Günlüğümden

 

Bu ayki Günlüğümden sayfalarında, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun’nun anılarına yer veriyoruz. Sizin anılarınızı da bekliyoruz. Kendi sorunlarınızmış gibi görünenlerin pek çoğu aslında hepimizin sorunu. Çözümleri de paylaşalım.

 

Yaşam Diyabet Kampı Gibi Olsa

"Diyabetle Güzel Yaşam Yaz Kampı" İznik 2000'den İzlenimler

 

1996'da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Lapta Gençlik Kampında başladığımız "Diyabetle Güzel Yaşam Yaz Kampı" yolculuğunun beşinci yılında yine İznik'teyiz.  Kampa katılan çocuklar gibi kamp ekibi olarak biz de heyecanlıyız ve yılın en güzel haftasını diyabetli çocuklarla birlikte geçirmek üzere hazırız. Bu yıl 4-11 Temmuz tarihleri arasında yapılan kampa Diyarbakır, Malatya, Ankara, Kocaeli, Adapazarı, Düzce, İstanbul, Balıkesir ve Kuzey Kıbrıs'tan 44 diyabetli çocuk  katıldı. Ekip olarak Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinden çocukların kampımıza ilk kez katılmasını sevinçle karşılıyor ve ilk günden itibaren onları daha özenle izlemeye başlıyoruz. Kamp ekibi benle birlikte Uzm. Dr. Mehmet Sargın, Kocaeli Tıp Fakültesi asistanları Dr. Demet Gedikbaşı Dr. Erdinç Gözcü, Dr. Özlem Yıldız, öğrencilerimiz İnt. Dr. Sevim Güler, Stj. Dr. İpek Arslan, Stj. Dr. Alper Biler, Uzm. Diyetisyen Hülya Gökmen ve Diyetisyen Meryem Yılmaz ve hemşireler Günnur Aydın ve Nilgün  Küçükaydın ve son olarak Türkiye Diyabet Vakfı Sosyal Komite üyesi Ayşegül Sezmiş Hanımdan oluşuyordu.

 

Kamp Başlıyor; Önce Şekerler Sonra İnsülinler Düşüyor

 

Kampın ilk günü akşam çocuklarla yaptığımız toplantı ile başlıyor. Birbirlerine merakla bakan çocuk yüzlerinin her birine ben de merakla bakıyorum. Acaba bir hafta boyunca onları hem mutlu edip hem de eğlendirebilecek miyiz diye düşünüyorum. Kampın diyabet tedavisi konusundaki bilgi ve becerilerin geliştirilmesi yanında geleceğe iyimser bakmanın ve mutlu olmanın yollarını da göstermesini dileyerek, eski kamplardan anılarla sözlerimi bitiriyorum. Daha sonra her yıl bizimle birlikte olan 20 yıldır insülin kullanan Lefkoşalı Barış çocuklara gitarıyla "Hoş geldiniz" diyor ve hep birlikte  "Güzel günler hangi dağın ardındadır" şarkısını söylüyoruz.

 

Geçen yılların deneyimiyle kamp ekibi ilk 12 saatin sonunda düzeni kuruyor ve günde 3-4 saat uykuyla çalışmaya-aslında yaşamaya- başlıyoruz. Kampın ikinci gününden başlayarak çocuklar birbirleriyle kaynaşıyor ve İznik Gölü onların mutlu kahkahaları ile şenlenmeye başlıyor. Her kamp döneminde olduğu gibi bu kez de gün boyu hareketin ve daha önemlisi mutluluklarının etkisiyle çocukların kan şekerleri  düşmeye başlıyor. Biz de onlara verdiğimiz insülin miktarını azaltıyoruz. Bazı çocuklar kampın ortasından başlayarak evdekine göre yarı dozda insülin alarak kan şekerlerini normal tutabiliyorlar ve bu onları çok şaşırtıyor. Biz de her fırsatta mutluluk ve hareketli olmanın kan şekeri kontrolünü ne kadar kolaylaştırdığını anlatmaya çalışıyoruz. Kampın olumlu etkisini bu kadar çok anlatınca Düzce'den kampa katılan 14 yaşındaki Gülay

 

"Şükrü amca keşke hayat bayram olsa şarkısındaki gibi hayat hep kamp gibi olsa" diyor.

 

Bu yıl kampın ana konusu olarak düzenli egzersizin diyabet tedavisindeki etkilerini seçiyoruz. Yapılan bir çok araştırma egzersizin (diyabetlilerin her ana öğünden 1 saat sonra 30-40 dakika egzersiz yapmaları gerekiyor) insülinin etkisini arttırdığını, dolayısıyla daha az insülinle kan şekeri kontrolü sağladığını, şişmanlığı önlediğini, kandaki kötü yağları azalttığını ve bunlara ek olarak mutluluk ve zindelik sağladığını gösteriyor. Bu bilgilere göre diyabetli çocukların herkesten daha çok egzersize önem vermeleri gerektiğini anlatıyor ve onlara " iyi diyabetli düzenli spor yapan diyabetlidir" bilincini aşılamaya çalışıyoruz.

