Dr. Çiğdem Güner*
· Araş. Gör.; Kocaeli Ü. Tıp Fak.
Halk Sağlığı AD
Dünyada ve ülkemizde, meslek hastalıkları arasında en yaygın olanı,
gürültü nedenli işitme kayıplarıdır. Son yıllarda yapılan çalışmalarla
ülkemizde mesleksel gürültü nedenli işitme kaybı olanların sayısının 200.000'i
aştığı belirtilmektedir.
Gürültü yalnızca işyeri zararlısı değil aynı zamanda da önemli
bir çevresel patolojik etkendir. Ülkemizde büyük şehirlerimizin pek çok
semtinde yapılan gürültü ölçümlerinde elde edilen değerlerin eşik değerleri
geçtiği saptanmıştır. Yine Avrupa'da 13 milyondan fazla insanın 65 dB'in
üzerinde çevresel gürültüye maruz kaldığı belirtilmektedir.
Gürültü, insanlarda işitme kayıplarının yanı sıra önemli bir stres
ajanı olarak psikolojik, nörovejatatif ve kardiyovasküler sistemleri etkileyerek
çeşitli hastalıklara yol açmaktadır.
Sesin iki temel belirleyicisi frekansı ve şiddetidir. Sesin şiddeti
doğrudan kulak zarına ulaşan mekanik basınçla ilişkilidir ve desibel (dB)
olarak ölçülür. Kulağımız 0-140 dB arası sesleri algılar. 140 dB kulakta
ağrı, kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapar.
Tablo 1. Gürültünün Sağlığa Etkileri
1. İşitme duyusu ve yollarında zararlara yol açar.
2. Gürültünün kişilerde huzursuzluk, uykusuzluk, sinirlilik konsantrasyon
bozukluğu gibi etkileri vardır.
3. Çalışma etkinliğni azaltır, düşünmeyi engelleyebilir. Bellekle
ilgili çalışmalar, sözcük öğrenme amacıyla yapılan çalışmalar gürültüden
etkilenmektedir. Öğrenme yaşantılarının olumsuz etkilenmesi özellikle okullarda
belirgindir. Gürültü bölgelere yakın olan okullarda öğrenme etkinliğini
azaltıcı etki yapmaktadır. Okuma, anlama, öğrenme düzeyini azalttığından
okul sağlığı açısından da önemli olabilir.
4. Karakter değişikliklerine neden olabilir. Eğilimi olanlarda
sorunların ve bunaltıların ağırlaşmasına yol açar. Çabuk sinirlenme ve
kızgınlığa yol açar.
5. Aralıklı ve ani gürültü kişide ani adrenalin deşarjı yaratarak
kalp atış oranını, solunum sayısını, kan basıncını arttırmakta, dikkat
azalması, uyku düzeninde bozulmalara neden olabilmektedir. Ani gürültüde
kalp hızı artmakta, gözbebeklerinde dilatasyon olmaktadır.
Frekans ise saniyede geçen titreşim sayısıdır ve birimi hertz’dir (Hz).
İnsan kulağı 20-20.000 Hz arasındaki sesleri duyar. Bu sınırın altındaki
seslere infrasonik, üstündeki seslere de ultrasonik sesler denir. Konuşma
sesi aralığı da 500-2000 hz arasında değişir. Uluslararası standartlara
göre, işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 100-10.000 Mhz ve 85
dB düzeyidir.
Kabul edilebilir gürültü düzeyi kişinin sessiz bir ortamda 1,5
metreden günlük konuşmaları anlamakta güçlük çekmeye başladığı sınırdır.
Bu sınır 500, 1000 ve 2000 Hz frekanslarda ortalama 25 dB değerine karşılık
gelmektedir.
Gürültünün en belirgin etkisi işitme duyusu yitimlerine yol açmasıdır.
Bu etkisinden başka psikolojik, nörovejatatif ve kardiyovasküler sistem
üzerine etkileri vardır. Tablo-1'de gürültünün yol açtığı sağlık sorunları
verilmiştir.
