.......

.........
 
 
 
Gebelikte Cinsellik


Dr. Atilla Yıldırım*
Prof.; Osmangazi Üniv. Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum AD. Eskişehir

 De Lee, 1934' te yazdığı The Principles and Practice of Obstetrics adlı kitapta, gebelikte cinsel ilişkiyi yasaklamak için dört neden saymaktadır.
 1. Düşük tehlikesi: Penisin servikse yapacağı etki ile oluşabilir
  2. Sinirsel şok: Sinir enerjisine zaten çok yüklenilmiş olan kadında şok oluşabilir.
 3. Hayvansal içgüdüyü izlemek: Hayvanlar içgüdüsel olarak gebelikte çiftleşme yapmazlar.  
 4. Enfeksiyon riski: Özellikle ilk üç ve son üç  ayda fazladır.
 Bu öneriler yıllarca gebelikte cinsellik konusunda hekimlerin taşıdığı düşünceleri özetlemektedir.
 Prof. Dr. Ş. Çanga ve Prof. Dr. İ. Önder 1977 tarihli Propedötik(Kadın-Doğum) adlı kitaplarında gebelik sırasında cinsel ilişkinin sınırlandırılmasının doğal olduğunu, zaten gebede cinsel ilişki arzusunun ileri derecede azaldığını, kadının bütün ruh ve hayal alemi ve organizasyonu ile kendini taşıdığı çocuğuna verdiğini belirtmektedirler. Yazarlar, öyküsünde mükerrer abortuslar bulunan kadınlarda cinsel ilişkinin bütünüyle kesilmesi gereğini vurgulayarak, bu kadınlarda ilişkinin mekanik olarak ya da genital organlarda oluşan  hiperemi nedeniyle abortuslara neden olabildiğini söylemektedirler. Ayrıca doğumun başlamasından  önce  yapılan cinsel ilişkinin puerperal enfeksiyonlara zemin hazırladığı belirtilmiştir. Bu nedenle gebeliğin ikinci ayından başlayarak cinsel ilişkilerin ileri derecede sınırlanması ve doğum öncesi 6 haftadan başlayarak bütünüyle kesilmesi önerisinde bulunulmuştur.
 Ek bir etmen olarak semende prostaglandinlerin varlığının gösterilmesi gebelikte cinsel ilişkiyle ilgili sayılan yasaklayıcı nedenlere "prostaglandinler erken doğumu başlatabilir" gerekçesinin de eklenmesine yol açmıştır.
 Yıllar boyunca gebelikte cinsellikle ilgili yaklaşımlar, bilimsel verilere dayanmaktan çok geleneğe dayalı standartların sürdürülmesi biçiminde olmuştur. "Her gebe için uygundur" yaklaşımı bireysel ilgi değişkenliğini, fiziksel rahatlığı ve olguların gerçek deneyimlerini dikkate almamaktadır. Hekimler ve sağlık hizmeti veren diğer çalışanlar bu konuda bilimsel verilere sahip oldukça, bebek bekleyen   çiftlere yanlış bilgi gidişi azalacaktır.
  
 Gebelikte Cinselliğin Fiziksel Yönleri
 Bilindiği gibi gebelikte belirgin fiziksel değişiklikler oluşmaktadır. Gebelikteki normal fizyolojik değişiklikleri gözden geçirdiğimizde bunların çoğunun gebe kadının cinselliğini dile getirmesini engellediği dikkati çeker. Örneğin erken gebelikteki bulantı-kusmalar, gebenin sıklıkla hissettiği halsizlik ve yorgunluk olumsuz etmenlerdendir. Üçüncü üç aylık dönemde beden değişikliklerinin artmasının yanında öne çıkan  yorgunluk hissi nedeni ile kadın açısından cinselliğin söylenmesi beceriksiz ve rahatsız edici durum alır.
 Kadının arzu ettiği biçimde cinsel yanıt vermesini engelleyen diğer etkenler mide yanması, idrar yapma isteği, kabızlık, fetüsün hareketleri ve bel ağrısıdır.             
 Gebeliğin erken dönemlerinde hormonal ve damarsal değişikliklere bağlı olarak memeler duyarlılaşmıştır. Bu durum cinsel yakınlaşmada olumsuz bir etken olabileceği gibi, ileri gebelik haftalarında orgazmla birlikte süt salınımının ortaya çıkabilmesi hem gebe hem de eşi açısından rahatsızlık verici  bir durum yaratmaktadır.
 Gebelikteki genital organlardaki artmış angorjman durumu cinsel uyarı sonucu daha da belirginleşir. Bunun sonucunda post koital kanamalar daha fazla görülecektir. Vazokonjesyonun  neden olduğu dolgunluk hissi orgazmdan sonra da sürebilir ve rahatsız edici olabilir. Aynı biçimde vajinal salgılar da gebelikte artmıştır ve cinsel uyarılma ile çok daha belirgin olur.
 Yapılan bir çalışmada gebelikte cinsel davranışlarını değiştirme gerekçeleri arasında kadınların %46'sı bedensel rahatsızlığı belirtmişlerdir.
 