 

Diyarbakır’dan Üç Diyabetli Çocuk

 

Bu yılın başlarında Türkiye Diyabet Vakfı başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz ile Diyarbakır Eczacılar Odasının düzenlediği bir toplantıya katıldık ve dönüşte Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesine yönelik çalışmaları yoğunlaştırmaya ve başlangıç olarak da bu yıl yapılacak kampa Diyarbakır'dan diyabetli çocukların katılmasına karar verdik. Biz on kadar çocuğun katılmasını öngördük ama kampımıza Metin, Feyyaz ve Rasim isimli üç çocuk katılabildi. Onlar da diğer çocuklar gibi umut doluydular, ama diyabetin yanında yoksulluk gibi önemli bir sorunla baş etmek zorundaydılar.

 

Diyarbakır'dan gelen çocukların içinde en büyüğü 16 yaşındaki Metin Afşin'di ve onun yaşamı zorluk içindeki bir diyabetli çocuklara örnek bir öyküydü. Metin Kulp İlçesinin bir köyünden ve 10 yıldır diyabetle birlikte yaşıyor. Metin şimdi yaşadığı ve pek sevmediği Diyarbakır'a bilinen nedenlerle köyü boşaltıldığı için gelmiş. Köydeki yaşamından özlemle söz ediyor ve "Köyümde çok mutluydum; koyunları otlatır, kırlarda dolaşırdım ve köydeyken kan şekerlerim iyi giderdi. Şimdi Diyarbakır'dayım ve kendimi çok zorda hissediyorum" diyor.  Metin 16 yaşında olmasına karşın 10 yaşındaki bir çocuğun boyuna sahip ve diyabet şimdiden gözlerinde hasara neden olmuş. Metin bu kampa gelirken ilk kez uçağa bindi, ilk kez denizi gördü, ilk kez bu kadar diyabetli çocuğu bir arada gördü ve onlarla birlikte diskoda eğlendi. Çocukların sosyal sorunlarıyla uğraşan Ayşegül hanım kamp süresince onun her türlü gereksinmesiyle ilgilendi ve ikisi de birbirlerine bağlandı.

 

Kamp boyunca ben de Metin’le yakından ilgilendim ve bazı anlar gülse bile yüzündeki derin hüznün aslında hiç dağılmadığını gördüm. Bu kadar şaşkınlık ve belki de mutluluk kampın sonu yaklaşırken onun daha çok üzülmesine neden oldu ve son gün onu hep gözlerini silerken gördük. Onu ve diğer Diyarbakırlı çocukları uğurlarken seneye görüşme sözü verdik.

 

Deprem ve Diyabetli Çocuklar

 

Günde iki saat eğitim, dört kez kan şekeri ölçümü ve insülin enjeksiyonu, ara öğün ve havuz saatlerindeki neşe, akşam eğlenceleri ve son gün giderek artan hüzünle bir kamp daha bitiyor. Kampın son günü çocukların yaşama bakışlarının değerlendirmek için "cümle tamamlama testi" yapıyoruz. Tamamladıkları cümleler onların umutlarını, kaygılarını, suçluluklarını ve korkularını ele veriyor. Bu yıl kampa deprem bölgesinden 25 çocuk katıldı ve onların hepsinde deprem korkusu sürüyor ve bazıları yitirdikleri arkadaşlarının acılarını yüreklerinde taşıyordu. Çocukların bazı duygu ve düşüncelerini aşağıda sunuyorum:

 

Çağla: "Anne ve babamın daha sessiz olmasını isterdim".

Işıkol: "En iyi yaptığım iş insanları barıştırmak".

Dilek: "Hayat yalnızca bir pamuk ipliğine bağlı".

Murat: "Elimden gelse hep kampta kalmak isterdim".

Duygu: "Annemin davranışlarını kampta sorumluluk alınca daha iyi anladım".

Tuğba: Elimden gelse insülin salgılayan beta hücrelerimi tamir ederdim".

 

Sonsöz Yerine

 

Kampın son günleri yaklaşınca hepimizin ruh hali neşeden hüzne doğru değişiyor. Hüznümüzü kampımızı ziyaret eden Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz ile yaptığımız konuşmalar azaltıyor. Çünkü bundan sonraki yılda hem kamp sayısını arttırmayı hem de diyabetli küçük çocuklar için aileleri ile birlikte kamp yapmayı planlıyoruz. Son akşam çocuklarla birlikte kampı değerlendiriyoruz ve burada yaşadıklarımızı ülkemizdeki 10.000 diyabetli çocukla paylaşmak dileği ile birbirimize sarılıyoruz. Ayrılış sabahı kimse göz yaşlarını tutmuyor ve İznik Gölünü sevgiden kabarmış yüreklerimizle geride bırakıyoruz.

 

.......