Gürültünün İşitme
Duyusu Üzerine Etkisi
Gürültüden etkilenmenin boyutu, gürültüye maruz kalma süresi,
gürültünün frekansı, şiddeti, kesikli ya da sabit olması ve kişisel özelliklere
bağlıdır. Gürültü maruziyeti sonucunda işitme sisteminde başlıca üç etki
görülür:
1. Akustik zedelenme ya da travma,
2. Geçici eşik kayması
3. Kalıcı eşik kayması
Başlangıçtaki etki işitme yorgunluğu olarak tanımlanmaktadır.
Sesin şiddeti ve yoğunluğu arttıkça işitme yorgunluğu da artar. İmpuls
gürültünün biyolojik etkisi, sürekli gürültüden bazı bakımlardan farklıdır.
İç kulak kısmen akustik refleks nedeniyle sürekli gürültünün etkisinden
korunmaktadır. Bu refleks 90 dB üzerindeki seslerde stapedius ve tensor
timpani iç kulak kaslarının kasılmasına bunun sonucunda ses girişine direnmesine
olanak tanır. Yüksek şiddetteki impuls gürültü akustik refleksin oluşumundan
önce kohleaya ulaşmaktadır. 140 dB şiddetinde bir darbe gürültüsü ani ve
irreversible işitme yitimine yol açabilir. Buna akustik travma denir.
Gürültünün belli bir sürede belirli şiddet etkilemesinin ilk
sonucu işitme eşiğinin yükselmesidir. Etkilenimden sonra bu en yüksek düzeydedir.
Eğer gürültü yeterli şiddet ve sürede etkilememişse işitme eşiğindeki değişim
giderek normale inmektedir. Bu olay geçici eşik kayması ( GEK-temporary
threshold shift, TTS) olarak tanımlanmaktadır. Eğer yeterli şiddet ve sürede
etkilenme söz konusu ise bu kez kalıcı eşik kayması ortaya çıkar (KEK-Permanent
threshold shift, PTS). GEK belli bir süre dinlendikten sonra iyileşebilir.
Gürültü düzeyi arttıkça oluşan işitme yitimi ve buna bağlı olarak iyileşme
süresi de artmaktadır. Kalıcı eşik kaymasında temel patoloji kohleanın
silyalı hücrelerinin destrüksiyonu ve sayıca azalmalarıdır.
Uzun süreli gürültüye maruziyet sonucunda kohlear yapılarda doğrudan
mekanik hasar ve aşırı stimülasyona bağlı olarak metabolik değişiklikler
oluşmaktadır. Doğrudan mekanik hasar kohleada bulunan Corti organındaki
silyalı hücreleri etkiler ve bu etkiler geri dönüşümsüzdür. Metabolik değişiklikler
ise hücre nükleusunda ve sitoplazmik organellerde oluşur ki bunların bazıları
önlenebilir niteliktedir. Son yıllarda bu metabolik değişiklikleri açıklayan
çeşitli mekanizmalar ileri sürülerek bu mekanizmaların her biri için koruyucu
önlemler ve tedavi yöntemleri geliştirilmesi çabaları vardır. Bunlardan
kısaca söz edecek olursak:
Glutamat fazlalığı: Silyalı hücrelerde eksitatuvar rol oynayan
bir aminoasit olan glutamatın fazla salınımı nedeniyle birincil odutuvar
dendritlerde kısmi hasar oluşarak geçici eşik kaymasına yol açmaktadır.
Nitrik oksit salınımının artması: Corti organındaki tüm hücre
tiplerinde ve silyalı hücre sayısında azalmaya yol açmaktadır. N metil
d-aspartat reseptörlerinin aşırı stimülasyonu NO salınımını arttırmakta
ve bu da hücrelerde hasara yol açmaktadır.
Serbest oksijen radikalleri ve hidroksil radikaller: Gürültü
maruziyetinden sonra silyalı hücrelerde O2 serbest radikallerinin metabolik
aşırı yapımı olur. Bu radikaller membran lipid peroksidasyonunu arttırır,
iyon dengesi ve enerji metabolizması bozulur ve plazma membranları yıkıma
uğrar.