 Gebelikte Cinselliğin Psikolojik Yönleri
 Cinsel istek ve cinsel işlev pek çok çevresel, kişiler arası ve kişinin kendine özgü    etmenlerden etkilenmektedir. Cinsel performansı bilgisizlik, öfke, korku ve çeşitli olumsuz tutumlar değiştirebilir. Gebelikte gebe kadın ve eşi cinsel açıdan stres altındadır.   Gebeliğin son üç ayı içinde kadında cinsel istek yitimi olduğu ortaya konulmuştur. Bir çalışmada gebe kadınların %23'ü cinsel aktivitede azalma nedeni olarak cinsel ilgide düşüklüğünü göstermişlerdir.
 Gebelik, kadında daha önce ortaya çıkmamış olan psikolojik çatışmaları açığa çıkarabilir. Çocukluktan kalma kardeşlerle ya da anneyle yaşanan rekabet anımsamaları, dişilik rolüne ilişkin kendi çatışmaları, kendi bağımlılık  gereksinimine ilişkin çatışmalar ve eşine duyduğu karşıt düşüncelerin tümü gebede sorunlar yaratabilir.
 Erkeklerde de eşleri gebe iken cinsel ilişki için istekte azalma görülebilmektedir. Bunun bir nedeni, erkeğin gebeyi uygun olmayan bir cinsel arzu nesnesi olarak görmesidir. Erkekler bu dönemde çok güçlü duygular yaşayabilirler. En başta eve gelecek yeni konuk babanın erkekliğinin canlı bir kanıtı olacaktır. Gebenin ilgisi eşinden çok bebeğe yöneldikçe bir çeşit kıskançlık ortaya çıkacaktır.  
 Gebelik iki birey arasındaki cinsel yönden gelişmede bir basamaktır. Çiftin ilgi düzeyleri aynı değilse biri öbürünü "çok talep edici" ya da "çok reddedici" olarak algılayabilir. Bu zor dönemde hekimin yol göstericiliği çok yardımcı olacaktır.
 Gebelikte kadın yaşadığı bedensel değişiklikler sonucu "çekiciliğini"  yitirdiğini düşünebilir. Bu durumda erkek, eşinin değişen fiziğinden çok ona duyduğu sevgiyi öne  çıkarmalıdır. Yoksa kadında eşinin evlilik dışı ilişkilere yöneldiği hissi doğabilir.

 Gebelikte cinsel ilişkiyle ilgili olarak her iki eşte koitus sonucu fetüsün zarar görebileceği korkusu olabilir. Sağlık hizmeti verenler, eğer gebelikte koitusun sakıncalı olabileceğine ilişkin kanıt yoksa, bu korkuları gerekli  açıklamalarla gidermelidirler.

 Gebelikte Cinsel Etkinlik
 Cinsel ilişki sıklığı:
 Bu konuda yapılmış çalışmalardan Masters ve Johnson' un çalışması ilk ve özellikle 3. ayda cinsel etkinlikte azalma olduğunu göstermektedir. Diğer 4 çalışma da gebeliğin sonlarına doğru cinsel etkinliğin azaldığını ortaya koymuştur. Örneğin bir çalışmada daha önce haftada 2-5 kez cinsel ilişki kuran çiftlerden gebeliğin ilk üç ayında cinsel etkinliklerini sürdürenlerin oranı %78 iken, 8. ayda %46'ya, 9. ayda ise %23'e düştüğü gösterilmiştir.

 Cinsel ilgi ve orgazm: Nulliparlarda ilk üç ayda cinsel uyarılma ve performans etkinliğinde azalmaya karşı, multiparlarda çok az değişiklik olduğu;ikinci üç ayda ise cinsel uyarılma ve performansta her iki grupta da iyileşme saptandığı ileri sürülmüştür. Üçüncü 3 ayda cinsel ilgide azalma olduğu olguların çoğu tarafından ileri sürülmüştür. Bir çalışmada birinci üç ayda %28 olan ilgi azalmasının 9. ayda %75' e çıktığı  görülmüştür.
  Gebelikte orgazmla sonuçlanan koitus oranlarında giderek azalma olduğu saptanmıştır. Ancak bir grup kadın gebeliğin  tüm evrelerinde orgazm şiddetinde artma olduğundan söz etmiştir. Genellikle gebeliği önlemeyi düşünmeksizin ya da gebe kalındığı bilindiği için oluşan rahatlık duygusu bazı kadınlarda gebelikte cinselliği daha haz verici duruma getirebilir.

 Koitus Dışı Davranış : Gebelikten önce koitus dışı davranışları (mastürbasyon, orogenital seks gibi) olan çiftlerin çoğunun gebelikte bu etkinlikleri terkettikleri görülmüştür.
 Gebelikte cinsel etkinliğin yerini alıp çiftin yakın birlikteliğini sürdürecek aktiviteler bir çalışmada ele alınmıştır. Buna göre yalnızca el ele tutuşmak gibi yakın bedensel temas bile bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Önemli olan çiftin bedensel ve duygusal birlikteliğini   sürdürmesidir. Pek çok çift gebeliklerinde ilişkilerine daha farklı açılardan bakabilmekte ve koitusa dayalı olmayan yöntemler geliştirebilmektedir.

 Davranış Değişikliği : Gebelik ilerledikçe cinsel ilişki pozisyonlarında da değişiklik olduğu ortaya çıkmıştır. Örneğin bir çalışma sonuçlarına göre, gebelik öncesi dönemde olguların %80 oranında kullandığı "erkek yukarıda" pozisyonu gebelikte önemli oranda terkedilmiştir. Üçüncü üç ayda  "yan-yana" pozisyonu ve "arkadan yaklaşımla vajinal giriş" pozisyonu daha çok kullanılan pozisyonlar olmuştur. 
 Gebelikler sırasında cinsel davranışlardaki değişikliğin nedeni olarak kadınlar, %46 oranında bedensel rahatsızlığı, %27 bebeğin zarar göreceği korkusunu,  %23 cinsel ilgi yitimini, %17 ilişki sırasında gebeliğin getirdiği "beceriksizliği", %8 hekimlerin önerilerini, %6 gebelik dışı nedenleri, %4 "çekiciliğini yitirdiğini", %1’i  de hekim dışı kişilerin önerilerini ileri sürmüşlerdir.

 Gebelikte Cinsel Etkinlik ve Geliştirebileceği Komplikasyonlar
 Enfeksiyon: Doğuma yakın dönemlerde cinsel ilişkiyi sürdüren kadınlarda sürdürmeyenlere göre perinatal mortalite hızının 2-4 kat arttığı, bunun önemli bir nedeninin amnion enfeksiyonları olduğu Amerikan toplumunda yapılan bir çalışmada bildirilmiştir.
 Acaba koitus amnion enfeksiyonuna nasıl neden olabilir? Bu konuda söz konusu çalışmada şu düşünceler ortaya atılmıştır:
 a) Yeni bir cinsel yolla bulaşan patojen kadın genital yollarına koitus sonucu girebilir,
 b) Serviks ya da membranlarda hasarlanma olabilir,
 c) Seminal sıvı servikal müküsün vaginal bakterileri geçirmesini arttırabilir, 
 d) Seminal sıvı, vajen, serviks, fetal membranlar ya da amnion sıvısındaki antibakteriel sistemleri etkisizleştirebilir.
 Ancak bu çalışmada çalışmacılar amniotik enfeksiyonun tanısını bakteriyel çalışmalarla değil de plasentanın subkoryonik plağına nötrofil infiltrasyonunun gösterilmesi ile koymuşlardır. Bu da çalışmacıların savlarını tartışılır kılmaktadır.
 Bir başka çalışmada ise İsrail'de yaklaşık 11.000 gebe taranmış ve gebelikte cinsel ilişkinin sürdürülmesi ile gebeliğin herhangi bir döneminde erken membran rüptürü, düşük doğum ağırlığı ya da perinatal mortalitede artış olmadığı görülmüştür. Gebede erken membran rüptürü varlığı ya da eşin cinsel yolla bulaşan hastalık (CYBH) taşıyıcısı olması durumunda amnion enfeksiyonu riski çok artacağı için koitus yasaklanmalıdır.
 
 Prematürite: Prematür eylemle gebeliğin son dönemlerindeki cinsel etkinliğin ilişkisi konusu öteden beri tartışılan konulardandır. Genellikle cinsel ilişkiden çok orgazmın prematür eylemle ilgili olabileceği üzerinde durulmaktadır. Kadınlarda taktil genital uyarılma oksitosin salınımına yol açmakta, orgazmda bu hormon düzeyi daha da artmaktadır. Oksitosin’in orgazmda üreme organlarındaki düz kas kasılmasından sorumlu olması gerekir.
 Semenin içerdiği prostaglandinlerin uterin kontraksiyonlara ve prematür eyleme neden olduğu düşüncesi kanıtlanmış değildir.
Koitus, orgazm ve diğer cinsel deneyimlerin eylem kontraksiyonlarının başlamasıyla ilişkisiyle ilgili çelişkili çalışma sonuçları vardır.
 
