burada faizlerin payı yüzde 46.3, yatırımın payı yüzde 5.8, personele ayrılan oran yüzde 20.6 olarak belirlenmiş. Görülüyor ki bir borç faizi ve maaş ödeme bütçesi. Geçici bütçeye bakalım: Her ne kadar bütçe yasa tasarısında  böyle görülmese de bakanın bütçe sunuş konuşmasında verdiği rakamlardır bunlar... Faizin payı yüzde 48.8, yatırımın payı yüzde 2.1, personelin payı  ise yüzde 21.2. Asıl bütçenin büyüklüklerine bakmadan önce, buradaki farklı bir uygulamaya dikkat çekmekte yarar var: Bu hükümet önce bir ödenek belirledi, sonra kesintili ödenek biçiminde bir gelirden söz edip bunun bir bölümünü kesti ve kalanların dağılımını verdi. Bir de “Kesintili hale getirdiğim bu ödemenin önemli bir kısmını da harcamaya dönüştürmeyeceğim, dolayısıyla harcamaya dönüştüreceğim rakamı da ilan ediyorum” dedi.

- Bu ilk kez yapılan bir uygulama mı?

Daha önceki bütçe uygulamalarda da kesintili ödenek vardı ama bu seferki çok büyük boyutlarda. Geçmiş yıllardan farklı olarak bu sefer bir de harcama rakamı veriyor. Ben 3 kalemin tek tek paylarını hesapladım: Başlangıç ödeneğine göre personelin payı yüzde 20.1, kesintili başlangıç ödeneğine göre yüzde 20.3, harcamaya göre yüzde 20.4. Yatırımın başlangıç ödeneğine göre payı 6.1, kesintili başlangıç ödeneğine göre yüzde 5.5 harcamaya göre yüzde 5.2. Faizin payı başlangıç ödeneğine göre yüzde 44.6, kesintili başlangıç ödeneğine göre yüzde 44.9, harcamaya göre yüzde 45.2.

- Bu rakamlar bize neyi ifade ediyor?

Başlangıç ödeneği 2003 bütçesi tasarısındaki rakamı 146.9 katrilyon. Bakan TBMM’deki sunuş konuşmasında 1 katrilyon lirası yatırımlardan, 281 trilyon lirası da transfer kalemlerinden olmak üzere borç ödeneğinin1 katrilyon 281 trilyon lirasını keseceğini söyledi. Kestiği zaman ödenek 146.9’dan 145.6’ya iniyor. Bu durumda oranların yeniden paylaştırılması gerekiyor. Böylece 9 katrilyon liradan 8 katrilyon liraya; oran olarak da yüzde 6.1’den yüzde 5.5’e düşüyor. Ardından da “145.6 katrilyonun tamamının harcanması düşünülmemektedir. Bu tutarın 144.8 katrilyon lirasının harcanmaya dönüşeceği beklenmektedir” ifadesine yer veriyor.

Önce bütçenin samimiyeti ilkesinden gidelim. Bir kere geçmiş yıllarda -istisnası yok gibidir-  şöyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık: Gördük ki, her seferinde yıl sonunda başlangıç ödeneği bir hayli aşılmış. 1993’de yüzde 27.9 sapmış başlangıç ödeneği; 1994’de yüzde 16.9; 1995’de yüzde 35.9; 1996’da yüzde 17.2, 1997’de yüzde 33.7; 1998’de yüzde 9.5; 1999’da yüzde 5.6; 2000’de yüzde 6; 2001’de yüzde 71.3 -neredeyse kendisine ulaşacak- 2002’de ise yüzde 23.7’lik sapmalar meydana gelmiş. Şimdi batıda yüzde 5’lik, 6’lık sapmalar tolere edilebilir. Ama diğer oranlar tolerans sınırlarının çok üzerindedir. Bunu Maliye Bakanlığı’nın bütçe gerekçesinden hareket ederek söylüyorum. Şimdi Maliye Bakanlığı bu konuda bilgilendirilmemiş olsa, “Ben 2003 yılında bu ödeneklerimin altında harcama yapacağım” diyebilir. Ama Maliye Bakanlığı’nın bu tabloya bir göz atması doğruyu görmesine yetebilecektir. Hangi hükümet döneminde başlangıç ödeneklerinin altında kalınmış ki, çok iddialı bir şekilde bu rakam söyleniyor? Bu çok inandırıcı değil. Gerçi tasarruf paketleri falan açıklanıyor ama yine de bu boyutta bir ödenek küçülmesini haklı kılacak bir gelişme yok ortada.