Magnezyumun azalması: Aşırı gürültü özellikle Mg ve Ca'a bağımlı
olan enerji tüketimini arttırır. Ekstrasellüler Mg azalması silyalı hücrelerdeki
intrasellüler iyon içeriğini özellikle de Ca'u etkiler. Mg konsantrasyonu
düşer ya da gürültü tarafından azalırsa potansiyel işitme kayıpları artar.
İntrasellüler Ca artışı: Oksidatif strese yol açmaktadır.
Protein Hasarı: Silyalı hücrelerde oluşan yıkım sonucunda hastalar
tedrici bir işitme yitiminden söz etmektedir. Gürültü nedenli işitme yitimi
olanlarda önceleri, yüksek frekanslı seslere karşı etkilenme olduğundan
özellikle bu frekanslarda konuşan kadın ve çocukların konuşmalarının anlaşılmasında
güçlükler olabilir. Gürültünün neden olduğu işitme kaybı yalnızca kişilerin
normal işitme düzeyindeki sesleri algılamalarını değil aynı zamanda sesin
algılanış biçimini de etkilemektedir. Bu kişilerde ek olarak baş ağrısı
tinnitus gibi belirtilerde görülür.
Diyapozon muayenesinde hastalar hava iletimini kemik iletiminden
daha kolay algılarlar. Çünkü iletim kaybı sensorinöral tiptedir.
Odyometrik değerledirmede bilateral, başlıca yüksek frekanslı sensorinöral
işitme kaybının varlığını pür ton odyometride 4000 hz ya da çevresinde
maksimal eşik düşmesi gözlenir. İnsan konuşmasının algılanabilmesi için
en önemli eşik değerin 500-3000 Hz arasında olması nedeni ile 3000 Hz civarındaki
frekanslar etkilenene kadar önemli bir konuşma algılama güçlüğü çıkmaz.
Bu nedenle konuşma frekansları etkilenmeden önce yapılacak odyometrik incelemeler
erken tanı ve korunmada oldukça önemlidir.
Gürültü ile oluşan işitme yitimlerinin özellikleri: 1. Şiddeti
90dB’in üzerindeki seslerle oluşur.
2. İşitme kaybı bilateraldir.
3. Kulağın ilk işitme kaybı 4000 Hz frekansında olur. Daha
sonra konuşma frekanslarını etkilemeye başlar.
4. Oluşan işitme kaybı sinirsel tipte bir kayıp olduğundan kesin
tedavisi yoktur. Bu nedenle gürültüden korunma son derece önemlidir.
Gürültünün Diğer Sistemlere Etkileri
Son yıllarda yapılan çalışmalara göre gürültüye maruziyet işitme
yitimlerinin yanı sıra kortizol ve epinefrin düzeylerini de etkilemektedir.
Çevresel gürültü 60 dB olduğu zaman katekolamin ve kortizol düzeylerinin
arttığı ve bunun da insanda konsantrasyon, iletişim ve uyku bozukluklarına
yol açtığı belirtilmektedir. Ayrıca gürültü uykudaki nöroendokrin paternleri
etkilemektedir.
Erken uykuda ACTH, kortizol ve katekolaminler artmış GH salınımına
bağlı olarak azalır. ACTH/kortizol konsantrasyonları geç uyku döneminde
maksimuma ulaşır. Gürültü tarafından indüklenen akut ve kronik stres erken
uyku dönemindeki bu paterni bozar ve ACTH artar. Buna bağlı olarak adrenal
korteksten kortizol salınımı yükselirken bunun sonucunda kan şeker düzeyinde
yükselme, vücut bağışıklık sisteminde değişiklikler, vasküler sistem üzerinde
adrenalin ve noradrenalin etkisinde artım gözlenmektedir. Yapılan çalışmalar
8 saat süre ile 90 dB (A) ve 24 saat süre ile 84 dB(A) gürültüye bağlı
olarak kortizol düzeyinde belirgin artım ortaya çıkmıştır. Ayrıca anormal
olarak artmış kortizol değerlerinin eozinopeni, hipertansiyon, osteoporozis
ve stres ülserlerine yol açtığı ve yine aşırı gürültünün adrenelin noradrenealin
dengesizliğine neden olduğu ve bununda kardiyovasküler hastalıklara predispozan
olduğu bildirilmektedir. İtalya'da yapılan bir çalışmada kronik gürültüye
maruz kalmış pilotlarda odyometrik kayıplarla kardiyovasküler etkiler arasındaki
ilişki araştırılmış ve araştırma sonunda hipertansiyon prevalansında (özellikle
diastolik) ve EKG anormalliklerinde artma olduğu saptanmıştır. Bu artışın
özellikle odyometrik defisiti olanlarda daha fazla görülmesi de maruziyet
süresinin arttıkça hastalanma riskininde arttığını göstermesi bakımından
ilginçtir.