 Fetal Distres: Maternal orgazm sırasında uterin gerilme ile ve uteroplasental dolaşımdaki konjesyon sonucu geçici fetal bradikardi oluşabilmektedir. Gebeliğin son 4 haftası içinde cinsel yönden aktif olan gebe kadınlarda fetal distres insidansı daha yüksek bulunmuştur.

 Doğum Sonu Cinsellik: Bebeğin doğumu çiftin ilişkisini değiştirecektir. Çocuk bakımı yorucudur, yalnızca fiziksel değil duygusal enerji harcamasına da yol açar. Bebek genellikle anne babaya yakındır. Çift, bebek yakındayken koitus yapmaktan çekinecek, ayrı bir odada ise "ya ağlamasını duymazsak" kaygısına kapılacaktır.
 Bebeğin her ağlamasında süt emzirmenin önerilmesi bu bağlamda olumsuz bir etken olacağı gibi bebeğin ağlamasıyla angorje ve duyarlı olan memelerden süt salınımı olduğu görülecektir.
 Vajinal lübrikasyon (kayganlık) azaldığından disparonia ortaya çıkacaktır.
 Doğum sonu dönemde 3-7 ay süreyle cinsellikte azalma bildirilmekte ise de loşianın azalmasıyla çoğu olgunun 2-4 hafta içinde cinsel etkinliğe başladığı anlaşılmaktadır. Bu kadar erken koital aktiviteye dönülmesi önemli komplikasyonlara yol açmamıştır. Ancak geleneksel olarak doğumdan sonra cinsel aktivitenin 6 haftalık lohusalık süresince ertelenmesi önerilmektedir. Bunun gerekçesi açık olan servikal kanaldan asendan yolla bir enfeksiyonun girişini önlemek ve vajinal-perineal dikişlerin açılmasına engel olmaktır. Bu dönemde perine cildi gergin ve duyarlıdır. Vajinadaki kayganlık eksikliğine karşı başlangıçta yapay bir kayganlaştırıcı yağ kullanılabilir. İlk birkaç hafta içinde cinsel ilişki dışı yakınlaşma cinsel etkinliğin sağlıklı bir biçimde yeniden yerleşmesinde çok yararlı olacaktır. Bazı kadınlarda doğum sonu dönemde depresif bir ruh durumu ortaya çıkabilir. Bu durum ayrıca tıbbi tedavi gerektirebilir.
 Bebeğin her ağlayışında gece ve gündüz yalnızca emzirmeyle beslenmesi durumunda ve doğumdan bu yana 6 aydan az süre geçmişse, emzirme gebelikten korunmada oldukça etkili ancak geçici bir yöntemdir. Etkili korunmayı sürdürebilmek için adetler başlar başlamaz, emzirmelerin sıklığı ve süresi azaldığında, ek mamaya başlandığında ve bebek 6 aylık olduğunda mutlaka güvenilir bir kontraseptif  yönteme geçilmelidir.
 
 Çoğu kadın ve erkek vajinal doğumun vajinayı genişlettiğini düşünür. Ancak daha önce vajinal kaslar kullanılmadan hiç egzersiz yapılmadıysa belirli bir gevşeklik söz konusu olabilir. Dolayısıyla Kegel egzersizleri denilen perine ve vajen kaslarının kasılmasıyla yapılan egzersizler yararlı olur. Bu egzersizlerin temeli pubokoksigeus kasını kasıp gevşetmeye dayanır. Bu kas idrar yaparken tutmayı ve yeniden idrar yapmaya başlamayı sağlayan kastır.

 Kaynaklar:
 1. Çanga Ş, Önder İ: Propedötik (Kadın-Doğum) 4. Baskı. Ankara Üni.Tıp Fak.Yayınları, sayı 348, Ankara 1979.
 2. De Lee JB: The Principles and Practice of Obstetrics, 6th ed. WB Saunders, Philadelphia 1934.
 3. Falicov C: Sexual adjustement during first pregnancy and the postpartum. Am J Obstet Gynecol 117:991,1973.
 4. Gökşin E: Normal Gebelik ve Prenatal Bakım. Kişnişçi HA, Gökşin E, Durukan T ve ark. (Ed): Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. Güneş Kitabevi, Ankara 1996. Bölüm 2-4.
 5. Mabray CR: Postpartum examination: A reevaluation. South Med J 72:1433,1997.
 6. Morris NM: The frequency of sexual intercourse during pregnancy. Arch Sex Behav 4:501,1975
 

................................................................