- Bu sapmalar nasıl oluşuyor?

Ya ek bütçeler çıkartılıyor ya da kaydedilen ödeneklerden. Yani iki yöntemle. Muhtemelen bunda da bir sapma olacaktır. Yani esasında parlamentoya sunulan teklif bence kesintili ödenek. Başlangıç ödeneği değil. Bu kadar büyük kesinti yapacaktınız neden başlangıç olarak onu vermediniz o zaman? Bu tamamen insanları yanıltıcı bir şey, anlaşılması zor.

- Dolayısıyla siyasal tercihler açısından baktığımızda bütçeler arasında çok büyük bir farktan söz edemiyoruz...

Evet. İster geçici bütçe, ister kadük bütçe olsun, genellikle maaş ve borç faizi ödeme bütçesi olma özelliği değişmiyor. Geçen sene hedeften 9 katrilyon liralık bir sapma oldu faizde. Demek ki bu yıl da beklenenin üstünde çıkacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. 2002 yılında faiz için 42.8 katrilyon hedeflenmiş ama gerçekleşme 51.9 olmuş, yani yaklaşık 9 katrilyon liralık sapma var. Benzer durum 2001’de de yaşandı. 16.7 katrilyon faiz için öngörülmüş ama gerçekleşme 41 katrilyon olmuş. Neredeyse bir gelenek haline gelmiş.

Bizim başlangıç hedeflerimizin sapmasında en önemli etken faiz oranlarındaki sapma. Demek ki hükümet parlamentoya bütçeyi sunarken faiz ödeneğini olması gerekenden düşük gösteriyor, sırf rantiyeye bir kaynak artırılıyor izlenimi vermemek için. Ama uygulama öyle bir noktaya geliyor ki, bu rakam olağanüstü bir biçimde yükseliyor. 2001’de faiz 34.5 olarak planlanırken 51’e çıkıyor, 2002’de 43.6 planlanırken 44.9’a çıkıyor. Bu yıl da belirlenen 44.9’un da en azından 46-47’lere çıkmayacağını kimse söyleyemez. Eğer faiz bu kadar yukarılara doğru çıkarsa, o zaman başlangıç ödeneğininin de bırakın harcama hedefine doğru geri çekilmesini, bu faizlerde gerçekleşecek harcamanın ödeneği aşacağı nedeniyle mutlaka başlangıç ödeneği aşılacaktır. Bu çok açık bir biçimde görülüyor.

- Bütçenin yükü de her zaman olduğu gibi herhalde yine çalışan kesimin omuzlarına yükleniyor...

Bütün bu rakamlardan anlaşılıyor ki, bu bütçe rantiyeye kaynak aktarma bütçesi olma özelliğini bu yıl da koruyor. Peki bunun bedelini kim ödüyor dersek bunun için bir rasyoyu kullanalım isterseniz; faizlerin vergi gelirlerine oranını. 2001 yılında örneğin hedef yüzde 52.5’muş. Yani her 100 liralık vergi gelirimizin 52.5 lirasının faize gideceğini öngörmüşüz ama gerçekleşme yüzde 103.3 olmuş. Yani vergi gelirimiz yetmemiş, vergi dışı gelirlerle bunu finanse etmişiz. 2002’de hedef yüzde 73.9’muş, gerçekleşme yüzde 87 olmuş. Kadük bütçede öngörülen vergi gelirleri yüzde 81.4, 2003 tasarısında ise yüzde 76.3. Güya daha az vergiden faize gidecek ama bunun nedeni faiz ödeneğinin bu bütçede düşük tutulması; ikincisi de vergi gelirlerinin kadük bütçede 81.5 katrilyon, asıl bütçede ise 86 katrilyon olması. Bu farkın nedeni 3 Mart tarihinde açıklanan ve barışın bedeli olarak sunulan tasarruf paketi.

- Bu “barışın bedeli” mi gerçekten?