Ülkemizde yapılan
bir çalışmada ise hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde gürültü düzeyinin
fazla olduğu ve bunun koroner yoğun bakımda yatan hastaları olumsuz etkilediği
gözlemlenmiştir. Gürültünün kardiyovasküler sistem üzerine olan etkilerini
araştıran birçok deneysel hayvan çalışmasında, mikrovasküler damar duvarlarında
genişleme, kardiyak fibrozisin derecesi iskemik lezyonlarda artma, ortalama
arteriyel basıncı, sistolik ve diastolik basıncı arttırırken, kardiyak
outputu azalttığı ve subakut gürültünün noradrenerjik sinirlerin yoğunluğunu
arttırdığı isoprenalinin kardiyak doku üzerine etkilerini arttırdığı yönünde
bulgular elde edilmiştir. Ancak gürültünün kardiyovasküler sistem üzerine
olan bu etkilerinin mekanizmaları tam netlik kazanmış değildir. Ayrıca
yüksek gürültülü ortamda çalışmakta olan kişilerin periferal dolaşım sistemi
sorunlarıyla daha büyük oranda karşılaştığı belirlenmiştir.
Sonuç
Giderek artan sanayileşme ve kentleşme sonucunda gürültü önemli
bir çevresel kirlilik etkeni haline gelmiştir. Gürültünün insan sağlığını
pek çok yönüyle olumsuz etkilediği görülmesine karşın, toplumumuzda halen
bir risk olarak algılanmamaktadır. Oysa yine bilinmektedir ki gürültünün
bu olumsuz etkilerinden korunmanın en etkin yolu, gürültü kaynağının denetimidir.
Okullarda ve işyerlerinde sağlık eğitimi çalışmalarına ağırlık
verilmeli ve bu konuda toplumsal duyarlılık oluşturulmalıdır.
Gürültü ile ilgili mevzuatımızda gürültü limit değerleri konusunda,
farklı yasa ve tüzükler bulunmaktadır. Mevzuattaki bu farklılıkların giderilmesi,
etkin denetim ve kontrollerin yapılması, yerel yönetimlerin ve işverenlerin
bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda ısrarla izlenmesi
gürültü kontrolünde etkili olacaktır.
Kaynaklar
1- Güler Ç. Çobanoğlu Z. Gürültü: Çevre Sağlğı Temel Kaynak Dizisi
No: 19 Ankara 1994
2- Herrman HJ. Et all. Effect of noise and ethanol intake on
hearts of spotanously hypertensive rats. Basic. Res. Cardiol. 1994; 89
(6): 510-23
3- Çev. Koç C. İşyerinde gürültü: Uluslararası Çalışma Bürüso-Yayınları-Ankara
4- Mawy, Rosenau, Last, Public Health and Preventive Medicine
14. Edition Appleton Lange-1998
5- Olgun N, Sabuncu H.H. Hastanelerimizdeki yoğun bakım ünitelerinde
gürültü düzeyleri ve nedenleri: II Ulusal Halk Sağlığı Kongresi Özet Kitabı
6- Paparelli A, Soldani P. Effects of subacute exposure to noise
on the norodrenergic innervation of the cardiovascular system in young
ande aged rats. J. Neural. Transm. Gen. Sect. 1992; 88 (2): 105,13
Kaynak: Güler Ç. Çobanoğlu Z. Gürültü: Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi
No: 19 Ankara-1994
|