......... ÇIKARKEN

“Çalışanın çalışma ortamını, koşullarını ve çevresini etkileyebildiği, sağlıklı ve güvenli bir üretim ortamından kaynaklanan bedensel, ruhsal, sosyal optimal iyilik durumu..."

1990 yılı Uluslararası Çalışma Örgütü yayınlarında çalışan sağlığı böyle tanımlandı.    Çalışma koşulları sağlığı etkiler mi? Çalışanlar yaptıkları iş nedeni ile bazı tehlikelerle karşı karşıya mı? Bu tehlikeler önlenebilir mi?..
“İş" olgusu ile birlikte işin getirdiği sağlık sorunları ortaya çıkmıştır. Sorunlarla birlikte bunların giderilmesi, ortaya çıkışının engellenmesi çabaları da başlamıştır. 

Bugün çalışanların sağlıklı ve güvenli koşullarda çalıştırılmaları, sağlıklarının korunması, geliştirilmesi konusu; hekimlerin, sendikaların, meslek örgütlerinin, üniversitelerin, tek tek duyarlı kişilerin ve kamuoyunun ilgisini 

giderek artan düzeyde çekmektedir.
Dünyamız, bazı sonuçlarını önceden kestirebildiğimiz hızlı bir değişim yaşamaktadır. Bu değişim, toplumsal zenginliğin adil olmayan dağılımındaki farkı giderek derinleştirmektedir.

Ülkemize baktığımızda da sosyal politikaların bu duruma ayak uydurduğunu görüyoruz. Oysa tüm ülkeler için olduğu gibi bizim için de en önemli sorun çağa uyan yükümlülük ve hak dengesini yansıtan birikimi toplumun yararına sunabilmektir. Yönetime egemen olan çağdışı yaklaşım ise her alanda olduğu gibi çalışan sağlığı ve güvenliği alanında da kendisini göstermektedir. Uluslarası Tahkim, yeni Sosyal Güvenlik Yasası, kayıt dışı ekonomi, sigortasız işçi çalıştırma, sendikal hak ihlalleri, grev kısıtlamaları, üretimin % 29' unun çocuk emeğine dayalı olması, esnek üretim, taşeronlaşma, sağlıksız ve güvensiz çalışma ortam ve koşulları sonucu meslek hastalıkları ve iş kazaları...
İş kazası hızı sıfıra doğru inmekte iken, aynı zamanda iş kazası ölüm hızı değişmeyen bir ülke olmayı da becerebiliyoruz!! SSK kayıtları benzer tabloyu meslek hastalıkları içinde çizmektedir.

Çalışma ortamından ve koşullarından kaynaklanan meslek hastalıkları önlenebilir hastalıklardır. Benzer cümleleri iş kazaları içinde kullanabiliriz. Bu alan işçiden işverene, sendikacıdan hekime ve teknik personele kadar geniş bir yelpazeyi ilgilendirmektedir.

İçinde yaşadığımız gerçeklikte mesleki sağlık ve güvenlik kavramı bize "nereden" başlamalıyız, "ne" yapmalıyız, "nasıl" yapmalıyız sorularını sorduruyor. Hekimler kadar bu alanda duyarlı olan sendikalarımızla, meslek örgütlerimizle, üniversitelerimizle birlikte ve bu alana duyarlı tüm bireylerle ilgili birikimimizi paylaştığımız, bilgi alışverişi, iletişim amaçlı, mesleki sağlık ve güvenlik sorun ve çözümlerini tartışabildiğimiz bir platform yaratmayı hedefledik. Böylece elinize ulaşan "Türk Tabipleri Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi"yle birlikte yeni bir Türk Tabipleri Birliği yayını daha bu kervana katılıyor. 

Çalışma ortamı sağlığı için önemli olan bu kervana bir tane daha eklenmek değildir. Asıl olan, bugün bu alanda üremiş olan problemlerin dillendirilmesi ve tüketilmesidir. Bunun için geçmiş deneyimlerin aşılarak yürünmesi gerektiğinden yanayız. En azından bilim yöntemi için geçmişin aşılması bir zorunluluktur. Bu kavrayış tarzı, doğası gereği zengin, çeşitli ve dinamik görüş üretme özelliğine sahip olmalıdır. Hemen belirtelim; farklı düşüncelerin varolabilmesinin önemli bir kabul olduğunun bilincinde olmak gerekir. Yine burada önemli olanın farklı düşüncelerin hangi yöntem ile değerlendirileceği, verimli kullanılacağı sorusunun yanıtıdır. Bu noktada da alanın özgünlüğü ve pratik uygulamalar bize ışık tutacaktır.

Çalışma ortamı sağlığına ilişkin sözkonusu problemleri kimilerinin yaptığı gibi görmezden gelmek ya da yüksek soyutlamaların "güvenli ve dengeci" gölgesinde ilerlemek mümkün elbette! Böylesi bir yöntem kolaycı çözümler sağlayacağı gibi çözüm sahiplerine de güncel kolaylıklar sağlayacaktır! Oysa alana yönelik yine bu alana ayak basanların görebileceği gibi; sözkonusu problemler karşısında bilimsel net görüşler elde edilmedikçe çalışanların sağlığı alanındaki yürütülecek politikalar ciddi eksik ve zaafları içerir/içerecektir.

Çalışanların sağlığına yönelik onları saran reellikler ve uygulamalar üzerine sıkıştırılmış tartışmaların bu alanın yaratıcı özünün oluşturulmasında işe yaramamış olması görülürken bundan sonraki çıkışın bir “hassasiyet” sorunu olduğunu kabul etmek gerekir.

Çalışma sağlığı ortamına yönelik yapılacak esaslı tartışmaların bu alanın tüm dinamikleriyle beraber coşturulması gerekmektedir. Çünkü özgül/bağımsız bir alanmış gibi görünen çalışanların sağlığına yönelik atılacak adımların diğer alanları da sorgulayacağı, sarsacağı ve yeni tanımlar doğuracağı bilinmelidir. 

Elinizdeki Türk Tabipleri Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi bu amaçlarla yola çıkarken yine bu alanın yeniden düzenlenmesine ilişkin irade ve araç olarak katkı ve desteklerinizi beklemektedir. Çünkü biliyoruz ki aslolan bu alanın öznelerinin donanımıdır.

Sevgiyle ve dostça.

İçincekiler