Burada bir aldatmaca var. Bu barışın bedeli değil, yüzde 6.5’luk faiz dışı fazla hedefine ulaşabilmek için bize ödetilen bir bedel. AKP önce “Bu yüzde 6.5’u tartışacağım, bunu IMF ile müzakere edeceğim” demişti. “Bunun sosyal boyutlarını gözden geçireceğim” demişti. Fakat anlaşılıyor ki, pazarlıklarda gelinen noktada AKP IMF’ye teslim oldu. Bu 6.5’u kabul edince pazarlıkta mecbur kaldı gelir hedefini yükseltmeye. Dolayısıyla kesinlikle bunun barışın bedeli olarak sunulması yanlış. Bu aslında IMF programına evet demenin, o programı sürdürmenin, o programın öngördüğü 6.5 fazlanın kabulunun bedeli.

- Biraz da bütçede eğitim ve sağlığa ayrılan payları değerlendirebilir miyiz?

Genellikle bizim yaptığımız şudur. İdari ve fonksiyonel ayrım diye bir bütçe dağılım tablosu vardır. Aslında fonksiyonel dağılım değil de idari dağılımdır. Yani eğitim alanında hangi kuruluşlar faaliyette bütçe kapsamında onların bütçelerini toplarsın ve eğitim hizmetlerine ayrılan bütçeyi bulursunuz. Böyle baktığımız zaman şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Eğitim ve sağlığın payı bu tabloda, 2001 yılında başlangıç ödenekleri ve harcamalarına baktığımız zaman eğitimin toplam bütçe içindeki payı 11.1’miş hedef, fakat gerçekleşme 8.7 olmuş. Sağlıkta 2.6’mış, gerçekleşme 2.3 olmuş. 2002’de sadece başlangıç ödeneklerine göre eğitimin 10.1, sağlığın 2.4 gerçekleşmeyi bilmiyoruz, muhtemelen daha düşük. 2003 için öngörülen ise başlangıç ödenekelerine göre eğitim 9.3 eğitim, sağlık 2.4. 2001’den bu yana çağdaş batılı ülkelerle karşılaştırdığımızda ikisi de son derece küçük rakamlar. Fakat burada bu sektörlere gerçekten önem verilip verilmediğini anlamak için doğru yaklaşım bence bunların yatırımlarının bütçe içindeki payı. Çünkü, bu kuruluşların çoğu personeline maaş veriyor. Bu anlamda bakarsak, yatırımlarına ayrılan kaynakların toplam bütçe içindeki payı, eğitimin yatırım kısmı 1.96, gerçekleşme 1.21 olmuş, sağlıkta yüzde 0.23, gerçekleşme ise yüzde 0.13, 2002’de eğitim 1.65, sağlık 0.21. 2003’de eğitim 1.5, sağlık 0.21. Yani biri bir buçuk civarında diğeri de bindelerle ifade ediliyor. Ve siz sağlık ve eğitim sorunlarını 21. yüzyılda bu rakamlarla çözmeye çalışacaksınız. Bu bütçe açıkçası, sosyal devletin tasfiyesine yönelik bir saldırı olarak değerlendirilebilir. 2003 bütçesi ve geçtiğimiz günlerde açıklanan tedbirler paketi ile, toplum olarak sosyal devlet adına ne kadar kazanımlarımız var ise tek tek elimizden alınmaya çalışılıyor. Yani yatırımların kırpıldığı, eğitim ve sağlığın gözden çıkarıldığı vahşi bir kapitalizme doğru yol alıyoruz. Tabii yön bu olunca, hak, hukuk, anayasa gibi kavramlar engel olarak görülmekte ve ayaklar altına alınmakta. Maalesef 2003 bütçe tasarısı daha önce anayasa mahkemesinin iptal ettiği birçok düzenlemeye yeniden yer vermekte. Bu tutum, 2003 geçici bütçesinde de sergilenmişti.  

- Bunlara birkaç örnek verebilir misiniz?

Örneğin bazı sözleşmeli personelin memur kadrolarına naklini düzenleyen 35. madde, kurum hasılatından alınacak payları düzenleyen 36. madde, görev yerini değiştirenlere harcırah ödenmesini engelleyen 52. maddeni f bendi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bunların dışında daha Anayasa Mahkemesi’nin götürüldüğünde yeniden iptal edilebilecek düzenlemeler de var.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön