......... |
DEPREM, KOCAELİ ve ÇEVRE Prof. Dr. Savaş AYBERK
Kocaeli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkanı
Çevre Mühendisliği Bölümü Başkanı İzmit Körfezi Çevresi;
elverişli ulaştırma olanakları, doğu yönünde uzanan geniş ve verimli arazileri,
zengin su potansiyeli ve elverişli ekolojik koşulları ile tarihin her döneminde yerleşim
için çekici olmuştur. Bu yönüyle sürekli olarak belirli bir nüfusu barındırmış
ve bir yerleşim alanı olarak varlığını sürdürmüştür.
1960'dan sonra başlayan yeni yatırımlar İzmit Körfezi ve çevresini tarihinde görülmediği
kadar daha fazla çekici kılmıştır. Yöre bir yandan sanayileşirken öte yandan hızlı
biçimde göç almıştır. Gelen yeni nüfusun konut ihtiyacı olağanüstü bir hızla
artmaya başlamıştır. Hızlı yapılaşma, kalite konusundaki özenin gözardı
edilmesine neden olmuştur. Böylece olumsuz sona doğru hızlı bir gidiş başlamıştır.
Bilim adamlarının zaman zaman yaptığı uyarılar da ne yazık ki dikkate alınmamıştır.
Kentsel doku öylesine hızlı biçimde yayılmıştır ki 1960-2000 yılları arasındaki
yayılma ve genişleme hızı doğu- batı doğrultusunda ortalama bir km/yıl, kuzey-güney
doğrultusunda ortalama 1/4 km/yıl olmuştur.
Körfez çevresinde 1960'lı yıllarda 300.000 dolayındaki nüfus 1999 ortalarında 1,5
milyona yükselmiştir. Bu hızlı gelişim sonucu tüm çevre değerleri yokedilmiş ve
insan yaşamını tehdit eden ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Yoğunlaşan
"tepkiler" sonucu sorunların çözümü yönünde 1980'i izleyen dönemde kimi
çabalar ve yatırımlar gözlenmiştir. Olumsuzlukları giderici yatırımların
"olumlu etkileri" alınmaya başlanmıştır.
Depreme kadar İzmit Körfezi ve yöresinde yaşam olumlu ve olumsuz yönleriyle ancak büyük
bir ekonomik canlılık içerisinde devam etmekteydi.
Deprem Öncesi Körfez Çevresi
Olayın boyutlarını daha net algılamak bakımından deprem öncesi tabloya bir göz
atmak yararlı olacaktır.
Kıyılarda
Yerleşim:
1960 sonrası dönemde İzmit Körfezi'nin güney ve kuzey kıyılarında yoğun bir
betonlaşma gözlenmiştir. Basit birer balıkçı köyü görünümündeki yerleşim
birimlerinin yakınlarına sokulan sanayi kuruluşları, çalışan nüfusu da çekmiş ve
ortaya çıkan barınma gereksinimi kıyıların ve ardındaki uygun olmayan zeminlerin
yapılarla dolması sonucunu getirmiştir. Yapılaşma telaşı altında insanlar deprem
ihtimalini düşünmek dahi istememişlerdir.
Dere Yataklarında Yerleşim:
Yerleşim açısından son derece sakıncalı yerler arasında yeralan dere yatakları,
yapı kalitesi, güvenirliliği düşük ve estetikten yoksun yapılarla dolmuştur.
Genellikle zayıf zeminli bu yerler beton, tuğla, asfalt ile kaplanmıştır. Sağanak yağışlar
sürekli olarak bu tür yerleşimleri tehdit etmektedir. Kimi yerlerde dere yatakları
kapalı kanallar içine alınmış veya asfalt dökülerek kaplanmıştır.
Tarım Alanlarında Yerleşim:
Sanayi ve konut alanı ararken gözlerin çevrildiği ve en kolay ele geçirilen ve talan
edilen topraklar ne yazık ki tarım alanlarıdır. Özel mülkiyete konu olması,
korunması yönünde ciddi bir bağlayıcı mevzuatın bulunmayışı tarım topraklarının
kolayca elden çıkmasına neden olmaktadır. İzmit Körfezi çevresindeki tarım alanları
çarpık plansız sanayileşme ve konutlaşma sonucu büyük oranda elden çıkmış, tarım
alanı olma niteliğini yitirmiştir.
