.......

.........
 
 
 
Erken Yaşam ile İleri Yaşlardaki Sağlık Arasındaki İlişki


Dr. Olcay Neyzi*
* Prof.; İstanbul Üniv. İstanbul Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

 Erişkin sağlığı her ne kadar aşırı kalori, sigara, diğer kötü alışkanlıklar, hava kirliliği, ses kirliliği, enfeksiyonlar, stres gibi ortam etkenlerinden etkilenirse de, bireyin erken yaşamında karşılaştığı olumlu ve olumsuz etkiler, ileri yaşlardaki sağlığının ve zararlı etkilere duyarlılığının önemli belirleyicileridir.   Son 30 yıl içinde, ortam etkenlerinin büyüme/gelişme üzerine olan etkilerini ve bu etkilerin uzun dönemde ortaya çıkan biyolojik ve davranışsal sonuçlarını belirleyen birçok çalışma vardır. Erişkin yaşamda ortaya çıkan kardiyovasküler hastalık, kronik bronşit, hipertansiyon ve tip 2 diyabetin intrauterin ortam ve ilk yaştaki beslenme durumu ile ilişkili olduğu, retrospektif ve prospektif çalışmalarla gösterilmiştir. İleri yaşlardaki boy uzunluğunun, vücut yapısının, ergenlik yaşının, kolesterol metabolizmasının, obesitenin, tip 1 diyabet gelişiminin, bebeklikteki beslenme biçimi ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Erişkin yaşta ortaya çıkan kronik obstrüktif bronşitin bebeklikte geçirilen solunum yolları enfeksiyonu ile ilişkili olduğu; erişkin yaşlardaki psikososyal davranışların çocuklukta karşılaşılan etkiler ile, bazı şizofreni olgularının annenin gebelikte geçirdiği enfeksiyonlarla bağlantılı olduğu bildirilmiştir. Günümüzde, intrauterin büyüme geriliği ile doğan bebeklerin bir bölümünün en uygun doğum sonrası koşullarda bile yeterli bir büyüme temposuna erişemedikleri, bu bebeklerin birçoğunda metabolik ve endokrin kusurlar olduğu bilinmektedir. 
 İntrauterin dönemde ve yaşamın ilk 1-2 yılında karşılaşılan olumsuz etkilerin ileriye dönük sonuçları ivme kazanmış ve "büyümenin kritik dönemleri", "genetik programlanmanın gerçekleşmesini engelleyen durumlar" gibi kavramlar gündeme gelmiştir. Yakın zamana kadar düşük doğum ağırlığı, başta perinatal ölüm ve perinatal komplikasyonlar olmak üzere bir çocuk sağlığı sorunu olarak ele alınırken, bugün, intrauterin büyümeyi engelleyen durumların, ileriye dönük sonuçları üzerinde de durulmaktadır. Yine ilk yaşta malnütrisyonun, yalnızca çocuk ölümlerine ve sağlıksız çocuklara yol açan bir hastalık olduğu düşünülürken, erişkin yaşta ortaya çıkan hipertansiyon ve başka bozuklukların, ilk 1-2 yaştaki besi yetersizlikleri ile ilgili olabileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
 Türkiye'de erken doğum, ölü doğum, neonatal ve postnatal ölüm oranları yüksektir. Düşük doğum ağırlığı oranı ise, gelişmiş ülke oranlarına yakındır. Sınırlı veriler, maternel malnütrisyon ve intrauterin büyüme geriliği (İUBG) sorunlarının da çok önemli boyutlarda olmadığını göstermektedir. Buna karşın, ülkemizde süt çocuğu ölüm oranının yüksek oluşu ve bunun yanısıra, boy kısalığı, ergenlik gecikmesi gibi sorunların yaygın olması, sağlıklı doğmuş çocuklarımızın birçoğunun yaşamlarının ilk 1-2 yılında olumsuz etkilerle karşılaştıklarını göstermektedir. Ülkemizde, ilk 1-2 yaşta yetersiz beslenen çocukların büyüme yakalaması yapamadıklarını, bu durumun ileri çocukluk yaşlarına yansayan olumsuz sonuçlarını belgeleyen çalışmalar çok sınırlıdır. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Pediatrik Endokrinoloji Polikliniğine 1993-95 yıllarında boy kısalığı yakınması ile başvuran çocukların (ortalama yaş 10.9 ± 3.9 yıl) yarısından fazlasında boy kısalığının endokrin dışı nedenlere bağlı olduğu saptanmış ve bu olguların %18’inde ilk yaşta belirgin beslenme bozukluğu ya da enfeksiyon öyküsü alınmıştır. Türkiye'de İUBG sıklığı çok yüksek olmasa da, bu çocukların büyüme/gelişme sorunları ve birçok hastalıklar açısından riskli bir grup olduklarını gösteren az sayıda çalışma vardır. Yukarda değinilen kısa boylu çocuk grubunun %15.9’u da düşük doğum ağırlıklı çocuklardı.  
 İntrauterin yaşamda ya da ilk 1-2 yaşta karşılaşılan olumsuz etkilerle ileri yaşlardaki vücut yapısı, vücut işlevleri ve sağlık durumu arasındaki ilişkileri belirlemeye ve bu olumsuz etkileri ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar, bu ilişkilere açıklık getirmekten öteye, ileri yaşlardaki çocuklarımızın ve erişkin popülasyonun sağlığına da katkı yapacaktır. 

 Kaynaklar
 1- Barker DJB, Bull AR, Osmond C, Sim-monds SJ (1990) Fetal and placental size and risk of hypertension in adult life. BMJ 301: 259-262.
 2-  Gluckman PD, Cutfield W, Harding JE et al (1996) Metabolic consequences of intrauterine growth retardation. Acta Paediatr Suppl417:3-6.
 3-Neyzi O, Günöz H, Çelenk A ,(1986) Birth weight in Turkish infants. Human Biology 58:367-378.
 4-Neyzi O, Günöz H, Çelenk A et al (1987) Relationships between some maternal factors and pregnancy outcome. Human Biology 59:387-398.
 5-Neyzi O. (1984) Medical environment: Influences on growth. In: C Susanne, ed, Genetic and Environ-mental Factors During the Growth Period, Plenum Publ Corp, New York, London, pp 145-157.
 6- Ulijaszek SJ. (1994). Early environ-mental influences on human growth and development and their long term consequen-ces: toward a theoretical framework. Proceedings of Symposium on "Early Environment and Later Outcomes",Oxford,April 14-15. 
 

....................................................