Orman ve Doğal Bitki Toplulukları:
Giderek genişleyen endüstri ve konut alanları tarım topraklarının ardından orman ve
doğal bitki örtüsü ile kaplı alanları da tehdit eder duruma gelmiştir. Kentleşmenin
baskısı altında bitki örtüsü alanları kaybolurken doğal türlerin
sayısında ciddi azalmalar olmuştur.
Hava
Kirliliği:
Körfez çevresinde ve ağırlıklı olarak İzmit merkezinde endüstriel, evsel ve taşıt
araçları kaynaklı yoğun bir hava kirliliği gözlenmekteydi. Trafiğin yoğun olduğu
kent içi yollarda eksoz gazları ve toz yoğunluğunun oluşturduğu kirlilik yükü kent
merkezinin denizden gelen hava akımlarınına kapalı olması sonucu dağılmadan
kalmakta, adeta kilitlenmektedir.
Yeraltı Su Varlığı:
İzmit Körfezi doğusunda Sapanca Gölü'ne kadar uzanan dalgalı düzlükler 1970-1990 yılları
arasında sanayi kuruluşları ve konutlar ile büyük oranda kaplanmıştır. 1960'lı yılların
başlarında ovadaki su rezervi 40 milyon m3'e yaklaşmaktaydı. Öncelikle Sanayi kuruluşlarının
kuyu açarak aşırı su kullanımı sonucu 30 yılda su miktarı 15 milyon m3 dolayına
kadar azalmıştır. Kuyularda başlangıçta yüzeyin üç-dört metre altında suya
rastlanırken günümüzde özellikle yaz aylarında 20 m'nin altında dahi su bulmak
olanaksız hale gelmiştir. Bu durum doğal hidrojeolojik dengelerin bozulmasına neden
olmuştur.
Duyarlı Karasal Ekosistemler:
Kocaeli yarımadası ve güneydeki Samanlı Dağlar topoğrafya, bitki örtüsü ve toprak
yönünden son derece hassas karasal ekosistemlere örnektir. Yerleşimler ve yanlış
yararlanma sonucu bu sistemlerde ekolojik dengeler ileri derecede yıpratılmıştır.
Su Kaynaklarının Kirliliği:
İzmit Körfezi çevresindeki yerleşim alanlarından kaynaklanan atıksuların büyük bölümü
denetimsiz olduğundan yüzey suları veya derelerle denize ulaşmaktadır. Körfezin doğusunda
yeralan sanayi kuruluşlarının arıtma tesislerini kurması ve daha sonra Çevre Entegre
Projesinin bir bölümü olan Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi'nin devreye alınması ile Körfez'e
akan endüstriyel kökenli atıksu yükü ciddi oranda azalmıştır. Körfezi kirleten
sular arasında sanayi kökenli atıksuların payının azaldığı evsel kaynaklı
kirliliğin payının ise % 80'ler dolayına kadar yükseldiği tespit edilmiştir.
Körfez'e akan hemen tüm dereler evsel ündüstriel kökenli kirleticiler ile doğal özelliklerini
yitirmiştir.
Önemli bir su kaynağı olan Sapanca Gölü'nün korunması çalışmalarında büyük
sorunlarla karşı karşıya kalınmaktadır. Kontrol edilmeyen atıksular ve katı atıkların
sızıntı suları yeraltı su kaynaklarını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Tıbbi
ve Tehlikeli Atık Sorunu:
Tıbbi ve tehlikeli atıkların toplum ve çevre sağlığı açısından yarattığı
tehdide karşın bu alandaki organizasyon ve denetimin yeterli olduğunu söylemek güçtür.
Özellikle sağlık kuruluşları atıklarının evsel atıklar ile karışıyor olması
ciddi bir çevre sorunudur.
Kentsel Drenaj Sistemi:
Yoğun kentleşme sırasında yeterince önlem alınmadan yapılan kentin su drenaj
sistemindeki sıkıntılar uzun süreli yağışlardan sonra iyice belirgin duruma
gelmekteydi. Drenajın yetersiz olması sonucu evsel atıklarla karışan yağmur suları
kent sokaklarını kaplamakta ve sağlığı tehdit eder boyuta ulaşmaktaydı. Suların
çekilmesiyle yolları kaplayan çamurların kuruması sonucu toz sorunu sıkça gözlenen
ciddi bir olay olarak yaşanmaktaydı.
İzmit Körfezi Üzerinde Yetki ve Denetim Karmaşası:
İzmit Körfezi üzerinde çevre sorunlarının denetim altına alınması, kıyıların
korunması, yatırımların koordinasyonu öylesine çok başlılık göstermektedir ki;
koordinasyonu sağlamak mümkün olmamaktadır. Bu karmaşa nedeniyle ne çevre sorunlarını
çözmek ne de yerleşim planlamasını gerçekleştirmek mümkün olmamıştır.
Toprak Kirliliği:
Hava ve su kirliliğinin yanısıra toprak kirliliği de ileri boyutlara ulaşmıştır.
Topraklar çok hor kullanılmakta ve önemi hiçbir suretle dikkate alınmamaktadır.
Atmosfer ve atıksu kaynaklı kirliliğin yanı sıra katı atıklarla da ciddi kirlenme
tehdidi toprakları etkilemektedir. Kirlenen toprak üzerinde yapılan tarımsal üretim
de riskli bir duruma gelmiştir. Kısaca özetlemeye çalıştığımız bu sorunlar
deprem öncesi İzmit Körfezi cevresinde çözüm beklemekteydi. Bu alanda atılan önemli
adımlar ile çözüm alanında ilerlemeler kaydedilmiştir.
Çevre Bakanlığı İl Müdürlüğü düzeyinde yaptığı çalışmalar ile denetim ve
iyileştirmede başarılar kazanmıştır. Büyükşehir Belediyesi Çevre Entegre Projesi
ile örnek olmaya gayret göstermiştir. Sanayi kuruluşlarımız İSO 14 000 çalışmaları
çerçevesinde sorunları çözme alanında büyük bir gayret ve yarışın içine girmişlerdir.
Deprem Sonrası Körfez Çevresi
17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan depremin yörede çok uzun yıllar unutulması mümkün
değildir. İzmit, Gölcük, Değirmendere gibi Kocaeli iline bağlı yerleşim
birimlerinde büyük bir facia yaşanmıştır. Toz duman dağılıp, gün ışıdığında
ortaya çıkan tablonun yaşayanların belleklerinden yaşadıkları sürece silinmesi
olanaksızdır. Enkaz ve insan çığlıkları ile dolu bir tabloyu yaşamayanlara
anlatmamızın oldukça güç olduğunu biliyoruz.
Çok geniş bir alana yayılmış bir afetin nüfus yoğunluğu böylesine yüksek bir yörede
yaptığı yıkımın izlerini silmek kolay olmayacaktır.
Deprem sonrası tespit edebildiğimiz tablo aşağıda özetlenmiştir.
Yıkılan Binalar ve Can Kayıpları:
100.000 dolayında yıkılan, yıkılması gereken ve hasarlı bina ortaya çıkmıştır.
Yalnız Kocaeli ili dahilinde ölü sayısı 10.000, yaralı sayısı 20.000 dolayındaki
rakamlara ulaşmıştır.
Sanayi Kuruluşları:
Sanayi kuruluşlarında üretim durmuş, ciddi hasarlar tespit edilmiştir. Üretim deprem
öncesi boyutlara ulaşması için 30 ile 120 gün arasında bir süre geçmesi gerektiği
tahmin edilmektedir. Hasarın mali boyutu milyarlarca dolara ulaşmıştır.
Arıtma Tesisleri:
Elektrik kesintileri ve üretimin durması sonucu hemen tüm sanayi kuruluşlarımızda
biyolojik arıtma sistemleri devre dışı kalmıştır. Aynı şekilde kimyasal arıtma
sistemlerimizin de çalışması kesintiye uğramıştır. Arıtma sistemlerinin devre dışı
kalması demek Körfeze daha çok kirlilik yükünün ulaşması demektir.
Bu sistemlerin çalışır duruma getirilmesi iki-üç aylık zaman alacak gibi görünmektedir.
TÜPRAŞ Yangını
Depremin ardından başlayan yangının söndürülmesi üç gün almıştır. Bu süre
zarfında ham petrol ve petrol ürünleri doğrudan denize ve yanma sonucu yüksek oranda
kirlilik atmosfere karışmıştır. TÜPRAŞ yangını sonrası denize yayılan petrol ürünlerinin
bir bölümü toplanabilmiş ise de önemli bir deniz kirliliği sorunu ortaya çıkmıştır.
Kirleticilerin havaya, suya toprağa ve bitki örtüsüne olan etkilerinin incelenmesi için
kapsamlı projelerin uygulamaya konulması gerekmektedir.
Sanayi Kuruluşlarından Sızıntılar: Körfeze kıyısı olan veya kıyı şeridine yakın
kurulmuş bazı tesislerin sızıntıları toprağa ve denize ulaşmıştır.
Enkaz Yığınları ve Toz:
Enkaz kaldırma çalışmalarına hemen girişilmiştir. Enkazın dökülebileceği yer
tesbitindeki güçlük nedeniyle başlangıçta enkazın bir kısmı denize atılmıştır.
Daha sonra Valilik tarafından tespit edilen alanlara yönlendirilmiştir. Enkaz yığılması
ile daha değerli amaçlarla kullanılabilecek arazilerin kaybı sözkonusudur. Enkaz yükleme,
taşıma ve boşaltma sırasında ortaya çıkan toz bulutları insan sağlığını
tehdit eder boyutlara varmıştır.
Tıbbi ve Tehlikeli Atıkların Durumu:
Depremin hemen ardından bu alanda büyük sorunlar ortaya çıkmıştır. Tehlikeli atıkların
boyutu henüz saptanamamıştır. Bunların saptanması uzun zaman alacak kapsamlı çalışmaları
gerekli kılmaktadır. Tıbbi atıklar ve bozulmuş gıda maddelerinin bertarafı konusu
yetkililerce tartışılmış ve Çevre Entegre Projesinin kapsamında kurulan Klinik ve
Tehlikeli Atıklar Yakma Tesisi'nin süratle deneme üretimine alınması kararlaştırılmıştır.
Tesisin devreye alınması ile tıbbi atıkların yakılarak bertarafı imkanı doğmuştur.
Hava Kirliliği:
Deprem öncesi hava kirliliği sorunu bulunan Körfez çevresi yerleşim alanları TÜPRAŞ
yangını sonucu daha ciddi bir kirlilik baskısı altına girmiştir. Telaşla ve yoğun
bir tempoda süren yaşam nedeniyle bakımları ihmal edilen araçlar ile enkaz kaldırmak
için yöreye yayılan iş makinaları nedeniyle eksoz gazı birikiminden kaynaklanan
kirlilik artmıştır.
Su Kirliliği:
Denetim ve devre dışı kalan arıtma tesislerinin iş göremez duruma gelmesiyle;
dereler, Sapanca Gölü ve İzmit Körfezi'nde kirlilik yükü artmıştır. Kentin
kanalizasyon sisteminde ortaya çıkan sorunlar etkisini kış aylarında daha fazla
hissettirecektir. İçmesuyu ve atıksu borularının süratle gözden geçirilmesi ve kaçakların
önlenmesi gerekmektedir. Özellikle içmesuyu sisteminde doğabilecek sızıntılar insan
sağlığı açısından büyük sorunlar yaratabilir.
Yöre Dışına Göçler:
Korku, panik ve gelecek endişesi insanları yöreden uzaklaştırmaktadır. Gidenler arasında
yörenin rehabilitasyonunda güç olarak katkı sağlayacak insanlar da vardır. Bu
potansiyelin kaçması bir kayıp olacaktır.
Geçici Yerleşim Alanları ve Yaşam:
Çadırkentler dışında, vatandaşın kendi temin ettiği ve kurduğu çadırlarda
denetim sağlanamadığı için gerekli hijyen kurallarına uyulmadan yaşam sürmektedir.
Enfeksiyon tehlikesi artmaktadır. Yağışlar ve soğuk hava ile yaşam daha riskli bir
duruma gelecektir. Çadırkentlere devletin hizmet götürmesi sonucu yaşam daha güvenlidir.
Dağınık ve denetimsiz çadırların süratle belirli yerlerde toplanması
gerekmektedir. Çadırkentlerin yeşil alanlar üzerindeki zararlarını gözardı
edemeyiz. Çünkü bu alanlar yine ekonomik kaynak ayrılarak rehabilite edilecektir.
Sonuç:
Yukarıda sorunları deprem öncesi ve sonrası olarak kısaca incelemeye çalıştık. İzmit
Körfezi'ni çevreleyen yörede deprem öncesinde çevre sorunları denetim altına alınmış
sayılmazdı.
Deprem sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Öncelikle korku ve tedirginlik
insanların yaşam düzenini bozmuştur.
Üretken insanların kaybı veya veriminin düşmesi sonucu deprem zararları önümüzdeki
uzun bir zaman dilimini de etkisi altına alacak gibi görünmektedir.
Kapsamlı araştırma projeleri hazırlanarak depremden sonraki çevre kirliliği
profilinin çıkarılması gerekmektedir. Hazırlanacak bir proje ile belirli bir zaman süresince
hava, su ve toprak örnekleri yoğun bir incelemeye alınmalıdır. Çok yönlü
incelemelere dayalı olarak özellikle toprak kirliliği yönünden, ciddi önlemlerin alınması
zorunluluğu doğabilir.
Körfez balıkçılığının denetim altına alınması gerekmektedir. Sık sık alınacak
örnekler ile su ve balıklarda toksik madde incelemeleri mutlaka yapılmalıdır.
İzmit Körfezi için merkezi bir denetim organının varlığına şiddetle ihtiyaç
duyulmaktadır. Gelecekteki yerleşim ve gelişme açısından Kocaeli Yarımadası tümüyle
bir "Stratejik Master Plan" çalışması kapsamına alınmalıdır. Yarımadanın
ekolojik dengeleri fazlaca yıpratmadan kaldırabileceği nüfus miktarının belirlenmesi
zorunludur.
Kocaeli Yarımadası topoğrafik haritası üzerinde jeolojik ve zemin sağlamlığı
bilgileri, verimli tarım toprakları, kıyı koruma zonları işaretlenerek yerleşim ve
sanayi için ayrılabilecek alanlar saptanmalıdır.
Yarımadanın meteorolojik özellikleri konut ve sanayi planlamasında dikkate alınmalıdır.
Kent dokusu oluşturulurken hava kirliliği riski mutlaka hesaba katılmalıdır.
Evsel ve endüstriel tüm atıksular mutlaka arıtma sistemlerinden geçirilmelidir.
Depremi önlemek veya ne zaman olacağını bilmek bugünkü olanaklarımızla mümkün
olmadığına göre depremden sonra olağan yaşama süratle dönebilecek önlemleri almak
zorundayız.
Hava, su ve toprak kirliliğinin giderek daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacağını
ve insanlığın geleceği üzerinde büyük bir gölge olarak durduğunu sürekli hatırlamak
zorundayız. Çevreye karşı işlediğimiz suçlara devam edersek 21. yüzyıl insanlık
için daha büyük ve yaşamsal tehditlerle dolu olacaktır. Ekolojik dengeleri koruyarak
toplumları daha sağlıklı yaşatmak olanağına sahibiz.
Kaynak:
Ayberk, S., etal., 1997: Water consevation proğrammes in the eastern Section of İzmit,
Simposium of Water problems of Mediterranean Coutries,, Near East Üniv. 17-21 Nov., 1997,
Cyprus,
Ayberk, S. 1999: Kocaeli Yarımadası, İzmit Körfezi Karasal ekosistemlerin ekolojik özellikleri
ve başlıca çevre sorunları korulu Seminer notları
Kocaeli üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, İzmit
Kocaeli Valiliği, 1997, Çevre Durum Raporu, İzmit |